Saadet Partisi Karacabey İlçe Başkanı Zeynel Abidin Koçak, gündeme ilişkin düzenlediği yazılı basın açıklamasında dikkat çeken konulara değindi. En ciddi problemin ekonomide göründüğünü belirten Koçak, “Ülkenin sorunlarını görmezden gelerek farklı algılar oluşturmaya son verin. Şu an zaten büyük bir problem var, o da insanımız geçim sıkıntısı çekiyor. İşsizlik aldı başını gidiyor. Zaten 4.5 milyon işsiz vardı şimdi işsizlik yüzde 20’lerin üzerine çıktı, belki de şu an işsizlik 8-9 milyona ulaştı.” dedi.
Koçak, koronavirüsle ilgili son günlerde açıklanan rakamların ümit verdiğini belirterek, önümüzdeki süreçte salgının etkisini yitireceği intibaının uyandığını kaydetti. Koçak, salgında hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilerken, sayıları on binleri bulan hastalara da şifa diledi. Önümüzdeki günlerin aydınlık ve parlak olduğuna inandığını vurgulayan Başkan Koçak, “İnşallah bayrama koronavirüsü ülke olarak yenmiş bir şekilde tam bir bayram havasında gireceğimizi ümit ediyoruz. Yeter ki tedbiri elden bırakmayalım.” dedi.
Sağlık çalışanlarının koronavirüsle mücadele konusunda adeta destan yazdığının altını çizen Başkan Koçak, “Hakikaten çok ciddi bir mücadele verdiler, fedakârca davrandılar. Bu bütün dünyada böyle oldu ama bizim ülkemizdeki sağlık çalışanlarının gayretlerini unutmamız mümkün değil. Şüphesiz bu başarıda en önemli husus sağlık çalışanlarının ehil kadrolardan oluşmasıdır. Bu da bize gösteriyor ki, işi ehline vermediğiniz zaman problemler daha çabuk çözülüyor. Bu konu iktidar tarafından her sahada dikkate alınırsa ülkemizde problemler ciddi manada çözülecektir.” dedi.
Maske ile ilgili devam eden karmaşıklığa dikkat çeken Koçak, “Ülkemizde hâlâ maske alamayan, aldığı halde elindeki maskeleri tükenen milyonlarca vatandaşımız var. Geçtiğimiz günlerde bir uçak dolusu yardım malzemesi Amerika’ya gönderildi. Daha önce de İngiltere’ye, İtalya’ya, İspanya’ya da yardım malzemesi gönderdik. Ama iktidar diyor ki; “Bizi alkışlayın, bizimle gurur duyun, Amerika’ya bile yardım yapıyoruz.” Tamam, sizinle gurur duyalım ama şu soruyu da soralım; Suriye’ye ne gönderdin, İdlib’e hangi yardımı yaptın? Şu anda İran ciddi bir ambargonun altında, Arakan’daki durum içler acısı, Filistin çok kötü durumda. Biz kendi ihtiyaçlarımızı ve mağdur ülkelerin ihtiyaçlarını karşılayamazken, “Batı’ya yardım ettik” diye övünürsek bu boş bir tesellidir. Bizim şu an dünyaya hava atacak durumumuz kalmadı. Maske muamması bir an önce son bulmalı, vatandaşımızın mağduriyeti giderilmelidir.” diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Cuma hutbesinde ifade ettiği dini emirlere yönelik bazı baroların hadsiz açıklamalar yaptığını belirten Başkan Zeynel Abidin Koçak, Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’a sahip çıkarak, baroları şu sözlerle eleştirdi: “Buradan bu ülkede toplumun değerleriyle çatışarak yol almaya çalışanlara sesleniyoruz; bugüne kadar yaşanan hadiselerden hiç mi ders almadınız? Bu toplum partisi, düşüncesi ne olursa olsun asgari müşterekleri özümsemiş bir toplumdur. Bu milletin değerlerini inançlarını küçümseyemezsiniz. Bu tavırla bir yere varmanız mümkün değildir. İktidarın yanlış yaptığı o kadar konu var ki; bunları ele almadan sadece belli konularda ‘iktidarla mücadele ediyorum’ derken milletle çatışmanız kimseye fayda sağlamaz. Barolar kendi işini yapmalı adaletin tesis edilmesi için uğraşmalıdır. Keşke baro bu konu yerine İnfaz Yasası’nda gayret ortaya koysaydı.”
