Dündar Özseçen
Son günlerde kıdem tazminatı ile ilgili tartışmalar yine kamuoyunun gündemine geldi. Zaten ülkemizde işçinin ve çalışanların bu kazanılmış hakları her nedense yönetenlerimiz tarafından hiç durmadan ısıtılıp ısıtılıp kamuoyunun önüne getiriliyor. Ama sandık korkusuyla bir türlü çıkarılamıyor.
Emeğini belli bir ücret karşılığı çalışarak kazanan emekçinin, belli bir süre çalıştıktan sonra kazandığı hizmetin karşılığı olan kıdem tazminatı, 15 Haziran 1936 yılında 3008 Sayılı İş Kanunu ile çalışma hayatımıza girmiştir. Kanunun çıktığı günden bugüne 84 yıl geçmiş ve kıdem tazminatı çalışanımızın ve iş yaşamımızın bir parçası haline gelmiştir. Hayatını belli bir ücret karşılığında çalışarak kazanan emekçilerin, işçilerin, memurların güvencesi olmuştur kıdem tazminatı…
Kanunun çıktığı yıllardan 1980’lere kadar kıdem tazminatı, ülkemizdeki çalışma hayatımızda pek tartışılmamış, ne işveren ne de işçi sendikaları bu konuda isteklerde bulunmamışlardır. Sadece toplu sözleşmelerde gündeme gelmiş ve kıdem tazminatının resmi gün sayısı olan 30 günlük ücretin 35 günlük veya 40 günlük olması tartışılmıştır.
1980 sonrası ülkeyi yönetenlerin dikkatleri Sosyal Güvenlik Kurumu’na, emeklilik sürelerinin yükseltilmesine çevrilirken, kıdem tazminatı da zaman zaman parlamentonun gündemine taşınmıştır. Ancak gerek sendikaların, gerekse Türk işçisinin davasına sahip çıkarak bu kazanılmış hakkının elden gitmemesi için gösterdiği mücadele sonuç vermiştir. Kıdem tazminatı bugünlere kadar çalışanların emeklilik ikramiyesi, işten çıkarıldığında başka bir iş bulana kadar iş garantisi, çoluk çocuğuna bakabilme teminatı olarak süregelmiştir.
AK Parti hükümetleri döneminde ise nedendir bilinmez (altyapısını bilemiyoruz) Türk işçisinin bu en büyük sosyal kazanımı ile ilgili yasa tekliflerinin hazırlanarak gündeme getirilmesi, mevcut şeklinin değiştirilmek istenmesi ve bu konunun tartışılıyor olması kafalarda soru işaretlerine neden olmaktadır. Milyonlarca çalışanın yarınlarının güvencesi olan bu konunun, çalışanların hiçbir talebi ve isteği olmamasına rağmen tartışmaya açılmasını anlamak mümkün değildir. Yasanın çıktığı günden bu yana çalışan kesimden hiçbir kimse ve kurum kıdem tazminatı ile ilgili bir şikayette bulunmuş değildir. Bunun böyle olduğunu da geçen ay Torba Yasa ile yine gündeme gelir gelmez bütün çalışanlar ve sendikalar ayağa kalkarak ve topyekün seslerini yükselterek göstermişlerdir. Tüm bunlara rağmen milyonlarca çalışanın haklarını elinden almak, bu kadar itirazı görmezden gelerek konuyu hiç durmadan kamuoyu gündemine taşımak aklı başına bir iktidarın yapacağı bir iş olmamalıdır diye düşünüyorum.
Unutulmasın ki Anavatan Partisi’ni sosyal güvenlik ile ilgili almış olduğu karar ve kanunlar siyaset sahnesinden silinmiştir. Çalışanların kazanımlarını ellerinden alabilirsiniz ama Türkiye’nin örgütlü çalışanları ellerinden alınan her kazanılmış hakkın hesabını er geç sorar ve bunun faturası da ağır olur. Kazanılmış işçi haklarına dokunmayın, bizden söylemesi…!