Mustafa Arı
Sosyal alanda herkesin birbirine karşı sorumlulukları vardır. Aynı topraklarda yaşayıp, aynı kültürden besleniyorsak; kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. Kuranın ifadesiyle üstünlük ancak takva iledir. Yönetici neyse vatandaş, işadamı neyse işçi, öğretmen neyse öğrenci, mühendis neyse çalışan, doktor neyse hasta da odur. Herkes kurallara uymalı.
İnsan borcunu öder gibi toplum kurallarına uymak zorundadır. Kurallara uymak sorumlu insan duruşunun şerefli bir göstergesidir. Kurallara uymak adaleti doğurur. Uyulmazsa adalet yara alır. Kurallara uyma konusunda insan, önce kendini aynanın önüne koymalı, başkasını değil.
İyi insan olmak için söylem yetmez, ahlaki bir eylem gerekir. Söylemler yeterli olmuyor. İnsanların toplum içindeki muamelesine, yapıp ettiklerine bakmalı.
Kul ve kamu haklarına riayet ediyor mu, yalandan uzak mı, kamu mallarını koruyor mu, çevre duyarlılığı var mı? Canlılara yararı var mı? Ona bakmalı ve ona göre karar vermeli.
İnsan önce kendini sorgulamalı! Ben kimim, toplumdaki rolüm nedir? Başkalarına faydalı mıyım? Doğru insan mıyım, hayat yolunda durumum nedir?
Her ne ararsak, kendimizde arayalım! Adaletli olmadan, başkasından adalet bekleyemeyiz. Önce kendimiz düzgün olmalıyız ve çevremize örnek olmalıyız.
İyi ile kötünün, hayır ile şerrin mücadele alanı nefistir. Dünyaya nizam vermek isteyen önce kendi iç dünyasına nizam vermelidir. Düzeltmek, değiştirmek, kurtarmak, kazanmak gibi eylemlerin başlangıç noktası insanın nefsidir. Başımıza ne geldiyse tek sorumlusunun kendimiz olduğunun bilincinde olmalıyız.
Başkalarına özenmenin gereği yok. Bir baba olarak, çocuklarımıza doğru olanı öğretmek ve yapmak olmalıdır.
Kurallar insanların birbirine saygı duymalarını sağlar. Hayatımızda güvenli, huzurlu olmak istiyorsak kurallara uymalıyız. Kurallara uyarsak toplumda suç oranı azalır, insanlar daha rahat yaşam sürdürürler. Hem kurallar yaşamımızı kolaylaştırır.
SORUMLULUKLARIMIZ
Toplumda her kesimin karşılıklı sorumluluk, hak ve görevleri vardır. İnsanlar; inanç, söz, fiil ve davranışlarından, sahip oldukları nimetlerden; bütün azaları ve aklını iyi ve doğrudan yana kullanıp kullanmadıklarından, ilmi ile amel edip etmediklerinden, görevlerini yapıp yapmadıklarından, insan haklarına riayet edip etmediklerinden sorumludurlar. Çünkü şu ayet: “Bilmediğin şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi yaptıklarından sorumludur.” (İsra suresi:36)Ayete göre iyice bilmediğin şeyi söyleme. Hiç kimseye bilmediğin bir şeyi isnat etme. Görmediğin halde gördüm, duymadığın halde duydum, bilmediğin halde biliyorum deme. Allah bunlardan herkesi sorguya çekecektir.
Zanla hareket etmemeli. Peygamberimiz: “Kişiye, her duyduğu şeyi (aslını araştırmadan, doğru olup olmadığını kesin olarak bilmeden) konuşması başkalarına anlatması günah olarak yeter.” buyurmuştur. Yalan söylememeli. İftira etmemeli. Yalancı şahitliği yapmamalı. Körü körüne başkalarını taklit etmemeli.
Yöneticilerin sorumluluğu, halkın yararını gözetmek, onların haklarını korumak, onlara adil ve tarafsız davranmak ve onlara zulmetmemektir. Peygamberimiz: “Allah, her yöneticiyi, yönetip korumakla sorumlu olduğu şeyleri korudu mu yoksa zayi mi etti diye soracak.
Halkın görevi, üzerine düşenleri yapmak ve konulan kurallara uymaktır. Ana-babanın çocuklarına karşı sorumluluğu, onları sağlıklı, eğitimli, terbiyeli ve dindar olarak yetiştirmektir.
Sorumluluklarımızı yerine getirmediğimizde insanların bize karşı güveni kalmaz. İnsanlar sorumluluklarını yerine getirmezse toplumda kargaşa ve huzursuzluk olur. Saygı, sevgi ve hoşgörüden uzak, kavgacı bir toplum haline geliriz.
Kısacası; bütün insanlar, üstlendikleri görevlerden sorumludurlar. Dolayısıyla her insan görevini hakkıyla yapıp yapmadığından sorgulanacaktır. Müslüman, sorumluluğunun bilincinde olarak hayatını sürdürmelidir.