Saadet Partisi Karacabey İlçe Başkanı Zeynel Abidin Koçak, gündemde bulunan önemli konuları değerlendirdiği bir basın açıklaması yaptı. Başkanlık Sistemi’nde seçilen kişilerin değil atanan kişilerin olduğunu belirten Koçak, “Hani Başkanlık Sistemi ile istikrar olacaktı?” diye sordu. Koçak ayrıca, ülke ekonomisinin tamamen borç ile döndürüldüğünün altını çizdi.
Sağlık çalışanlarının son 2, 3 senelik süreçte birçok sorun ile karşılaştığını kaydeden Koçak, sağlık çalışanlarının durumlarının iyileştirilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Sağlık çalışanlarımızın çalışma ortamlarının daha elverişli olması, yaşanan maaş dengesizliğinin düzeltilmesi ve sağlık alanındaki şiddet olaylarının önüne geçilmesi gerekmektedir. Özellikle son 2-3 senedir zor şartlar altında çalışan sağlık çalışanlarımıza sahip çıkmalıyız. Şunu bilmeliyiz ki sadece övgü kimseyi tatmin etmez, mutlaka fiziki düzeltmeler yapılmalıdır.” dedi.
Öğretmen Meslek Kanunu’na da değinen Koçak, kanunun yetersiz kaldığını kaydederek, “Öğretmenlikle ilgili bir yasa çıkarılacaktı ama sadece kademelerle ilgili yasa gündeme geldi. Eğitimde mesele; okul müdürünün nasıl seçileceği değil, öğretmene hakiki değerin nasıl verileceğini konuşmaktır. Kadrolu öğretmen ile ücretli öğretmen arasında ne fark var? 1 milyonun üzerinde bir öğretmen kadrosu var. 300, 400 bin civarında atanmayı bekleyen öğretmen var. 10 bin öğretmene kadro verildi diye davulla zurna ile ilan ediyoruz.” dedi.
Yaşanan ekonomik kriz ortamında vatandaşın zorluklar yaşadığının altını çizen Koçak, zamlara tepki gösteren vatandaşlara hainlikle suçlanmasının bir gaflet olduğunu belirtti. Koçak, “Vatandaşımız yaşanan ekonomik krizin acı meyvelerini her gün yüzü ekşiyerek yemek mecburiyetinde kalıyor. Bir gün akaryakıta, ertesi gün elektrik faturasına, bir sonraki gün doğalgaza bakıp ay sonunu nasıl getireceklerini endişesini yaşıyor vatandaşlarımız. Halkın zamlara tepkisini ‘hainlikle, nankörlükle’ itham etmekten daha büyük gaflet olmaz. Vatandaşımız tepki göstermekte haklıdır, iktidarın gerekli tedbirleri almasına ve bu zamları geri çekmesine ihtiyaç vardır. Pazarda artık yarım kilo satılan sebzeleri görüyoruz, patlıcanın tanesi 8 lira, salatalığın kilosunun 25-30 lira olduğu günleri yaşıyoruz. TÜİK’in tüm makyajına rağmen; bir asgari ücretli çalışanımızın bir ayda enflasyon nedeniyle en az 470 lirası buhar oldu, uçtu.” ifadelerini kullandı.
Bakanların, kurum yöneticilerinin sık değiştirildiğini hatırlatan Koçak, sorunların değişimlere rağmen devam ettiğini kaydederek, “Bakanlar değişiyor, kurum yöneticileri değişiyor; fakat kötü gidişat değişmiyor. İnsanları değil, politikalarınızı değiştirirseniz ülke düze çıkabilir. Hani bunlar parlamenter sistemde yaşanıyordu? Şimdi Başkanlık sistemi var! Hani istikrar olacaktı? Bu sistem içerisinde Ahmet gitmiş, Mehmet gelmiş önemi yoktur. Çünkü isimlerin değil; sistemin ve zihniyetin değişmesi gerekmektedir. 21’nci yüzyılda bir ilin 3 gün elektriği nasıl olamaz! Valiye, bürokratlara kabahat bulmak hiçbir şeyi çözmez. Başka konulara milyarlar ayrılırken, vatandaşın yaşayabileceği tehlikelere karşı hiçbir tedbir alınmış değil. Kanun gitmiş kararname gelmiştir. Türkiye kanunlar ülkesi değil, kararnameler ülkesi haline getirilmiştir.” diye konuştu.
