Mustafa Arı
Kehanet: Gaybden haber verme işidir. Bu işi yapana “Kahin” denir. Kehanet ve falcılığın dinimizde yeri yoktur.
Dünya hayatı bir imtihandan ibarettir. Müslüman hastalıklarla, musibetlerle, maddi ve manevi bir takım sıkıntılarla imtihan edilebilir. Sıkıntılardan kurtulmanın yolu her zaman meşru ve helal yönden olmalıdır. Derdine çareyi, arzu ve isteklerine kavuşabilmeyi, sıkıntılarının ve ailevi sorunlarının çözümünü kahinlerde veya falcılarda arayanlar, büyük maddi kayıpların yanında imanlarına dahi zarar verecek manevi felaketlere sürüklenebilirler.
Toplumumuzda yaygın olan özellikle kahve falı, el falı, evlilikle ilgi kısmet falı, burç yorumları, yıldız falı veya gelecekten haber vermeye yönelik her türlü uğraş, dinimizce büyük günahlardan sayılmıştır. Bu nedenle, eğlenmek maksadıyla dahi olsa bu işleri yapmak asla doğru değildir.
“De ki, göklerde ve yerde Allah’tan başka gaybı kimse bilemez.” (Neml süresi:65)
Bu ayet-i kerime bize hatırlatıyor ki; gelecekte insanın başından neler geçeceği, ne gibi olaylarla karşılaşacağı, ne zaman öleceği veya kıyametin ne zaman kopacağını Allah’tan başkasının bilmesi asla mümkün değildir. Bu gerçeği unutan bazı insanlar; sıkıntılarından kurtulmak veya arzularına kavuşmak hırsıyla, ne yazık ki, bazen haram olan yollara sapmakta ve gelecekten haber verdiğini iddia eden kimi insanlara itibar etmektedirler.
Halkımız arasında: “Falcının dediği bazen çıkıyor” diyenler de yok değildir. Aynı sözü bir sahabe de söylemiş, fakat Peygamberimiz ona güzel bir cevap vererek yol göstermiştir.
“Bu söz cinlerindir. Cin bilgiyi kapar da dostunun kulağına tavuğun gıdaklaması gibi gıdaklar. Bu şekilde ona yüz yalandan daha fazlasını karıştırır.”
Allah’ın peygamberlerine ve meleklerine dahi vermediği gaybi bilgileri, kahinlere, medyumlara veya falcılara verdiği nasıl düşünülebilir.
Ekonomik veya ailevi sorunlarını çözmek, karşılaştığı sıkıntıları gidermek, yitik malının yerini öğrenmek gibi nedenlerle medyumlara, kahinlere veya falcılara giden kimse hakkında Peygamberimiz: “Kim bir kahine ya da falcıya gider de onun söylediğinin doğru olduğunu kabul ederse, Muhammed’e indirileni inkar etmiş olur.” buyurmuştur.
Böyleleri yaptığı ibadetlerinin hayrını ve sevabını göremezler. Her işimizde, alacağımız her türlü kararda, Yüce Kur’an’ın ve Sevgili Peygamberimizin rehberliğinde öncelikle aklımızı kullanalım, işi ehline danışalım.
MEZARLIKLAR ÖNEMLİ MEKANLARDIR
Bu yazıyı yazmama sebep Karadeniz’de ölenleri bahçelerine gömenleri gördüm. Dinen bir sakıncası yok.
Atalarımız ölenle, ölümle, kabirle iç içe yaşamışlar. Camilerin yanına türbeler, küçük mezarlıklar kurmuşlar. Mezarlıklar ölümü hatırlatan abidelerdir. Zenginlikten, fakirlikten, aldatmadan, iftiradan, yalandan, gıybetten, dedikodudan, gururdan, kibirden, hasetten, makamdan eser kalmadığı yerlerdir. Berzah Alemi dediğimiz mekanlardır. Mezarlıkların giriş kapısına Kur’an’ın bir ayeti olan “Her nefis ölümü tadacaktır.” (Enbiya:35) yazılıdır. Bazı kimseler mezarlardan çekinir. Halbuki mezarlıklar ibret alınacak yerlerdir. Kabristana yakın yerlerde oturmanın psikolojik rahatsızlıklara sebep gösterildiğini ne bir hekimden ne de bir hastadan kimseden duymadım.
Biliyoruz ki, ömür kundak ve kefen arasında geçiyor. Doğan bebeklere zıbın giydiriliyor, eceli gelen insanlar da kefenlenip ahirete yolcu ediliyor. Topraktan geldik asıl vatanımız toprağa rücu edeceğiz. Şairin dediği gibi: Bu dünyaya gelen kişi ahir yine gitse gerek / Misafirdir vatanına bir gün sefer etse gerek…
Allah’a ve ahirete iman edenler korku ve ümit içinde dengelenmiş bir hayat sürerler. Günahlarımızdan dolayı korkumuz vardır. Ama Allah’ın engin rahmetine güvenimiz tamdır. Hz. Peygamberin şefaatine nail olma umudumuz vardır. Bu umut ve güvenle yaşamak, imanla ölmek hep dileğimizdir. Kabir taşları ölümü hatırlatan abidelerdir. Kabir taşlarında “Hüvelbaki” ifadesi yazılıdır. Hüvelbaki ölümsüz ve ebedi olan sadece Allah’tır anlamına gelir.
Kabir taşlarında kabirde yatan şahsın Adı, doğum, ölüm tarihi hangi aileden olduğu, ölüm sebebi dahi yazılı. Ziyaretçiye nasihat yüklü mısralar da var kabir taşlarında…
Bana rahmet okuyun, rahmet olunasınız.
Biz öldük biliniz ki sırada siz varsınız!
Kabir taşlarına ölen şahsı övücü veya kaderden şikayet edici sözlerin yazılmasının dinimizce doğru olmadığını belirtelim.
Mezarlar unutulmamalı. Kabir taşlarına bakmaktan çekinilmemeli.
Dinimizin teşvik ettiği haftada bir gün (Cuma-Cumartesi) olmazsa ayda bir gün, senede bir gün (arefe-bayram günleri) kabirler ziyaret edilmeli.
Ziyaretin en büyük faydası kişinin ölümü ve ahireti hatırlaması, ibret alıp ders çıkarmasıdır.
Ziyaretin bir başka faydası ise edilen dua ve okunan Kuran ayetlerinden kabirdeki ölünün istifade etmesidir. İnsanın dirisine olduğu gibi ölüsüne de hürmet edilmeli. Kabirler bakımlı olmalı, ağaç dikilmeli. Ağaçların zikri sebebiyle de Allah kabirdekilere rahmet indirir.