Dünyanın olağanüstü bir dönemden geçerken herkesi üzen olayların da yaşandığını hatırlatan Koçak, şöyle devam etti: “Geçtiğimiz günlerde Afrin’de PKK’nın düzenlediği hain saldırı neticesinde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyor, bu vahşi saldırıyı ve faillerini lanetliyorum. Bu dönemde halkımızın hassas davranması özellikle güvenlik güçlerine yardımcı olması gerekir ancak güvenlik güçlerinin de daha titiz davranması icap eder. Bundan dolayı 17 yaşındaki kalbinden vurularak hayatını kaybeden Ali’ye Allah’tan rahmet diliyorum. 17 yaşında bir gencin kalbinden vurulmasını gerektiren bir durum olduğunu asla düşünmüyorum.”
TBMM’nin kuruluşunun 100’üncü yılı olduğunu da hatırlatan Koçak, “Sivas ve Erzurum kongreleri sonrası Milli Mücadele Meclis’in kontrolünde yürütüldü. Meclisimiz dualarla açıldı ve duvarına istişarenin önemi yazıldı. Geldiğimiz noktada TBMM’nin etkinliği azaldı. KHK’larla Meclis’ten geçmeden birçok kararlar alınabiliyor. Hâlâ Meclis öyle çalışmalara girebiliyor ki bir konu olgunlaşmadan dahi alelacele kanunlaşabiliyor. Meclis’in iktidarı denetleme görevi vardır, maalesef bu görev ortadan kaldırıldı.” ifadesine yer verdi.
En ciddi problemin ekonomide göründüğünü belirten Koçak, şöyle devam etti: “Salgın sebebiyle işyerlerinin büyük bir kısmı kapandı. Esnafın büyük çoğunluğu işçi çıkarmak zorunda kaldı sonra buna bir önlem getirildi. İşyerini açamayan berberler, kafeler, tezgahını açamayan pazarcılar, günlük yevmiye ile çalışan işçiler, işyerini açtığı halde siftah edemeyen terziler, konfeksiyoncular… Her meslek grubunun mağdur olduğu çok sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Daha da endişe verici olan ise salgın sonrası oluşacak ekonomik tablo. Bakınız çok açık bir şekilde ifade ediyoruz; eğer gereken tedbirler alınmaz veya gecikirse ekonomik bir tsunami geliyor. Şu an zaten büyük bir problem var, insanımız geçim sıkıntısı çekiyor. İşsizlik aldı başını gidiyor. Zaten 4.5 milyon işsiz vardı şimdi işsizlik yüzde 20’lerin üzerine çıktı belki şu an 8-9 milyon işsiz var.”
İnsanların ihtiyacını karşılayacak bir gelire sahip olmadığının altını çizen Koçak, “Bundan dolayı biz iktidarı 14 maddelik bir tavsiye ile gelecek tehlikelere karşı uyardık. Şu anda bir numaralı meselemiz insanların günlük ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Bir evin faturalarının ödenmesi, gıdanın sağlanmasıdır. Biz en önemli konu olarak herkese bin lira verilmesini teklif etmiştik bunun herkese verilmesi gerektiği kanaatindeyiz. İkinci önemli konu ise esnaf borçlarını faturalarını ödeyemiyor. Şimdi ‘bankalara gidin kredi alın’ diyorlar, tamam da bu kredi yüzde kaç faizle veriyorsunuz esnafımız ne zaman geri ödeyecek? Esnafımızın sırtına kredi ile yüklenen yük yüzde 9, dünyada faiz şu an yüzde 0’lar civarında. Bu ne demek 6 ay sonra esnafımız yüzde 6-7 faizle borcunu ödemek zorunda kalacak, esnaf borcunu ödeyemeyecektir. Üçüncü konu ise Türkiye’nin önemli kurumları borsada değer kaybederse bunları dışarıdan satın almak isterler. Buna kesinlikle fırsat verilmemelidir. Bunlar bizim milli değerlerimizdir.” şeklinde konuştu.