Ahmet Aygün Ata
Halkımız ‘fındık kurdu’ deyimini genellikle sevimli, küçük fizikli çocuklar için kullanır. Bu hoşluk tanımıdır.
Fındık kurdu kuşkusuz yetiştiricisi için bir ürün yitirilmesi, verim düşüklüğüdür. Bu onun için emeklerin yok olması demektir. Fındık kurtlarının bir de iki ayaklı olanları vardır ki; onlar hem Türkiye Cumhuriyeti’nin fındık veriminin hem yetiştiricinin emeğini yok ederler! Bunlar fiziken de, ekonomik yaşamda da iki ayaklıdır. Ekonomik alanda olanları emperyal kapitalizm ve Türkiye Cumhuriyeti’nin içindeki uzantıları olarak kısaca tanımlamak yeterli olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti, dünya fındık üretiminin neredeyse yüzde 70’ini sağlar. Dolayısıyla düdüğün elinde olması beklenir. Düdük bizde değil, son 20 yılda AKP sayesinde İtalya’nın elindedir! Ferrero’nun elindedir! Dünyadaki tüm ülkelerde ürettiği her şeyin borsası kendi ülkesinde olmasına karşın AKP iktidarları döneminde fındık borsası İtalya’da kurulmuştur. Napoli’de olan borsanın yönetim kuruluna da bir dönem Kürşat Tüzmen girmeyi başarmıştır!
“Ferrero” adlı şirket fındık piyasasının yüzde 80’ine egemendir. Son günlerde “dediğim dedik, çaldığım düdük” davranışı içindedir. Hemi Yerli Hemi Milli bir iktidar, nasıl olur da buna izin verir!
Bölgede egemen durumda olan kimi AKP’li yöneticiler eliyle öylesine güzel söylevler verilir, öylesine anlamlı fotoğraflar yayınlanır ki, sanırsınız mübarekler melek!
AKP Genel Başkanı, taban fiyatı açıkladı. Taban fiyatının çok çok altında Ferrero alım yapıyor, piyasayı belirliyor. Sakın efendim tüccarlar demeyin. O deredekilerde büyük denize akıyor, yani Ferreroya! Peki böyle bir durumda bir ‘Yerli ve Milli hükümet’ ne yapar? Bu emperyalist kapitali budar! Dedik ya, gerçek Yerli ve Milli hükümet bunu yapmalı!
Ancak AKP izliyor! Görmüyor! Bilmiyor! Duymuyor! diyebilirisiniz. Deyim yerindeyse adamlar çöplüğümüzde horoz! Bizim horozlar nerede?!
Fındık üretiminin ve toplanmasının diğer ürünler içinde ölüm, sakatlık, hastalık riski çok yüksek. Yetişme alanlarının yüksekliği bunda çok etkili. Hemen hemen her yıl gerek mevsimlik işçilerin gerekse üreticilerinin ölüm, kaza haberlerini duyarız. Üretmek böylesine kutsal ve anlamlı bir gerçek. Yanı sıra düzlük alanda yetiştirilen yerlerde de var. Onlarda toplama süreci ise adeta emekleyerek, dizler üstünde.
Fındık üreticisinin sorunu yalnızca bir emperyal kapitalist Ferrero mu? Hayır.
AKP hükümetleri fındık üretimini baltalamak için adeta cihat ilan etmiş durumda. Fındık alanlarının nerdeyse yüzde 80’ine maden arama ruhsatı vermişler. Yetinmiyorlar. Moda bir tarım biçimi uydurdular! Alternatif ekimler! Peki ne bunlar? Arora bitkisi, kivi vb! İktidar ve muhalefet el ele vermiş, alternatif ekimler için canhıraş çalışıyor! A iki gözüm fındığımızın içine kurt, soğanımıza hibrit, buğdayımıza NBŞ, mısırımıza GDO olmasanız, Milli, Halkçı ve Kamucu olsanız olmaz mı? Haaaa sahi programlarınızda Dünya Ticaret Örgütü ile iyi ilişkiler geliştirmek var değil mi?!
Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçekten çok acil Milli ve Halkçı bir hükümete gereksinimi var. Öyle uzaklarda aramaya, ittifaklar aramaya da gerek yok.
Dünyanın hiç bir ülkesinin başaramadığı ve dahi başaramayacağı 15 yıllık bir devrim var, bir ekonomik mucize var. İlkeleri belli. Kökü Türk. Kökü Köylü ve Çiftçi! Ulusal Demokratik Devrim; yani Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği, uyguladığı yol.
Geçmişinizle, bugünkü durumunuzla ve emperyal kapitalizme piyonluğunuzla Türk tarımını yok etme yolunda Fındık Kurdu olmayın!
A iktidar! A muhalefet!