Ahmet Aygün Ata
AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta yaptığı konuşmasında Türkiye Cumhuriyeti’nin tam bağımsızlığına kavuşmasının kutsalı Kuvay-ı Milliye’miz ile Hamas adlı terör örgütünü aynı kefede değerlendirdi. Bu hem yönetiminde söz sahibi olduğu ülkeye bir hakarettir, hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihini bilmemektir.
Filistin halkının bağımsızlık savaşımında örgütü Filistin Kurtuluş Örgütü’dür. Hamas ve NATO’nun kurduğu Müslüman Kardeşler gibi örgütler, din eksenli yaklaşımlarıyla bu savaşıma zarar vermiştir, vermeye devam etmektedir.
Bakalım, Kuvay-ı Milliye’miz ile eşdeğer tutulan terör örgütü Hamas nasıl ve ne zaman kurulmuş? Kaynağı nelermiş? Filistin halkının bağımsızlık savaşımında yeri ne kadarmış? Bir bütünlük içinde savaşmak yerine İsrailiyat temelli din anlayışı ile Hamas kutsal davaya zarar vermektedir. Yaptığı eylemler ile Filistin halkının katledilmesine neden olmaktadır. Siyonist İsrail, Hamas’ı İngiltere ile birlikte kurduğunu itiraf etmiştir.
İşte Hamas…
1987 yılında kurulan Hamas isminin açılımı; İslami Direniş Hareketi’dir. Hamas, bağımsızlığını ve topraklarını korumak isteyen FKÖ’ye karşın din görevi yapmak isteyen bir örgüt olarak kuruldu ve Ortadoğu tamamen din ve mezhep çatışmalarına terk edildi.
Hamas, Müslüman Kardeşler gibi, Gazze şeridindeki vakıf mülklerinin yönetimini üstlendi. Bu Gazze Şeridi’ndeki tüm gayrimenkullerin % 10’unu aşan bir yönetimdir. Hamas’ın Doğu Kudüs’te Beit al Mal isimli holdingi, Al Aqsa İnternational Bank’ta % 20 hissesi, Sunuqrat Global Group ve al Ajouli para değişim firması gibi yatırımları bulunmaktadır. Hamas’ın finansal ağının bir bölümü Türkiye’den yönetilmektedir. Hamas liderleri Suriye İç Savaşı başlayasıya kadar Şam’da, daha sonra da Katar Doha’da yaşıyorlardı.
Halkının bütününe dayanmayan, kendi içinde de, diğer din eksenli örgütler içinde de infazlar gerçekleştiren bir örgüt Filistin halkının tümünü temsil edebilir mi?
Kendisi gibi düşünmeyen ülkeleri (biri Türkiye Cumhuriyeti) düşman olarak gören (üstelik aynı dinden) bir örgüte ülkemiz içinde sahip çıkılması, özellikle Kuvay-ı Milliye’miz ile eşdeğer tutulması kabullenilecek bir şey değildir, olamaz.
Bu arada AK Parti’ye muhalifmiş gibi görünen CHP ve İyi Parti’den bu açıklama sonrası gık çıkmamıştır. Acaba gık çıkmamasının nedeni aynı ‘menzile’ girip halkın varlığını Türkiye Cumhuriyeti düşmanı bir tarikata 6 bin dönüm arazi peşkeşi midir? Varın düşünün saygıdeğer okurlar…
Kuvay-ı Milliye’miz, ulusal birleşmedir.
Kuvay-ı Milliye’miz, yoku var etmenin ulusça destanıdır.
Kuvay-ı Milliye’miz, Osmanlı hanedanı tarafından hakaret edilen, küfredilen, yok sayılan Türk Ulusu’nun mucizesidir.
Kuvay-ı Milliye’miz aç açına, yemenisiz (hatta yemeni yiyip yaşamda kalarak), baldırı çıplak, ulusunu, yurdunu kutsayıp ölüm pahasına savaşmaktır.
Kuvay-ı Milliye’miz, “Keşke Yunan kazansaydı” diyen kanı bozuklara karşın, o kanı bozukların ailelerinin ırzını-namusunu ölerek kazandırmış onurlu bir bağımsızlık destanıdır.
Kuvay-ı Milliye; ulusal güçler demektir. Bir ulusun ordusudur. Bağımsızlığın kanla, canla sağlanmasıdır. Hiç bir devlet tarafından kurulmamış, kurulmasına maddi destek sağlanmamış, silah desteği vererek bulunduğu coğrafyayı terörize etmemiştir. Yalnızca Türk ulusunun bağımsızlığı, özgürlüğü için var olmuştur.
Kuvay-ı Milliye, ruhu sonsuza dek var olacak, yaşayacaktır. Bundan kimsenin en küçük kuşkusu olmasın.
Yaşasın Kuvay-ı Milliye’miz! Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye!