YILMAZ KATRAN
Dostlarım;
2020 yılına “Kanal İstanbul” rüzgarı ile girdik. 2011 yılında AKP Hükümeti’nin açıkladığı ‘çılgın proje’ nedir? Ülkemizin ekonomisinin bugünkü durumuna bakarak ve Türkiye’nin önemli acil ihtiyaçlarını bir tarafa bırakarak ısrarla “İsteseniz de istemeseniz de yapacağız” denilen Kanal İstanbul’u biraz tanıyalım istedim.
Dostlarım;
Bu ülkeye kalıcı bir eseri kim yaparsa yapsın o bizim başımızın tacıdır. Öncelikle onu söyleyerek görüşlerimi paylaşacağım. Proje başkanımızın söylediği gibi hakikatten bu çılgın bir proje. Çünkü yapılma durumuna geçildikten sonra geri dönüşü olmayan bir inşaata başlamak büyük bir çılgınlıktır.
Şöyle ki, bu kadar büyük projelerin finansı, yapımının zamanı, çıkabilecek beklenmeyen maliyetleri uzun uzun hesap edilerek ne getirip ne götüreceği göz önüne alınarak sadece iktidarın değil muhalefetin bu işle yakın alakası olan kurumların oluru ile işe başlanması yüzde yüz lazımdır. Çünkü bu inşaat Türkiye şartları ile 6 yılda bitirileceği hesaplanıyor ve maliyetinin de 15-20 milyar dolar olacağı söyleniyor. Bu kadar büyük bir inşaatın bitişi ve maliyetindeki hesapların nasıl sonuçlandığı hakkında seneler içinde nerelere geldiği unutulmamalıdır.
Bir örnek vermek lazımsa, Bolu Tüneli ilk akla gelendir. Bunu çok projede ülkemizde yaşadık, yaşıyoruz. Öncelikle bu kadar uzun süreceği ön görülen inşaatın, muhalefetin ‘biz iktidara gelirsek bunu durduracağız’ demesi, çözülmeden inşaata başlamak tamamen bir ülkeye ihanet olacağını düşünüyorum. İktidar biz bunu bitirmeden iktidarı vermeyiz diye mi düşünüyor, seçilemeyeceğini düşünmüyor mu? Projenin bu kadar ısrarla yapılmasına bir türlü akıl erdiremiyorum. Bir yanda hükümet öncelikle boğazdan geçen gemilerin İstanbul’a zarar vereceğini, bunu önlemek bir yandan da kanaldan geçecek gemilerden ücret alınarak ülkenin maddi menfaat sağlayacağını savunuyor. Bunların haricinde herhangi bir yarardan bahsedilmiyor. Karşı olanlar ise öncelikle bu kadar ağır bir maliyetin ülkenin acil olan ihtiyaçlarına kullanılmasını istiyor. Ayrıca İstanbul’un su ihtiyacına büyük zarar vereceğine, şehirde yüzbinlerce satılmayan konut varken orada tekrar yüz binden fazla konut yapılmasına ve oraya 500-600 bin insanın göçüne sebep olacağına, orada kurulacak yerleşimin atıklarının Marmara’da kirliliği arttıracağına, Karadeniz’in tuzlu suyunun ve Avrupa’dan Tuna Nehri ile gelen pis suyun Marmara’nın zaten çok kirli suyunun tamamen balıkların yok olmasına sebep olacağına, hafriyatla meydana gelecek taşımanın yükleyeceği zararlara (yollar ve kazalar), tarım yapılan arazilerin yok olacağına, yapılacak projenin boğazdan geçecek gemilerin Montrö Antlaşması’nın iptal olsa bile uluslararası deniz hukukuna göre boğazlardan serbestçe ücretsiz geçiş hakkının kalkmayacağı için istenilen manada bir gelir temin edilemeyeceği bilinmesine rağmen bu inatlaşmanın nedeni anlatılmaktadır.
Bu kanalın bir de siyasi kriz çıkaracağı göz önüne alınması lazımdır. Karadeniz’e kıyısı olan 5-6 devletin yapılacak kanal ile her ne kadar bizim ülkemizin kendi iç işidir desek de ne düşündükleri ve bunu nasıl karşılayacaklarının araştırması yapılmış mıdır? Güneyde hiçbir dost ülke ile münasebetimizin kalmadığı bu devirde, bir de Kuzey’i kaybetmeyi göze almamalıyız. Amerika’nın bu kanal yapıldığı zaman kanalın Montrö maddeleri haricide bir yer olması dolayısıyla savaş gemilerimizi oradan geçirmeme mani olamazsınız derse ne gibi bir dayanağımız olacaktır. Bu da ayrı bir sorun olmayacak mı? İşin birde Trakya’nın kanalla ikiye ayrılacağı ve askeri birçok mahzuru olduğu söyleniyor, bunu nasıl çözüleceği ise anlatılmıyor.
Dostlarım;
Bu makaleyi uzun zamandır televizyon ve gazetelerden her iki tarafın tezlerini dinleyerek internetten araştırarak hazırladım. Başta da söylediğim gibi ülkeme yararlı bir çivi çakanı başımın tacı ederim. Hiç bir partiyi ve kişileri taraf olarak düşünmeden yazıyorum. Maksadım ülkemin israf olacak bir çıkmaza girmemesidir. Tabii ki benim bu yazımın pek bir faydası olmayacağını da biliyorum ama hiç değilse okuyan dostlarımı biraz bilgilendirmek istedim.
Bu kanal inşaatı sadece İstanbul’u değil, ülkemizin 81 ilini ve ekonomisini çok derinden alakadar etmektedir. Şu an buraya 100-150 milyar TL harcamak, şu ekonomik durum göz önüne alındığında mantıksız görünüyor. Bir de muhalefetin beyanlarının dışarıdan gelecek tekliflere nasıl tesir edecek merak ediliyor.
Sonuç olarak yanlışın neresinden dönülürse kardır sözü ile bu inatlaşmanın ülkeme büyük bir ziyan vereceğin inanarak, “KANAL İSTANBUL PROJESİ’NE HAYIR” diyorum. Kalın sağlıcakla.