Dündar Özseçen
Bir önceki yazımda, son yapılan nüfus sayımı ile birlikte köylerdeki nüfusun yüzde 6.8’in altına düştüğünü ve bunun da çarşı pazardaki fiyatların artmasına direkt olarak etki ettiğini dilim döndüğünce açıklamaya çalışmış ve dikkatlerin bu konuya çevrilmesi için çaba harcamıştım.
Peki köylerdeki nüfus neden ve niçin düşmektedir? İnsanımız huzurlu ve mutlu bir yaşam sürdürdüğü köyünü neden terk etmektedir? Tabii ki bunda en öncelikli sebep Cumhuriyet tarihi boyunca hükümetlerin özellikle 1980’li yılların başından itibaren uyguladıkları siyasi, ekonomik ve sosyal politikalardan kaynaklanmaktadır. Bu süreç içerisinde hayata geçirilen görüş, köylerdeki nüfusu düşürmek, sanayiye ucuz işgücü sağlamaktı. Yani varsa yoksa sanayi ve inşaat amacı güdüldü.
Bu siyasi anlayış başarılı)!) da oldu. Köyler önce okulsuz ve öğretmensiz bırakılarak taşımalı sisteme geçildi. Köy çocukları daha okul çağında köylerinden koparıldı. Çocukların köyün güzelliklerinden, sosyal yaşamından ilişiği kesildi. Şehirdeki pırıltılı ve rahat yaşam çocukları cezbetti. Tarlada çalışmak, hayvanlarla uğraşmak yerine şehrin ışıltılı yaşamına özendiler. Babasının anasının ona sunmaya çalıştığı üretime dayalı köy hayatına arkalarını döndüler. Çünkü aynı sıraları paylaştıkları okul arkadaşları ne kadar da rahattılar. Ne tarlada çalışmak vardı, ne hayvan bakmak… Kısacası bir elleri yağda bir elleri baldaydı.
Türk çocuğu zekidir. Köy ve şehirdeki hayat kıyaslamasını hemen yapıverdi. Daha çocukluk yaşlardan başlayarak içinde uğraş verilen tarım ve çiftçilik işte bundan etkilenen ilk alan oldu. Bu sebeple tarımda çalıştırılacak, toprağın dilinden ve tavından anlayacak vasıflı işçi sayısı düştü. Köylerde genç insan kalmadı. Bu sorun giderek Türk çiftçisinin ve tarımının en büyük sorunu olmaya devam edecek. Bunda hiç kuşkunuz olmasın.
Köylerin boşalması ve köyden göçün diğer sebeplerinden biri de yaşlanan nüfustur. Belli bir yaşa gelmiş ve güçsüz düşerek artık köy yaşamını kaldıramayan insanlarımız da zaten kendinden önce köyünü terk ederek şehirde yaşayan çocuğunun arkasından giderek rahat yaşamayı tercih etti. Elinde bulunan üç beş dönüm tarla ve bahçesini satıp, ‘ihtiyarlığımda bari rahat ederim’ mantığı ile köyden şehre göçtü.
Köylerimizin bana göre en büyük sorunlarından biri de çiftçilik meselesidir. Örneğin bizim bölgemizde bugün köy ve köylünün sorunu ile çiftçinin sorunu aynı değildir. Çünkü bölgemizde tarım yapan çiftçilerimizin büyük bir kısmı artık il ve ilçelerde ikamet etmektedir ve köyleri bir üs olarak kullanmaktadırlar. Tarım alet ve ekipmanlarını köylerde barındırıp, kendileri şehirde yaşamaktadır. Hal böyle olunca köyde yaşayanlar azalmaktadır. Hatta getirdikleri mevsimlik yatılı işçiler nedeniyle köyün her türlü ortak yaşam alanlarının kısıtlanmasının önü açılmıştır. Çiftçiler artık şehirleşmiş ve sadece köyün imkanlarını kullandıkları için onların köye ve köy yaşamına verebilecekleri bir katkıları da kalmamıştır.
Ayrıca Karacabey özelinde, köylerimizde su sıkıntıları köyde yaşayan vatandaşların yaşamını daha da zorlaştırmaktadır.
Bu sebeplerden dolayı bir an önce çiftçi sorunları ile köylerin meseleleri birbirinden ayrılmalıdır. Köyün ve köylerde ısrarla yaşamaya çalışan bir avuç insanımız için ekonomik ve sosyal programlar hayata geçirilmelidir. 5 veya 10 dönüm ekip diken, üretim yapan, 3-5 hayvanı olan, kümesinde tavuk bakan, çok üreten az tüketen köylümüz kalkındırılmalıdır. Belki yine tekrarlıyorum, eğer bu yapılırsa o zaman hem kaliteli hem de ucuz tüketiriz. Bu 6.8 çok şeyin habercisidir, unutmayın!.