Mustafa Arı
Beş vakit namaz; akıllı, ergenlik çağına giren kadın ve erkek her Müslüman’a farzdır. Namazın farz oluşu kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Kelime-i Şahadet’ten sonraki temel ibadet namazdır.
İslam’ın binası, imanın alameti, ibadetin hayırlısı, cennetin anahtarı, müminlerin miracı, kalplerin cilası, Allah’a yakınlaştırır, şeytandan uzaklaştırır. Kötülüklerden korur, günahlardan arındırır. İman ile küfür arasında perdedir. Cehennemden kurtuluştur. Kıyamet günü hesabın ilkidir.
Namaz Allah’la buluşma, iletişimdir, duadır, tefekkürdür. O’nun huzuruna çıkıp O’nunla konuşma şerefine nail olmaktır. Müminin miracıdır namaz. Rüku ve secde ile yüce Rabbimizi tazim edip, O’nun önünde eğilmektir. Namaz ibadeti, merhameti, adaleti ve takvayı artırır; yanlıştan, fısk ve fücurdan uzaklaştırır.
Efendimiz, hesap günü, arşın gölgesi altında gölgelenen yedi sınıf insanı sayarken, kalbi camilere bağlı olanları bu yedi sınıftan birisi olarak saymaktadır.
Hiçbir şey; iş, ticaret, görev, meşgale ve mazeret mümini namazdan alıkoyamaz (Nur Suresi 38) Bu görevin yerine getirilmesi için dinimiz her türlü kolaylığı sağlamıştır.
Sabah oldu kalkmaz mısın? Yaratandan korkmaz mısın? Ameline bakmaz mısın?
Öğle namazı uludur. Kılan hakkın kuludur. Mesut olmanın yoludur.
İkindi namazı haktır. Kılanların kalbi paktır. Kılmayana azap çoktur.
Akşam namazı tez geçer. Cennete kapılar açar. Kılanlara rahmet saçar.
Şeytanın sözüne bakma! Dinin direğini yıkma. Yatsıyı kılmadan yatma.
Huzur bulmak için ezanla dirilin Namazla yaşayın.
Hele emekli olayım, kırkından sonra namaza başlarım. Ben namaz kılmıyorum ama kalbim temiz, sen kalbe bak, çalışmakta ibadettir, bende çalışarak ibadet ediyorum, sen benim namaz kılmadığıma bakma, benim babam hacıdır, dedem hocadır, gibi bir takım bahanelerle namazlarımız askıya alınıyor. Namaz kılmamak için mazeretimiz olamaz. Ya namaz kılmadan bizim namazımız kılınırsa! Unutulmamalı ki Namaz günahlara kefarettir.
Namaza niyet ederken alemlerin rabbinin huzuruna kabul edildiğinizi ve bu halin sizin için bir miraç olduğunu düşünün. Namazda diliniz dua ve sureleri okurken kalbiniz de onların anlamıyla meşgul olsun. Peygamberimiz: “Beş vakit namaz ve Cuma namazı diğer Cuma namazına kadar büyük günahlardan kaçınıldığı takdirde aralarında işlenen günahlara kefarettir” buyurmuştur.
Allah’ın kesin emridir. Allah’ın bu emrine uyup namazını kılan, O’nun rızası ve cennetini kazanır; uymayan O’na isyan etmiş, büyük günaha girmiş, nefsine zulmetmiş ve kendisini ilahi cezaya maruz bırakmış olur.
Yunus Emre’nin ifadesiyle: “Müslümanım” diyen kişi, şartı nedir bilse gerek. Allah buyruğunu tutup beş vakit namaz kılsa gerek. Namaz kılanı Allah sever, kılmayanı şeytan sever. Sen kimin tarafından sevilmek istersen ona göre yaşa.”
HUZURLU VE MUTLU OLMAK
Bütün insanların bu dünyadaki amacı huzurlu ve mutlu olmaktır. Dinimiz bize mutluluğun yolunu göstermiş, görev ve sorumluluklarımızı bildirmiştir. Bu mutluluğa sahip olmamız, kulluk görevlerini yerine getirmekle olur. Allah’a kulluk emrettiğini yapıp, yasaklarından sakınmakla mümkündür.
