AGD Karacabey Şube Başkanı Mustafa Yapa, “Biz bu coğrafyada Amerikan üssü görmek istemiyoruz. Biz bu coğrafyada Amerikan askeri görmek istemiyoruz. Biz bu coğrafyada Amerikan bayrağı görmek istemiyoruz. Türkiye dahil tüm İslam ülkelerinin hükümetlerinden, içi boş kınamalar ya da lanet okumalar değil, sahici yaptırımlar bekliyoruz. Biz Amerika’ya mecbur ya da mahkûm değiliz.” dedi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın, sözde Orta Doğu Barış Planı kapsamında Kudüs’ün, İsrail’in “bölünmez” başkenti olarak kabul edileceğine yönelik açıklamalarına tepki yağıyor. Bu konuda yazılı bir açıklama yapan Anadolu Gençlik Derneği (AGD) Karacabey Şube Başkanı Mustafa Yapa, “Kudüs İslam’ındır” diyerek, ABD ve İsrail’i sert bir dille eleştirdi.
AGD Karacabey Şube Başkanı Mustafa Yapa, şu ifadelere yer verdi: “Basın açıklamamızı gerçekleştirmeden önce geçtiğimiz Cumartesi akşamı, Elazığ ve Malatya’da meydana gelen depremde yaşamını yitiren tüm kardeşlerimize Cenabı Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Kısa sürede yarların sarılmasını, mağduriyetlerin giderilmesini, yardımların ihtiyaç sahiplerine en hızlı ve doğru biçimde ulaştırılmasını temenni ediyoruz.
Müslümanlar, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, Filistin ve Kudüs meselesi ile Mescidi Aksa hakkında asla duyarsız kalamazlar. Müslümanlara rağmen Filistin’le, Kudüs’le ve Mescidi Aksa’yla ilgili alınan tek taraflı kararlar hiçbir zaman çözüme yönelik olmayacaktır. Müslümanlara ait Filistin topraklarında, Kudüs ve Mescidi Aksa’daki işgaller kesinlikle kabul edilemez.
ABD’nin elindeki kitle imha silahlarının gücüne güvenerek, ekonomik gücüne güvenerek, kendisiyle işbirliği yapan hükümetlerin boyun eğişine güvenerek Filistin halkının, Müslümanların ve vicdan sahibi insanların asla kabul etmeyeceği önerileri çözüm diye dayatması var olan problemleri daha da artıracaktır. ABD’nin belki de gelmiş geçmiş en dengesiz başkanı olan Trump, önceki akşam sözde barış anlaşması adı altında, Filistin meselesine dair küstah bir açıklama yaptı.
Trump’ın, “Yüzyılın Anlaşması” diye nitelendirdiği sözde barış planı, tamamen işgalci İsrail’den yanadır ve Filistin halkını aleyhinedir. Burada bizim yaptığımız gibi dünyanın her yerinde Müslümanlar ve duyarlı insanlar bu açıklamalara tepkilerini göstereceklerdir. Trump yaptığı açıklamada, “Hiçbir zaman için tarihin karanlık günleri İsrail halkı için geri gelmeyecektir.” diyor. Siz, işgal edilmiş Filistin topraklarını Müslümanlar için cehenneme çevirerek asla İsrail için bir cennet oluşturamazsınız. Öncelikle bunun farkında olun.
İşgal ebediyen süremez. Zulüm ebediyen süremez. Filistinliler için cehenneme dönüştürülmüş bir hayattan İsrail halkına cennet oluşturulamaz. İsrail, işgal ettiği topraklardan çekilmeden barış olamaz, olmayacaktır. Topraklarından sürülmüş 6 milyonu aşkın Filistinli evlerine dönmeden barış olamaz, olmayacaktır. Kudüs’ü İsrail’in bölünmemiş tek ve ebedi başkenti olarak ilan etmek, barış değil savaş sebebidir. Trump’ın önerdiği ordusu olmayacak, hava sahası ve sınır kontrolü İsrail’de olacak, diğer ülkelerle ikili anlaşma yapamayacak ve aldığı yardımlar İsrail tarafından denetlenecek bir Filistin devletidir. Bu Filistinlilere bir devlet vaadi değil, teslim olun önerisidir. Bu çağrı hadsiz, küstahça, şımarıkça bir öneridir. Filistin halkı ve Filistinli yöneticiler de bu öneriye gerekli cevabı vereceklerdir.
Filistinlilere, İsrail işgali altındaki egemen olamadıkları topraklarda, hiçbir yaptırım gücü olmayan, sembolik bir takım haklar vermek barış çabası değil, işgali meşrulaştırma gayretidir. Filistin halkının mücadelesini küçümsemek ve Filistin halkından piyon olarak bahsetmek Trump’ın dengesizliklerinden bir yenisidir. Trump, yaptığı dengesizliklerin yanına kalacağını sanıyor. İsrail, ABD’nin desteğiyle Filistin topraklarındaki işgali ilelebet sürdüreceğini düşünüyor. Kudüs’le ilgili böyle hadsiz ve hukuksuz bir tasarruf ABD’yi de İsrail’i de hiç ummadıkları bir neticeyle karşı karşıya bırakacaktır.
