Dündar Özseçen
Yeryüzünde işlenen kötülükler, zulümler, günahlar ve her türlü çıkar için dökülen kanlar… Daha ömrünün baharında şehit edilen körpecik fidanlar, anasız babasız kalan yetim ve öksüzler… Sanki kaderleriymiş gibi daha hayatlarının baharında yalnız kalan çocuklar, ağlamalar, sızlamalar, yırtınmalar, kınamalar… Ve sonra derin bir sessizlik… Zamanın içinde acıları içine atarak yeniden diriliş…
Bunca acı, bunca çile neden ve niçin? Bunu sorgulamadan, neden böyle oldu demeden hayata yeniden başlangıç, yani hayata tutunma, yeniden yaşama, yeniden yaşam mücadelesi… Herhalde Yüce Rabbimin insana en büyük armağanı bütün bu acı olaylara dayanma ve yeniden hayata başlangıç olsa gerek. Yoksa insanlık kendi elleriyle kurduğu bu vahşi düzenin içinde nasıl ayakta kalabilir, nasıl dayanabilirdi? Anlamak mümkün mü?
Yaşanan onca savaşlardan sonra insanlığın elinde ne kaldığını, ne kazandığını birileri çıkıp anlatsın. Her savaştan sonra kan ve gözyaşı, anasız ve babasız kalan çocuklar, evsiz barksız kalan milletler ve insanlar… Peki insanoğlu neden savaşır, bir birini öldürmek yok etmek için neden hiç durmadan silah üretip durur! Oysa ki insan bu dünyaya yaşamak, Allah’ın verdiği ömrü yaşayarak, bir aile kurarak bu hayattan göçüp gitmek ister. Yaradan hiç şüphesiz insanı bu dünyaya birbirlerini boğazlayıp öldürsünler diyerek göndermedi. Birbirlerinin hakkını, hukukunu gözeterek, karşılıklı hoşgörü ve sevgi ile yaşayıp bu dünyayı memnun etmelerini istedi.
Genelde insan merhametli ve şefkatlidir. Ama gel gör ki bazıları ihtiraslı ve kaprislidir. İşte insanlığın çilesi de burada başlar. İhtiras haksızlığı ve hukuksuzluğu doğurur. Güçlü olma, gücü ele geçirip diğer insanlar üzerinde hakimiyet kurma iradesi gittikçe gelişir. Hele bu bir de yöneten birilerine geçerse, işte o zaman diğer insanların çilesi daha da artar.
İnsanın başına gelen bütün acılarda hep aynı hikaye vardır. Ya mal-mülk, ya ben-sen ya da toprak kavgasıdır. Yani hep çıkarların çatışmasıdır. Bu çatışmalar sonunda zarar görenler, hayatları bitenler ve geride kalanların kazançları nedir! Bunu kimse sorgulamaz. Çünkü kavgaların sonu gelmez. Dünya üstünde kazananlar hep silah üretenler ve onların işbirlikçileri olmuştur. Kimse bunu da sorgulamaz.
Bakın bir de hastalık ve salgınlar var! Şu andaki gibi… Bilmiyorum Yüce Yaradan böyle mi uygun görüyor, yoksa insanlara ilahi bir mesaj mı veriyor? Allah’tan gelene yapacak bir şey yok. Baksanız ya insanlığa; nasıl da küçücük bir mikrop karşısında çaresiz! İnsanlık sudan çıkmış balığa döndü. Nerede o ürettikleri silahlar? Dünya insanına ayar çeken süper güçler bir anda kendi derdine düştü. Ama yine de onların bunu anlayacak maneviyatları yok. Hala bu salgından bile pay kapma derdindeler.
İnsanların her gün yüzlercesi ölüyor. Ancak onlar yine de kavgayı bırakmıyorlar. Varsa yoksa kazançlarını ve emperyal hedeflerini düşünüyorlar. İnsanlık büyük bir bela ile boğuşurken, onlar hala kendi çıkarlarının peşinde, güç gösterisi yapıyorlar. Kapıldıkları ihtiras gözlerini karartmış, insanlık umurlarında değil.
Bütün bunlara rağmen ben-sen-o-biz-siz-onlar yani topyekün millet olarak gün birlik olma günüdür, hayata tutunma günüdür. Dünyada neler oluyor pek umurumuzda olmasın. Biz millet olarak devletimize sımsıkı sarılarak, bugün gün birlik olma günüdür diyerek, hem maddi hem manevi olarak birbirimize sıkı sıkı sarılıp bu sıkıntılı günleri atlatmalıyız. Eğer bir millet ve devlet olarak yaşamaya devam edeceksek, bunu başarmamız ve hayata geçirmemiz gerekir.
Bu dünya Haçlı saldırılarını, 1. ve 2. Dünya Savaşları’nı gördü ve yaşadı. Birçok salgınlarla karşılaştı. Bütün bunlarda milyonlarca canlar verildi ama hepsi tarih olup gitti. Hayat devam ediyor. Yine aydınlık günler gelecek. Covit salgını da bitecek. Yine hayata bir yerinden tutunacağız. Yeter ki kardeşliğimizi, komşuluğumuzu, hemşehriliğimizi kaybetmeyelim. Kardeşlik hukuku içinde yaşamaya çalışalım. Hiç kuşkunuz olmasın yarın bugünden daha güzel olacak. Hayata bir yerinden yine tutunacağız.