Mustafa Arı
Bu bayram koronavirüs yasaklarının biraz olsun kaldırılmasından dolayı halkımız deniz boylarını doldurdu. Ama asıl bayram koronavirüsü yenip zafere ulaşınca olacaktır.
Asıl bayram, Kudüs’ü kurtarıp Yahudi İsrail’in başını ezincedir. Asıl bayram, Mescidi Aksa’da ibadet edip Kudüs’te rahatça gezebilincedir.
Din düşmanlarını hizaya getirincedir. Asıl bayram, dostlarımızı sevindirip düşmanlarımızı ezincedir. Asıl bayram, güzel ahlak özlemini oluşturuncadır.
Asıl bayram, dini ve milli değerlerimizle barışıncadır. Kardeşce saflarımızı sıklaştırıncadır. Sev, sevdir, sevindir kemerini kuşanıncadır. Gönül fethetmeye çalışıncadır.
İnsanlar dostlukla kucaklaşıncadır. Asıl bayram, ibadetlerle Hakka yaklaştırıncadır. Asıl bayram, hoşgörüyü bayraklaştırıncadır. Asıl bayram, sevgiyi dillerde şarkılaştırıncadır. Asıl bayram, iyilikle güzellikle hayırla yarışıncadır.
Allah’a kul olma makamına ulaşıncadır. Asıl bayram, dünyadan ahirete sevaplar yükleyip taşınıncadır. Asıl bayram, kabirde yoldaş olacak amellerle buluşuncadır.
Asıl bayram, mizanda dualarımızı sevaplarımızı, günahlarımızı aşıncadır. Günah işlemediğimiz gün bizim için her gün bayramdır.
Asıl bayram, Liva ül hamd sancağı altında buluşuncadır. Asıl bayram, cennete girip Hakka kavuşuncadır.
İşte böyle nice bayramlara ulaşmayı Rabbimiz Ümmet-i Muhammed’e nasip etsin.
İBADETLERDE DEVAMLILIK ESASTIR
İbadet, Rabbimize ta’zim ve saygı göstermek, emirlerine itaat etmektir. İbadet, saygı ve itaatin en yüksek derecesidir.
İbadet, Allah’ın kulları üzerinde hakkıdır. Zâriat suresi 56 da şöyle buyrulmaktadır. “Ben cinleri ve insanları bana kulluk etsinler diye yarattım.”
Allah bizim ibadetimize muhtaç değildir, muhtaç olan kullardır. Ayrıca ibadetler bizim dünyada mutlu ve huzurlu olabilmenin, ahirette ise ebedi mutlu olabilmenin tek çıkar yoludur.
İbadetlerimizi belirli gün ve belirli yaşlarda değil, mükellef olduğumuz andan itibaren ölünceye kadar yerine getirmemizi Rabbimiz emrediyor.
“Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr suresi: 99)
İbadetlerimizi riyaya kaçmadan yalnız Rabbimizin rızasını gözeterek devamlı yapmalıyız.
Peygamberimiz: “Amellerin efdali az da olsa devamlı yapılanıdır.” buyurmuştur.
İnsan beden ve ruhun birleşmesinden meydana gelmiş bir varlıktır. Bedenimizin nasıl yemeğe, içmeye ihtiyacı olduğu gibi ruhumuzun da gıdaya ihtiyacı vardır. Ruhun gıdası sağlam bir iman ve ihlasla yapılan ibadetlerdir.
İbadetler inananlara Allah katında değer kazandırır. Kur’an-ı Kerim’de Cenabı Hak Peygamberimize hitaben: “Ey Muhammed de ki ibadetiniz olmasa Rabbin size ne diye değer versin.” (Furkan suresi: 77)
Ramazan ayında güzel ameller işledik oruç tuttuk, Teravih namazı kıldık, Kur’an-ı Kerim okuduk, nefislerimizi terbiye ettik. Ramazan’dan sonra ibadetlere paydos demekle temizlenen gönüller tekrar maalesef kirleniyor.
Bakınız üç kişi Peygamberimizin evine giderek ibadetlerini öğrenmek istemişler. Öğrendiklerinde kendi ibadetlerini az bulmuşlar. Biri; ‘Ben ömür boyu oruç tutacağım.’ Öbürü; ‘Ben bütün gece ibadet edeceğim.’ Diğeri de; ‘Ben de kadınlardan uzak duracağım’ der. Bunu duyan Peygamberimiz ise; “Sizin içinizde Allah’tan en fazla korkanınız benim, bazen oruç tutar bazen tutmam. Hem uyur hem ibadet ederim. Kadınlarla da evlenirim. İşte benim sünnetim budur, kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.” buyurmuştur. (Buhari)
Demek ki ibadetlerde devamlı olmak kişinin samimiyetini gösterir. İbadetlerde gevşeklik göstermek ise imanımızın zafiyetidir. Netice olarak insanın yaratılış gayesi kulluktur ve insan da başıboş bırakılmayacaktır.
Ne mutlu ibadetlerini az da olsa devamlı yapanlara…