Mustafa Arı
“Lanet olsun. Allah lanet etsin. Kahrolsun. Allah kahretsin” gibi sözleri kullanmak doğru değildir. Bir insanı lanetleme yerine Allah’a havale etmek, “Allah ıslah etsin” demek daha uygundur. Küfretmek herkesin dilinde, soruyorsun deşarj olduğunu söylüyor.
“Lanet” kelimesi Kur’an’da ve hadislerde geçer. Kur’an’da lanet kelimesi şeytan için Allah’a şirk koşanlar, inanmayan kafirler, Yahudiler ve münafıklar için kullanılmıştır.
Peygamberimizin lanet okuduğu anlar olmuştur. Bazılarına rahmet okurken, İslam ve Müslüman düşmanlarına lanet okumuştur. Müslüman’a lanet okunmaz. Lanet, İslam Müslüman düşmanı kafire okunur.
Müslüman’a lanet etmek, sövmek, beddua etmek yakışmaz. Bir Müslüman’a lanet okumanın ağır sorumluluğu vardır. Çünkü lanet okunan Müslüman’dır. Lanet yerini bulmayınca, lanet okuyana döner. Bu durumda lanet okuyan kendine lanet etmiş olur.
Bunu Atalarımız şöyle ifade etmiştir: “Kötü söz sahibine aittir. Lanet zulmü devam eden zalime olur. Açıktan günah işlemekte ısrar eden başkalarına kötü örnek olanadır. Sövmek insanı asla rahatlatmaz. Söverek insanın daha da öfkesi artar.”
Cenabı Hakkın rahmeti daha çok olduğu halde, Kur’an’da bakın kimleri lanetliyor: Zalimleri, faiz yiyenleri, sözünde durmayanları, yalancıları, batıla tapanları, bozguncuları, kötülük işleyenleri, Ebu Lehebi lanetliyor.
İkiyüzlüleri, kötü haber yayanları lanetliyor. Kasten adam öldüreni, fesat çıkaranları, namuslu kadına iftira atanı lanetliyor. Şeytanı, Şeytana uyanları lanetliyor.
Peygamberimiz de dövme yaptıranı, erkekleşen kadını, kadınlaşan erkeği, ana babaya lanet okuyanı, günahkarı barındıranı, arazinin sınırını değiştireni, ihtiyaç olmadan estetik yaptıranı, yola abdest bozanları lanetliyor. Sihir, büyü yapanları, fitne çıkaranları, rüşvet alıp verenleri, hile yapan, zarar vereni lanetliyor.
Bir de beddua etmek var ki o da İslam ahlakıyla bağdaşmaz. Peygamberimiz İslam düşmanlarına bile beddua etmemiş, onlar için hidayet dilemiştir. Bir hadislerinde de; “Kendi aleyhinize ve çocuklarınızın aleyhine sakın beddua etmeyin.” diye tavsiye de bulunmuştur. Zira melekler dualara amin der.
Peygamberimiz Cuma günü hutbe okurken üç defa “Amin” demiştir. Cuma’dan sonra neden amin dediği sorulunca şu cevabı vermiştir: Bana Cebrail geldi. Ve dedi ki:
“Adını duyup da sana salavat getirmeyenin burnu sürtülsün.” dedi. Ben “Amin” dedim.
“Ramazan’a erişip de kurtulamayanın burnu sürtülsün.” dedi. Ben “Amin” dedim.
“Ana babasının sağlığına yetişip de onların rızasını kazanamayanın burnu sürtülsün” dedi. Ben “Amin” dedim der.
Unutulmamalıdır ki, evladına beddua eden, lanet okuyan ana baba hayat boyu gözyaşı dökecektir.
Peygamberimiz, üç dua ret olmaz buyurmuştur: 1- Misafirin duası, 2- Mazlumun duası, 3- Ana babanın evladına duası.
Ana babanın bedduasını almaktan, lanetinden uzak durmayan, huzurlu bir hayat yaşayamaz. Mutsuz, huzursuz kimseler için atalarımız: “Ana baba bedduası almış” derler.
İNSANİ İLİŞKİLER
İnsanların birbirleriyle olan münasebetleri, beşeri ilişkileri oluşturmaktadır. Dinimiz de, cemiyet hayatına önem vermiştir. Cemiyet, bir arada yaşamanın adıdır.
Kulluğun önemi, ibadetin hikmeti, insanın fazileti, cemaat hayatı yaşanması durumunda önem arz eder ve anlamlı olur.
İbadetler, insanların cemiyet hayatlarını disipline etmektedir. Namaz, insanları kötülüklerden alıkoyar. Zekat, malın bereketini arttırır. Oruç, öteki insanın durumunu anlamayı sağlar. Hac, genel yıllık bir kongredir. Bu ana ibadetler ibadetlerin hepsi, insanların bir arada yaşamasını kolaylaştırmak içindir.
Bir arada yaşayan insanların; eğitimlerinden, gelenek ve göreneklerinden, örf ve adetlerinden kaynaklanan farklılıklar söz konusudur. Bu farklılıklar nedeniyle insanlar zaman zaman birbirleriyle sorun yaşarlar, itişip-kakışırlar, birbirleriyle dargın olurlar.
Müslüman’ın üç günden fazla birbiriyle dargın durmasının doğru olmadığını ilan eden dinimiz, böyle durumda olanları ikaz etmektedir. Müminlerin kardeş olduklarını bildiren Kur’an, araları açık olanların diğerleri tarafından düzeltilmesinin gereğini belirtmektedir. Müslüman’ın diğer Müslüman’la olan ilişkilerini Allah rızası belirlemelidir.
Müslüman Allah için sever. Maalesef dostluklar, menfaatlerin bittiği gün bitmektedir. Müslüman ise hesap, çıkar ve menfaat adamı değil, hizmet adamı olmalıdır. Birbirleriyle çıkar nedeniyle dargın olanlar, dünyayı amaç haline getirenlerdir. Halbuki dünya; ahiretin tarlası, ahiret sermayesinin aracıdır. Dünya amaç değil, araçtır. Beşeri ilişkiler dini hassasiyet üzere düzenlenmesi gerekir.
Peygamberimiz: “Sizden biriniz kendisi için istediğini din kardeşi için de istemedikçe gerçek mümin olamaz,” Yine, “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirini sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.” “Müslüman insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.” “Mümin; hem seven hem de sevilendir. Sevmeyen ve sevilmeyen kimse de hayır yoktur.”
İşte bu hadisler beşeri ilişkileri diri tutmak için ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatır.
Herkesle iyi geçinebilmek için ne yapmak gerekir derseniz? İnsanlarla iyi geçinebilmenin iki şartı vardır derim: 1- İyi bir insan olmak. 2- İnsanları iyi tanımaktan geçer.