Mustafa Arı
Kur’an’ımıza göre dünya hayatı, ahiret hayatı karşısında bir oyun ve eğlenceden ibarettir, aldatıcı ve oyalayıcı bir meta, geçici bir hayattır.
“Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçıların hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur gider.” (Hadid suresi:20)
Mal sahibi olmak çocuk edinme ve diğer sahip olunan şeyler aslında dünya hayatının süsüdür. Ancak varılacak yerin en güzeli, mutluluğun en şahanesi Allah’ın katındadır: “Nefsanî arzulara, kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak en güzel yer, Allah’ın katındadır.” (Âli İmran suresi: 14)
Peygamberimiz: “Kim dünyaya çok önem verirse, Allah onun işini dağıtır (zorlaştırır). Fakirliği, açgözlülüğü onun İki gözünün arasına koyar. (Halbuki) dünyadan ona ulaşacak olan kendisi için yazılandan başkası olamaz. Kimin de niyeti Ahiret ise Allah onun işini toparlar (kolaylaştırır). Onun kalbine zenginliği koyar. Ona dünyadan da ihtiyaç duyduğu şey ulaşır.”
İnsanların hangisinin daha iyi amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratan Allah insanların kalbine dünya malına ve geçimliklerine karşı bir meyil, bir tutku koymuştur. Yaratılan bütün mal ve geçimlikler dünya hayatının süsüdür. Onları kazanmaya çalışmak, onlara sahip olmak ve kullanmak suç değildir. Kişide yeme içme, barınma ve giyinme ihtiyacı olduğu müddetçe; mala ve eşyaya olan arzu ve meyil bitmeyecektir.
Ancak İslamiyet, her konuda olduğu gibi bu konuda da insan hayatına ve arzularına bir denge getirmiştir. Allah’ın insanlar için yarattığı ziynetleri, süsleri ve geçimlikleri kimsenin yasaklamaya ve haram kılmaya hakkı yoktur. Ancak insan bunları helal yoldan aramalı, haram yere harcamamalı, mal ile şımarmamalı, malı haksızlık aracı olarak kullanmamalıdır. Mal ile meşgul olurken Allah’tan ve Ahirete hazırlanmaktan uzaklaşmamalı, üzerinde hakkı olanların hakkını vermelidir.
İslam, her türlü meşru çalışmayı övmüş, onu ibadet saymış ve insanın ancak çalışmasının karşılığını alabileceğini belirtmiştir. Buna karşın İslam, insandaki fıtri bir takım meyilleri inkâr etmemiş, insanın dünyalıklara karşı arzusunu baskı altına almamıştır. Ancak bu arzunun dengelenmesini, nefsi isteklerin kontrol altına alınmasını istemiştir. Bunun da yollarını ve prensiplerini açıklamıştır.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, “Uhud dağı kadar altınım olsa onu üç günden fazla yanımda tutamazdım (insanlara sadaka olarak verirdim)” buyurarak dünya geçimliklerinin onun gözünde ne kadar değerli olabileceğini haber vermiştir.
Yine insanın dünya hayatını şu nefis benzetme ile değerlendirmiştir: “Dünya (hayatı) ile benim ilgim, bir ağacın altında gölgelenip sonra da bırakıp giden yolcunun hali gibidir.”
Dünyaya önem verdiğimiz kadar da ahiretimize önem vermeliyiz.
Rabbimiz bizleri aşırı dünya tutkunu olmaktan muhafaza buyursun.