Mustafa Arı
Toplumsal hayatı düzenleyen din kuralları, örf ve adetler, görgü kuralları, hukuk kuralları ve ahlak kuralları vardır. Bu kuralların koyulma sebebi düzeni sağlamaktır. İnsanoğlu herhangi bir coğrafyada doğar ve büyür. Doğal olarak da neyi yapıp neyi yapamayacağını yaşadığı coğrafyada öğrenir.
Yazılarımızda toplumda gördüğümüz eksiklikleri, aksaklıkları ve yanlışlıkları gündeme getirerek, yetkililerin o konuya dikkatini çekerek, hataların düzeltilmesini sağlamak görevimizdir. Bu sorunların çözümüne katkı sağlamaktır.
İçinde bulunduğumuz topluma ışık tutmaktır. İnsanı insan yapan en temel özelliklerden biri, kurallara uyulması ve duyarlı olunmasıdır. Bu kurallardan biri veya birkaçı doğru uygulanmadığı zaman hayat çekilmez hale gelir. Kurallar hep insanların rahatı ve huzuru içindir. Kurallara uyulursa insanlar huzurlu bir ortamda yaşamış olurlar. Kuralsızlık, kural tanımamazlık, ölçüsüzlük, ne kadar kötü bir şeydir.
Vatandaş olarak, yerlere tükürmemeyi, çöpleri olur olmaz yerlere atmayı, aracını kaldırımı kapatacak şekilde park etmemeyi bilmek gerek. Sürücü isen, yayaya saygı göstermeyi bilmelisin. Bir insanın toplum içerisinde nasıl giyinmesi gerektiği, nasıl davranması gerektiği, selamlaşma, tanışma, tanıştırma, hitap biçimi, telefonda nasıl konuşulması gerektiği gibi kurallar görgü kurallarıdır. Bu kurallara uymak gerekir. Aksi halde kuralsız yaşayan, kurallara uymayan, birbirimize saygı göstermeyen bir toplum haline geliriz.
Elimizdeki çöpü yere attığımızda büyüklerimiz bizi uyarır ve çöpleri çöp kutusuna atmamız gerektiğini öğreniriz. Toplum içinde yüksek sesle konuştuğumuzda çevremizdeki insanların bakışlarından rahatsız olduklarını anlar ve insanları rahatsız etmememiz gerektiğini düşünürüz. Kurallara uyalım ki çevremizde düzen olsun.
HATALARIMIZDAN VAZGEÇELİM
Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz Araf Suresi 179. ayetinde şöyle buyurmuş: “Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmış olduk. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.”
Diğer bir ayet olan Rum Suresi 41’de: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah dönüş yapsınlar diye işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.”
Bu ayetlere göre bizler ne gibi hatalar yaptık ki Rabbimiz bizi acı gerçeklerle karşılaştırıyor. Hatalarımıza bir göz atalım.
Başta ibadetlerimizi görselleştirdik, resmileştirdik, hatta terk ettik. Makamdan korktuğumuz kadar Allah’tan korkmadık. Kafirlere özendik, Müslümanları küstürdük. İhlas ve Takvayı terk ettik, fetvaya uymadık, nefsimize göre yeni din anlayışı geliştirdik . İndirilmiş din değil de uydurulmuş bir dine uyduk.
Kul hakkına dikkat etmedik. Hak hukuk çiğnedik. Akrabalık bağlarını kestik, komşuluk hukukunu çiğnedik. Büyüklere saygıyı kaldırdık. Yiyeceklerde helal-haram aramadık. Tesettürü modaya çevirdik. Eşlerimize kötü davrandık. Kadınlarımıza şiddet uyguladık.
Yalanı, iftirayı, dedikoduyu ve gıybeti çok yapar olduk. Zulme sessiz kaldık, mazluma yardım etmedik. Hayvanlara işkence yaptık. Zinayı yaygınlaştırdık. İçkiyi fazla kullanır olduk. TV’lerin dizilerini ahlaksızlaştırdık. Siyaseti maskaralaştırdık. Rüşvet, adam kayırmayı normalleştirdik. Tövbeyi, ölümü daha birçok şeyi unuttuk. Daha nice hatalar, günahlar, isyanlar işledik. İşledik ve de işlemeye devam ediyoruz. Unutmayalım bu hayatın bir de ahirette hesabı var. Allah gönüllerimi gafletten uyandırsın.
Ne diyelim Allah sonumuzu hayırla tamamlasın.