Başkanlık sistemi ile seçilen kişilerin değil atanan kişilerin olduğunu belirten Koçak, Her işin tek bir kişi üzerinden gittiğini kaydederek, “Seçilmişler gitmiş, atanmışlar gelmiştir. Ortak akıl gitmiş, tek akıl gelmiştir. İstişare gitmiş, talimat gelmiştir. Meclis gitmiş, Külliye gelmiştir! Bu sistem Türkiye’nin dengesini bozmuştur. Isparta’nın faturasını Vali’ye, enflasyonun faturasını da TÜİK’e yükleyerek bu işin altından kurtulamazsınız. Siz elektriğe üç ayda yüzde 150 zam yapacaksınız, üretim maliyetlerini üç ayda üç katına çıkaracaksınız; sonra çıkıp fırıncıyı, pazarcıyı, marketçiyi fırsatçılıkla suçlayacaksınız. Bilinmelidir ki; bu ülkedeki en büyük fırsatçı bu iktidarın kendisidir.” dedi.
İktidarın gelecek yıllarla ilgili hedeflerini eleştiren Koçak, iktidarın gelecek ile ilgili hedeflerinin yerini bugün yaşanan sorunlara çözüm bulmak olarak değiştirmesi gerektiğini vurgulayarak, “İktidar 2053 değil, 2022 yılı Türkiye’sini düzeltmeye çalışmalıdır. Hedefler hep uzaklaşıyor. Gelin, 2022 diye hedef koyun. Güya 6 ay sonra bu ekonomik modelin başarısını görecektik, enflasyon düşecekti. 4 ay geçti, düşen enflasyon değil, halkın alım gücü oldu. Düşen enflasyon değil, insanların gözündeki umut ışığı oldu maalesef.” ifadesini kullandı.
Koçak, ülke ekonomisinin tamamen borç ile döndürüldüğünün altını çizerek, “Hazinenin Şubat Ayı’nda 101,7 milyar TL ödemesi var. Bunun 64,1 milyar lirası iç borç, kalan kısmı da dış borç ödemesidir. İç borç ödemesinin 33,8 milyar lirası, dış borç ödemesinin de 7,9 milyar lirası faize ödenecek yani 42 milyar lira faize ödeniyor. Sadece faiz. Daha vahimi ise, 64,1 milyar liralık iç borç ödemesine karşılık 49 milyar liralık yeniden borçlanma yapılacağıdır. Yani çark borç ile dönüyor. Borç faiz yükünü getiriyor. Üstesinden nasıl gelineceğine bir cevapları yok, oyalama var. İktidar, dünyanın en büyük on ekonomisi arasına girmeyi vaat ederken; dünyanın en çok faiz ödeyen, en yüksek enflasyonuna sahip ve en borçlu ekonomileri arasına giren ülke konumuna geldik.” ifadelerine yer verdi.
Saadet Partisi’nin yaşanan sorunları çözebileceğinin altını çizen Koçak, “Maalesef Türkiye’nin öncelikli sorunu; iktidarın bizi içine çektiği bu derin yoksulluktur, ağır ekonomik koşullardır. Ne derlerse desinler. İnsanca yaşamı, onurlu bir yaşamı savunacağız. Asgari yaşamı değil, müreffeh bir yaşamı savunacağız. Adil devlet ve adil paylaşım için mücadele edeceğiz. Biz Saadet Partisi olarak, insanımızın içine bırakıldığı bu yoksunluk ve yoksulluk düzenini mutlaka değiştireceğiz.” şeklinde konuştu.