Mustafa Arı
Müslüman helal kazanmalı ve kazancını helal yolda harcamalıdır. Çünkü servetini nereden ve nasıl kazandığından sorguya çekileceği gibi, nereye harcadığından da hesaba çekilecektir. Malın helali de biter, haramı da. Ama bu yüzden kazanılan sevap ve günah kalır. Helal kazanmak için sıkıntı çekene, cennet vacip olurmuş.
Haramın, hırsızlığın, rüşvetin, saçı bitmedik yetimlerin fakirlerin haklarını yemenin acısı daha dünyada çıkmaya başlar. Hırsızların, rüşvetçilerin, soyguncuların rezilliği hep ahirete kalmaz.
Saçı başı dağınık, toza toprağa bulanmış vaziyette ellerini gökyüzüne açarak: “Ya Rabbi! Yâ Rabbi!” diye dua eder. Halbuki onun yediği haram, içtiği haram, gıdası haramdır. Böyle birinin duası nasıl kabul edilir. Nasıl olursa olsun nereden gelirse gelsin fark etmez, üzümünü ye bağını sorma anlayışıyla elde edilen kazanç bizlere fayda getirmeyecektir. Müslüman bağını bilmediği üzümü asla yiyemez, yememelidir. Alın teri, el emeği, göz nuru, helal kazanç mübarektir ve kutsaldır.
Haram yollardan kazanılmış paranın hayrı olmaz. Çünkü haram ile beslenenlerin duaları kabul olmaz. Dualarımızın kabul olması için önemli şartlardan biri de helalinden kazanıp helal lokma yemektir. Helal kazanç duyarlılığının azalması dünyada toplumsal bir felaket, ahirette de cehennem azabına sebebiyet verir.
Helal-haram demeden dünya ihtirasına mağlup olanlar, bu alemde saltanat sürer gibi görünseler de, sonsuz alemin ebedi birer sefili ve yoksulu olmaktan kendilerini kurtaramazlar.
Helal ve Haramlar bellidir. Şüpheli şeylerden uzak durulmalıdır. Helal kazanç yollarına girilmelidir. Haram Kazançtan uzak durulmalıdır. Helal ve Haram lokma ibadetlerimizi etkiler. Nimetler emanettir ve hesabı sorulacaktır. Helal kazananı Allah sever. Helalinden kazanan kimse Allah’ın sevgili kuludur. Helalinden kazanan huzurla yaşar. Hastalıkların bir çoğunda aşırı yemek, içmek ve haram gıdaların etkisinin olduğu inkar edilemez bir gerçektir.
Kısa yoldan köşe dönme uğruna rüşvet alıp-vermeyelim, faize bulaşmayalım. Kamu malına el uzatmayalım. Hırsızlık yapmayalım. Haksızlıkla hiçbir gelir elde etmeyelim. Kazancımızı helal hale getirmek için çalıştığımız işyerlerinde bize verilen vazifeleri en iyi şekilde hakkıyla yerine getirelim ki ebedi saadete kavuşalım inşallah.
GÖRGÜ KURALLARI (ADAB-I MUAŞERET)
Adab, edeb kelimesinin çoğuludur. Edeb, terbiye, utanma, usul, yol ve kaide gibi anlamlara gelir. Muaşeret ise birlikte yaşayıp iyi geçinme demektir. Dinimizde toplum içindeki tavır ve davranışlarını belirleyen görgü kuralları Kuran ve sünnette detaylı olarak bildirilmiştir. Dinin her emrine uymak ve her yasağından kaçınmak edeptir, ahlaktır.
Sosyal hayata düzen getiren önemli görgü kuralları vardır. Bu kurallara Adabı Muaşeret denir. Kuranı Kerim, günlük yaşantımızın şekillenmesinde, ahlaki özelliklerimizi olgunlaştırmamızda ve sosyal yaşantımızı hak ve hukuk çizgisinde yürütmemizde bizlere rehberlik edecek kutsal kitabımızdır.
Müminin; inancında, işlerinde, sözlerinde ve davranışlarında dosdoğru olması onun edebinin sonucudur. Mümin hayatında şu hususlara riayet etmelidir. Sosyal hayatımızda önce selamlaşmak gelir. İnsanlar arasında muhabbeti artıran temel hususların başında selamlaşmak gelmektedir. Sonra tokalaşmak ve hal hatır sormak gelir.
Kızgınlık ve şiddetten sakınarak yumuşak huylu olmak, dostluğa önem vermek, hakkına razı olmak, yapılan iyiliklere karşı teşekkür etmek, bir işte azim ve sebat sahibi olmak, günahlardan kaçınmak, başkalarını kötülemekten kaçınmak, kendini yüksek görmemek, yaptığı iyilikleri başa kakmamak, ağır başlı ve vakur olmak, koğuculuk yapmamak, herkes hakkında hayır dilemek, yardımsever olmak, kendisi için arzu ettiği güzel şeyleri Müslüman kardeşi için de arzu etmek, aksırana karşı hayır dua etmek, hastaları ziyarette bulunmak, onların sıhhat ve afiyetleri için dua etmek, muhtaçlara yardımcı olmak, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, kaba ve çirkin, edep dışı müstehcen ve kalp kırıcı sözlerden sakınmak…
Müslüman, sözünde sadık olmalıdır. Az konuşmayı adet edinmelidir. Çok konuşan çok hata eder. Dilini kötü sözden korumalı, doğru ve güzel söz söylemelidir. Delilsiz ve düşünmeden söz söylememelidir. Konuşurken kimseye hakaret etmemeli, ayıbını yüzüne vurmamalıdır. Az gülmeli, kimseyi çekiştirmemelidir. Birisi tarafından söylenen sözü iyi dinlemeli, tekrar ettirmemelidir. Dışını güzelleştirmekten çok, ahlakını güzelleştirmeye çalışmalıdır. İnsanların kendisini hem sevip hem de sayacağı bir tavırda hareket etmelidir. Emanet edilmiş bir şeyi kendi malı gibi saklamalıdır. Sahip olduğu malın çokluğu ile gururlanmamalıdır. Yolda giderken gözünü haramdan muhafaza etmelidir. İnsanlar arasında burnunu karıştırmamalı, tükürmemeli ve sümkürmemelidir. Zira bu insanların nefretine sebep olur. Kıble tarafına ayak uzatmaktan sakınmalıdır. Görgü kuralları elbette anlattıklarımızdan ibaret değildir. İslam, hayatın her safhasına Müslüman’ın edepli, terbiyeli ve görgülü ve nazik olmasını istemektedir.