Mustafa Arı
İyilik, Allah’ın rızasını kazanmaya sebep olacak her türlü güzel iş ve hayır demektir. Müslüman; iyi olan, iyilik yapan ve başkalarının iyiliğini isteyen kişidir. İyilik yapmanın yolları çoktur. Müslüman eli, dili ve malı ile yapabileceği kadar iyilikte bulunmalıdır. Küçük de olsa, her iyilik değerlidir. İnsanın eliyle, diliyle, malıyla, ilmiyle, tecrübesiyle yapabileceği nice iyilik vardır.
Kur’an-ı Kerim’de: “Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır. (Ali İmran Suresi: 104) Diğer bir ayette; “İyilik hususunda birbirinizle yardımlaşın. Kötülük hususunda yardımlaşmayın” (Maide Suresi: 2) buyrulur.
Hayır, din veya dünya ile ilgili bir iyiliği ihtiva eden her şeydir, yani tevhit akidesine, İslâm’a uygun olan her söz, iş ve davranıştır. İyiliği emir ve kötülüklerden men etmek vazifesi bütün Müslümanlar üzerine bir farzdır.
Peygamber Efendimiz bir hadislerinde: “Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” Kamil bir Müslüman olmanın yolu itikat, ibadet, ahlaki veya mali her türlü iyiliği ve güzelliği olmayanlara aktarmaktan geçmektedir.
Diğer bir hadislerinde: İçinizden biri bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin. Buna da gücü yetmiyorsa kalbiyle buğz etsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.
İyiliğin, ıslahın, vicdanın, adaletin ve şefkatin izinden gidelim. Kötülüğün, ifsadın, zulmün, fitnenin ve şiddetin karşısında duralım. Dünyayı iyilik değiştirecek, geleceğimizi iyilik kurtaracaktır. Allah, yeryüzünde iyiliğin çoğalması için çalışanları muhakkak destekleyecek, onları asla yalnız ve yardımsız bırakmayacaktır.
“Eğer iyilik ederseniz kendinize etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize etmiş olursunuz.” (İsra Suresi: 7)
Bu dünya etme bulma dünyasıdır. Onun için denilmiştir ki: Etme bulursun, inleye inleye ölürsün. İyilik eden iyilik bulur.
Atasözlerimiz bu gerçekleri bizlere bildirmektedir. İyilik yap denize at, balık bilmezse Halik (Yaratan) bilir. İyilikler kötülükleri yok eder. (Hud Suresi: 114)
İyilik, hiçbir zaman boşa gitmeyen bir yatırımdır. Doğru olunuz. Çünkü doğruluk iyiliğe götürür, iyilik de cennete götürür.
Yüce Rabbim bizi iyilikleri birbirlerine tavsiye eden, kötülüklerden sakındıranlar eylesin. Tavsiye verme ve sakındırma işini en doğru bir şekilde yerine getirmeyi, incitmemeyi, gönül kırmamayı bizlere nasip etsin.
KUSUR ARAMAK
Neden herkeste bir kusur ararız? Halbuki kusur aramak insani bir özellik değildir. Mevlana bu gerçeği ne güzel dile getirmiş: “Kusur bulmak için bakma birine, bulmak için bakarsan bulursun. Kusuru örtmeyi marifet edin! İşte o zaman kusursuz olursun.”
Günümüzde ne yazık ki menfaatler çakışınca değil kusur örtmek kusur bulmakta üzerimize yoktur. Yeri gelir; “Armudun sapı üzümün çöpü var.” deriz. Yeri gelir; “Gözünün üstünde kaşın var” deriz. Başkalarında kusur arar dururuz. Ancak, bunları yapmakla elimize ne geçiyor?
İnsan kendi hatasını, kusurunu, göremez ise büyük hata ve yanılgı içerisinde olur. Başkalarında kusur arama alışkanlığı kibir, bencillik ve kıskançlıktan kaynaklanan bir nevi ahlaki hastalıktır. Eğer insan en başta kendi kusurlarını ve hatalarını bulmaya ve onları düzeltmeye çalışırsa, artık başkalarında hata ve kusur bulmaya zaman ayıramaz.
Peygamberimiz şöyle buyurmuşlar: Başkasının ayıplarını, kusurlarını anlatmak istediğinde hemen kendi kusurlarını hatırla. İnsan önce kendindeki kin, kıskançlık, hırs, fesatlık gibi kötü huylarından arınmalıdır. Seven, sevdiğinde kusur görmez. Dinimizde kalp kırmamak mühimdir.
Bir gün arkadaşlarla kahve sohbetinde: “Müminin güzelliği ne ile ölçülür, biliyor musunuz?” diye sordum. “Bilmiyoruz. Açıkla da öğrenelim” dediler.
“Müminin güzelliği ne namaz kılmasıyla, ne de orucuyla belli olmaz.” dedim.
“Ya ne ile belli olur hocam?” diye sordular. “Kalp kırmamasıyla…”
Gül dikensiz, insan kusursuz olmaz. Hepimizin kusuru vardır, hiç kimse mükemmel değildir. Kusurlu olsak da olur, huzursuz olmayalım yeter.
Kusur ararsanız bütün aynalar sizin! Rabbim bizi hor görenlerden değil, hoş görenlerden eylesin. Eşlerin birbiriyle iyi geçinmesi kusursuz olmasıyla değil, kusurlarını hoş görmesiyle olur.