Mustafa Arı
Kameri aylardan Rebiu’l-Evvel ayının 12. gecesi Peygamberimiz Efendimiz dünyayı şereflendirmişlerdir. Peygamberimiz: “Ben, atam Hz. İbrahim’in duası, kardeşim Hz. İsa’nın müjdesi, annem Âmine’nin rüyasıyım. Annem bana hamile olduğu sırada bir rüya görmüştü; “İçinden bir nur çıkmış ve bu nur Suriye’deki sarayları aydınlatmıştı” buyurmuş. Bir fazilet güneşi ve hidayet meşalesi olan Peygamberimizin doğumu, Allah’ın bütün insanlara en büyük nimetlerinden birisidir.
İnsanlar Peygamberimizden önce her türlü değer ölçülerini yitirmiş, yollarını şaşırmışlardı. Küfür ve zulüm gönülleri karartmış, Allah’a giden yoldan uzaklaştırmıştı. Hayır ve fazilet namına hiçbir şey kalmamıştı. Sosyal hayat bozulmuş, ahlak bağları tamamen çözülmüştü. Kadın esir muamelesi görmüş, bir eşya gibi alınıp satılmıştı. Kız çocukları acımasızca diri diri toprağa gömülüyordu.
Dedesi Abdülmuttalip torununa Muhammed adını vermişti. Ataları arasında böyle bir ad yoktu. Bunu duyanlar Abdülmuttalip’e bu adı niçin koyduğunu sordular. Abdülmuttalip şu cevabı vermiştir: “Umarım ki onu gökte Hak, yerde halk övecektir.”
Peygamberimiz yalnız insanlara değil, alemlere rahmet olarak gönderildi. Nitekim Kuran-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: “Ey Muhammed, biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.”
Peygamberimiz anılırken akla ilk gelen onun Kuran-ı Kerim’le övülmüş olan yüksek ahlakıdır. Peygamberimize göre ahlâk her şeydi. O, ahlaka o kadar önem verirdi ki, dinin ne olduğunu soranlara, dinin güzel ahlâktan ibaret olduğunu söylerdi.
Peygamberimizde yaşadığı hayat ile telkin ettiği esaslar arasında tam bir ahenk mevcuttu. O, telkin ettiği esasları önce kendisi uygulardı. Çünkü insan, başkalarına verdiği öğüdü kendisi uygulamazsa onun başkaları üzerinde etkisi de olmaz. Peygamberimiz hayatı boyunca adaletten ayrılmamıştır. Herkese karşı adil davranmış, insafla muamele yapmıştır.
Onun doğumunu anmaktan gaye, onun cihanşumül olan nübüvvet ve risaletini, yüksek ahlakını anmak ve sünnetine uyma azmini tazelemektir.
Peygamberimiz: “Sünnetimi ihya eden beni sevmiş demektir. Beni seven ise cennette benimle beraberdir” buyurmuştur.
Allah resulüne karşı görevlerimiz:
– O’nu çok iyi tanımak, çocuklarımıza tanıtmak.
– O’nu, uğrunda fedakârlık yapacak kadar sevmek.
– Kurtuluşumuz için onu örnek, önder ve rehber kabul etmek.
– İki cihan saadetimiz için ona uymak. Uymayanın ameli boşa gider.
– Allah’ın emrine uyarak, O’na salavat getirmek.
– O’nu anarken saygıyla anmak. (Hz. SAV. Efendimiz demek)
– O’nun bize mirası olan, emaneti olan; İslâm’a, Kur’an-a ve sünnetine sahip çıkmak.
– O’nun şefaatine kavuşabilmek için şefaatini ummak.
– İmkan varsa hac ve umre yapıp Medine’de kabrini ziyaret etmek.
Doğumu gibi ölümü de güzel olmuştur. Allah’ım, biz peygamberimize gerektiği gibi bir ümmet olamadık; nefsimize uyduk, dünyaya meylettik, şeytanın telkinlerine kulak astık, lüks hayat yaşadık, sünneti terk ve ihmal ettik. “Ümmeti, Ümmeti” diyecek Peygamberimizin aşkına bizi affet.
NE MUTLU ONUN YOLUNDAN GİDENLERE…