Tüm dünya biliyor ki ABD, Afganistan’dan Irak’a, Suriye’den Libya’ya İslam coğrafyasını kana boyayan seri bir katildir. Aynı ABD’nin Siyonist işgalin ilk günlerinden beri terör şebekesi İsrail’i kanatları altına aldığını herkes görüyor. Elindeki kirli propaganda gücü ile İslam’ı ve Müslümanları terörle özdeşleştirmeye çalışan ABD’nin gerçekte kendisi tüm dünyadaki terör olaylarının müsebbibidir. Bir yerde masum sivillerin hedef alındığı saldırılar varsa, tetiği çeken hangi örgüt olursa olsun, arkasındaki azmettiriciler ABD ve İsrail’dir.
Biz her zaman söyledik ve söylemeye devam edeceğiz: ABD’nin ipi ile kuyuya inilmez ve Siyonist İsrail ancak güçten anlar. İslam coğrafyasında kim kendi halkına rağmen ABD ve İsrail ile iş tutmuşsa sonu hüsran olmuştur. ABD ve İsrail, İslam ülkelerinin yöneticilerinden kendilerine dost edinmezler, sadece kullanırlar ve vakti gelince de çöpe atarlar.
Kadim bir İslam şehri olan Kudüs’ü, ilk kıblemiz olan Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak nitelendirmek ABD’nin bu coğrafyadaki tüm varlığının ve ilişkilerinin ciddi bir biçimde sorgulanacağı yeni bir süreci başlatacaktır.
Biz bu coğrafyada Amerikan üssü görmek istemiyoruz. Biz bu coğrafyada Amerikan askeri görmek istemiyoruz. Biz bu coğrafyada Amerikan bayrağı görmek istemiyoruz. ABD’nin dengesiz Başkanı Trump, kısa sürede nasıl bir yanlışın içinde olduğunun farkına varacaktır. Tüm İslam ülkeleri, ABD ve İsrail’le bir şekilde ilişkide bulunan tüm hükümetler izledikleri politikaları gözden geçirmek zorunda kalacaklardır.
Kudüs onurumuzdur, iffetimizdir. Böyle hadsiz ve hukuksuz bir sürece kimse reel politik söylemiyle izahat getiremeyecektir. Her Müslüman’ın Kudüs’e olan bağlılığının ve sadakatinin, hükümetlerin ABD ve İsrail’le olan ilişkilerinden daha kuvvetli olduğunu herkes görecektir. Siyonizm’in kuklası Trump ve politika yapıcıları bu küstahlıktan ve hadsizlikten mutlaka vazgeçmelidirler. Aksi takdirde en az çelik kadar sağlam ve sert bir öfkenin hedefi olacaklardır.
Şimdi biz İslam ülkelerinden, İslam ülkelerinin hükümetlerinden, içi boş kınamalar ya da lanet okumalar değil, sahici yaptırımlar bekliyoruz. Biz Amerika’ya mecbur ya da mahkûm değiliz. Yapmamız gereken tüm İslam ülkeleri ve tüm mazlum halklar olarak birlikte hareket etmektir. Yapmamız gereken İslam Birliği bir an evvel kurmaktır. Yapmamız gereken D-8’i aslına ve amacına uygun olarak canlandırmaktır. Yapmamız gereken bölge başkentleriyle ve bölgenin Müslüman halklarıyla kucaklaşmaktır. Yapmamız gereken bu coğrafyanın Müslüman ya da gayrimüslim tüm unsurlarıyla adil bir birliktelik kurmaktır.
Kimse kendi teslimiyetine bahaneler bulmasın, bundan sonra bulamaz da. Kudüs’e sahip çıkmayana sahip çıkılmayacaktır. Kudüs’ü Siyonist İsrail’e terk eden kendisini de terk edilmiş bulacaktır. Kudüs için adım atan kendi onurunu, iffetini, izzetini koruyacaktır. Kudüs, İslam’ındır ve ebediyen Müslümanların kalacaktır. Kudüs, Müslümanlarındır ve ebediyen Müslümanların kalacaktır. Siyonist İsrail, Tel Aviv de dahil işgal ettiği her karış topraktan sökülüp atılacaktır.
Bu coğrafyada barışın iki şartı vardır: Birincisi Amerika mutlaka evine geri dönecektir. İkincisi de İsrail mutlaka işgal ettiği topraklardan sökülüp atılacaktır. Bunlar hamaset değildir. Biz Allah’a ve ahiret gününe inanıyoruz. Roma ve Bizans’ın akıbeti ne olduysa, Amerika ve İsrail’in akıbeti de o olacaktır. Zafer inananlarındır ve zafer yakındır.”