İsmail Hakkı Özsarı
Televizyonlarda haberleri izliyorum. Her gün aynı manzaralar… Her yaştan insan yığınları sınırın beri tarafına geçmeye çalışıyor. Bastonuyla zar zor yürümeye çalışan nineler, oğlunun sırtında taşınan yaşlı dedeler hele de o çocuklar yok mu, iç yakıyor. İnsanlık ölmüş dedirtiyor.
Geçenlerde bu çocuklardan biri dikkatimi çekti. Yürümekten yorulduğu her halinden belli oluyor. Taşıdığı yük kendinden ağır belki de. Öne eğilmiş başından, gözünden akan yaşlardan ne kadar üzgün olduğu anlaşılıyordu. Demek ki evini, köyünü, kedisini, köpeğini bırakıp hiç bilmediği yerlere gitmek zor gelmişti ona.
Adını sanını bilmediğim bu çocuğu hayalimde karşıma alıp başladım anlatmaya. Neler mi dedim? Bakın neler söylemişim:
– Gel çocuk sana, geldiğin yeri ve nereye gittiğini anlatayım dedim.
– Bak çocuk, senin geldiğin toprakların sınırları bundan yaklaşık yüz yıl önce cetvelle çizildi. Bu çizgiler üzerinden öldürülmeden sadece göçmen kuşlar geçebilir. Ne ölülere tanık oldu buralar. Bazen bir mayınla paramparça olarak, bazen bir sınır görevlisinin silahından çıkan bir mermiye hedef olarak bazen de çelik kanatlı kuşların ateş kusmasıyla… Senin anlayacağın ölümlerden ölüm beğendirildi buradaki insanlara.
– Hey gidi çocuk heeeeey! Asırlar geçti ne kaderi değişti ne de kederi bu toprakların.
– Bu topraklar benim atalarımın yönetimindeyken, senin ataların mutlu ve huzurlu yaşamışlar.
– “DELİK DEMİR ÇIKTI MERTLİK BOZULDU” misali ne zaman ki buralarda petrol bulundu huzur kayboldu. Senin geldiğin topraklarda bir damla petrol bir damla kandan daha değerlidir bunu biliyor muydun?
– Sevgili çocuk, buralar nere, biz kimiz, nasıl bir yere geliyorsun onu da anlatayım sana; biz seni evinden yurdundan koparıp buralara uçuran yobazlıklarla yıllardır savaşıyoruz. Mücadelemiz hiç bitmeyecek. Ta ki senin ülkenin sınırlarını çizen ve bugün de bu sınırlarla oynayan ülkelerin çocuklarının yaşam seviyesine sen de ulaşana kadar.
– Her başı derde girenin, darda kalanın, kendi vatanında barınamayanın, yatağını, yorganını sırtlayıp geldiği bu ülkede seni neler bekliyor biliyor musun?
– Bak anlatayım ama sakın moralini bozma.
– “Onlar yüzünden işsiz kaldık” diyenler olacak. İtilip kakılacaksın. Okuma şansın yok denecek kadar az olacak. Ucuz emek gücü olarak görüleceksin. Trafiğin yavaşladığı yerlerde ekmek parası için avuç açacaksın. Bazen bir iskelede martılara atılan ekmeği kapmak için onlarla kıyasıya yarışacaksın. Yok yok fazla da karamsar olma çocuk. Bu ülkede seni anlayanlar, acını acısı olarak bilenler de olacak. Ekmeğini seninle paylaşmak isteyenleri tanıyacaksın.
– Yüzyıllardır gözyaşına doymayan bu topraklara hoş geldin çocuk…
UMUT ETMEK HER ZAMAN İYİDİR
Umut zannettiğimiz bizim dışımızdakilerden beklediklerimizin gerçekleşme beklentisi değildir. Umut bir irade gücüdür. Umut bir kararlılıktır. Yapmak istediklerimizi planlamaktır. Bu hedefe yönelmek ve bu uğurda bilgilerimizi arttırmaktır.
Biz ne yapıyoruz? Umudun yerine umutsuzluğu kovalıyoruz hatta umut edenleri küçümser tavırlar içerisine girmişiz. “Umut fakirin ekmeği ye Mehmet ye” diyerek onunla alay etmişiz.
Öyle hale gelmişiz ki:
Her şeyden şikayetçiyiz ama bir şey yapmıyoruz. Hiç bir şey yapmadan her şeyi hazır bekliyoruz. İsteklerimizi kimimiz ailemize, kimimiz devlete, kimimiz de Allah’a havale ediyor, onların yapması için dua ediyoruz. Özgür olmak istiyor başkalarından izin bekliyoruz. Hakkımızı istiyor, lütuf bekliyoruz. İnsan hakları diyor, kendimizden başkasının haklarını düşünmüyoruz. Meslek diyoruz, toplumdaki itibarına bakıyoruz. Umutsuzluk toplumsal bir melankoli gibi bizi sarmış. Kendimize güvenmiyoruz topluma güvenmiyoruz geleceğimize güvenmiyoruz. Umudu aptalların rüyası zannediyor ve kınıyoruz.
Umudu şans oyunlarıyla karıştırıyoruz. Ama gerçekte ”UMUT” Nedir bilmiyoruz. Umutlu olmak kararlı olmaktır. Umut kendi kararıyla dünyayı değiştirme bilincidir. Bir anne bir çocuk yetiştirir dünyayı değiştirir. Bir öğretmen öğrenciler yetiştirir dünyayı değiştirir. Bir yazar öyle bir yazı yazar dünyayı değiştirir. Umut bir eylemdir ve insana özgüdür. Bir toplumun umutsuzluk sardığı zaman korkmak gerekir. Zehir etkisi yaparak felç eder. Refah kalkınma mı istiyorsunuz? Umutsuzluğu yenin. Mutlu olmak mı istiyorsun? Umutsuzluğu yok edin. Parasını kaybeden sadece parasını kaybetmiştir. Umudunu kaybeden, her şeyini kaybetmiştir. “UMUT ETMEK” son derece insani bir eylemdir. Ona bu günlerde nasıl da ihtiyacımız da var!