Mustafa Arı
Bu konuda acizane görüşlerimi bildirmek isterim. Görev öncelikle layık olanlara verilmelidir. Makam ve mevkiler hak için hizmet yerleridir. Bunun için görevlere getirilen kimseler gerçekten hizmet edecek olmalıdır. Memleket işlerinde, hakiki işlerde duygulara, hatıra, dostluğa bakılmaz. Adama göre iş değil, işe göre adam olması gerekir.
Devlet adamının başta gelen görevi, sorumlu olduğu topluma düzen vermek ve insanları mutlu kılmaktır. Milletin çıkarlarını, emeğini, alın terini, kültürünü, ahlakını koruyup geliştirmek devlet adamının asli görevleridir. Görev öncelikle layık olanlara verilmelidir.
Her konuda iyiyi, güzeli, doğruyu ve faydalıyı tutmak, söylemek devlet adamının hem insani hem de milli görevidir.
Hz. Ömer devlet başkanı seçildiği gün hanımına:
“Büyük bir yükün altına girdim. Seninle belki yeterince meşgul olamam. İstersen mehir paranı ve nafakanı alarak gidebilirsin” demiş. Milletin başına geçmenin ne kadar ciddi bir iş olduğunu ve o makamın zevk safa yeri olmadığını belirtmiştir.
Bir devlet adamının başarılı olabilmesi için önce görevlerinin ne olduğunu ve bunları nasıl yapması gerektiğini bilmesi gerekir. Devlet adamlığı ve milleti yönetme işi, çok ciddi bir iştir. Asla şirket yönetmeye benzemez. Çünkü devlet adamının bulunduğu makam, basit bir makam değildir. Ayrıca şikâyet makamı da değildir. O makam, milletin problemlerinin tespit edilerek, çözümlenecek makamdır.
İyi bir devlet adamı, olur olmaz şeyleri vaat etmez, yalan söylemez.
Yapamayacağı işler için yalana sığınmaz.
Milletin başına geçen, küçük de olsa herhangi bir görev alan kimse bunu hissetmelidir. Milletin işini gören, devletin maaşını alan kimse her an halkın sesine kulak vermelidir, halkın sevincine katılmalı, sıkıntısını paylaşmalıdır. Vatandaşlar arasında dayanışma, yardımlaşma ruhunu canlandıracaktır.
Devlet adamı iyi huylu güzel ahlaklı olmalı, iyi alışkanlıkları olmalı, yapıcı bir zihniyet taşımalı, gerçekleştirmek zorunda olduğu idealleri olmalı.
Ömer bin Abdülaziz’in ölüm döşeğinde ağladığını görenler:
“Niçin ağlıyorsun? Adil davrandın, birçok sapıklığa son verdin ve peygamberin sünnetini ihya ettin.” derler. Halife şu cevabı verir:
“Yarın bütün milletin hesabını benden soracaklar. Hepsine adil davrandığımdan emin değilim. Kusurlarım ise çoktur. Sorumluluklarımı tam yerine getirmemiş olabilirim, bunun için ağlıyorum.”
Bir makama oturan ve devletin hazinesinden maaş alan kimse, aldığının karşılığını milletehizmet olarak vermelidir. Vermezse görevini yapmamış, aldığını hak etmemiş olur.Yakın zamana kadar bir kimsenin göreve getirilmesi, görevden alınması çok önemlidir.Günümüzde görevini iyi yapmayanların yerine o görevi iyi yönetecek KAYYUM atanmaktadır.
İZZETLİ VE İFFETLİ OLMAK
İzzet, bir kimsenin onurlu, değerli ve saygıdeğer bir duruş sergilemesi anlamına gelirken; iffet, kişinin nefsini kötü arzulardan koruması, temiz bir hayat sürmesi ve ahlaki prensiplere bağlı kalmasıdır.
İzzet, kişinin Allah katındaki değeriyle ilişkilendirilen bir kavramdır. İslam’a göre, gerçek izzet yalnızca Allah’a teslimiyetle elde edilir. Bu teslimiyet, kişinin her türlü dünyevi çıkarlardan uzaklaşarak Allah’ın emir ve yasaklarına uygun bir yaşam sürmesiyle mümkün olur.
Kur’an-ı Kerim’de MünafikunSuresi 8.Ayet’te: “İzzet, ancak Allah’ın, Peygamberinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler.” buyurmuştur.
Bu ayet, izzetin Allah katındaki üstün bir değer olduğunu ve sadece Allah’a bağlılıkla kazanılabileceğini açıkça ifade etmektedir. Dünya hayatında onurlu bir duruş sergilemek, başkalarına haksızlık yapmamak, adaletli olmak ve her türlü kötülüklerden uzak durmak, izzetli bir yaşamın temel ilkelerindendir.
İffet, nefsin kötü isteklerinden uzak durma anlamına gelir. İffetli olmak, kişinin cinselliğini Allah’ın belirlediği sınırlar içerisinde yaşaması, gözünü, dilini ve kalbini haramdan sakınmasıdır. İffetin en önemli yönlerinden biri de zina gibi büyük günahtan kaçınmaktır.
Kur’an-ı Kerim’de İsraSuresi 32.ayette iffetli olmanın önemi şu şekilde açıklanmıştır: “Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o, bir hayasızlıktır ve çok kötü bir yoldur.”
Bu ayetde, iffetin insan onurunu koruma açısından ne kadar önemli olduğunu gözler önüne sermektedir.
İffetin korunması, İslâm’ın temel ahlak buyruklarından biri olup, hem erkekleri hem de kadınları kapsamaktadır.
İffet, sadece cinsel konularda değil, aynı zamanda yalan söylemekten, dedikodu yapmaktan ve kötü niyetli düşüncelerden de uzak durmaktır.
İffet, aile yapısını koruyarak toplumun ahlaki yapısını da sağlamlaştırır. İffetin korunması, aile hayatının sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için önemlidir. Eğer bireyler iffetli olmayı başaramazlarsa, bu durum aile bağlarının zayıflamasına ve toplumun ahlaki yapısının çökmesine yol açar. Bu nedenle, İslam’da evlilik dışı ilişkiler günah olarak kabul edilir.
İzzet ve iffet hem dünya hem de ahiret saadetini elde etmenin anahtarıdır. İzzet ve iffetli bir yaşam, kişiyi Allah katında yüceltir ve toplumun huzur ve düzenine katkı sağlar.