Huzurun ve mutluluğun anahtarı doğru olmak, çalışmak ve iyilik yapmaktır. Doğru insan huzurludur. Çünkü vicdanı rahattır. Doğru olurken başkalarına yararlı olmak, kimseye zarar gelmemesine de özen göstermeli. Hem dünya, hem de ahirette huzurlu ve mutlu olabilmenin en önemli yolu, dünya ve ahiret dengesini kurmadaki başarımıza bağlıdır. İslami anlayış ve yaşayışın dışındaki anlayışlar, gerçek anlamda huzur ve mutluluk getirmez.
Evvela kazancın helal olmasına çok dikkat etmeli. İçki, kumar, zina, haksızlık, ahlaksızlık, hırsızlık, kıskançlık, cimrilik, israf, gıybet, dedikodu, iftira ve yalan gibi kötü davranışlardan uzak durmalı. Çevreye güler yüz, sevgi, bilgi, tecrübe, hürmet, hizmet, ikram saçmalı. Bilgisini artıran insan mutludur. Öğrenmek de bir başka mutluluktur. Öğrendikçe farklılaşır, gelişir ve olgunlaşırız. Hayatı daha çok ve doğru kavrarız. İşte bu nedenle öğrenmek ve öğretmek en büyük mutluluk kaynaklarından biridir.
Başkalarına zaman ayırmalıyız. Bunu hem başkalarının mutluluğu hem de kendi mutluluğumuz için yapmalıyız. Başkalarına zaman ayırırken, başarı yolunun ilk durağı; İnsan ilişkileridir. Huzurun ve mutluluğun kilit noktasıdır. İyilik yapmanın, hayır işlemenin insana verdiği mutluluk ve enerji dünyada hiçbir maddi varlık ile elde edilemez. Öncelikle huzur ve sevinç verir. Verene daha çok verileceğinden, iyilik yapan kendi nasibini de artırır. Yalnız iyilik gösteriş için, reklam amacıyla değil, yalnızca iyilik olduğu için yapılmalı.
Dünya çıkarcılığı yapmadan, ahiret için çalışmalı. Doğru, dürüst, ahlaklı yaşantı sürmeli. Hakkın yanında halkın hizmetinde çalışmalı. İyiliği emredip, kötülükten vazgeçirmeli. Onun için ufak şeyleri dert etmemeli. Kusursuz olamayacağımızı kabullenmeli. Birisine bir iyilik yapınca kimseye bundan bahsetmemeli. Olumsuz düşüncelere yer vermemeli. Bırakın çoğu zaman başkaları haklı olsun. Alçak gönüllü olmaya çalışmalı. Herkesin farklı olabileceğini bilip saygı göstermeli. Yaşamımızı sevgiyle doldurmalı ki huzurlu ve mutlu olalım. Şunu biliniz ki kalpler Allah’ı anmakla huzur bulur, günahlar O’nu anmakla dökülür, gaybı bilen Yüce Allah bundan razı olur ve sıkıntılar onunla dağılır. (Ra’d Suresi; 28)
İnsan mutlu olabileceği insanlar arasında bir yerde olmalı. Huzuru kaçıran yeri terk etmeli. Ruh sağlığını, beden sağlığını, bilgi doğruluğunu, aklı korumayı, nesli, canı, malı, cananı korumayı becermeli, İslami değerlerin kaynağı ahlak, evrensel ve insani değerler ve Yüce Allah’tır. Bu değerleri eksiksiz yaşayarak ancak mutlu olunur. Batıl, küfür, zulüm, zalimlik içinde huzurlu, mutlu olunmaz. Sahip olduklarımıza hamd, şükür ve teşekkür etmeli.
Dünya ve ahirette mutlu, huzurlu olmak için, Allah’ın verdiği nimetlere şükretmeli ve kanaat etmeli. Nankör olmamalı. Güzel davranışlar kişiyi dünya ve ahirette huzurlu ve mutlu eder. Kötü davranışlar da kişinin mutsuz, huzursuz olmasına sebep olur.