Mustafa Gültekin’in Kaleminden
Yazımın konusunu köşedaşım Yüksel Baysal‘dan ödünç aldım. Muradım, köşedaşımın köşesinden bir köşe çıkarıp, günü kotarmak değil elbette. Epey köşeli bir yazı olmasından mütevellit, köylüyü gönlümün bir köşesine koyup, Karacabey Hürriyet köylülerinin haklı mücadelesinde çorbada tuz kararınca katkım olsun istedim.
Muradım anlaşıldığına göre, meramımı anlatmaya bir fıkrayla başlayayım.
Bir gün, Nasrettin Hoca’nın yolu epey garip bir memlekete düşer. O memlekette bazı evlerin üzerinde bayrak dikilidir. Merak eden Hoca, sebebini sorar.
Ahali cevap verir: “Hocam, bayrak asılı evlerde küp dolusu altın vardır.”
Yine, o memlekette adetmiş; evinde altını olanlar, toplanıp küplere karşı sohbet ederlermiş.
Hoca bakmış, bu iş böyle olmayacak, çarşıdan bir küp almış ve içini çakıl taşı ile doldurmuş.
Küpe hürmet; sohbet sırası Hoca’ya gelmiş.
Gelmiş gelmesine ama gelenler bakmış ki; küpte altın değil taş var.
Haliyle sormuşlar: “Hoca efendi, bu nasıl iş, senin küp taş dolu.”
Hoca bu, durur mu; gevrek gevrek gülüp, “Küpte durduktan sonra altın olsa ne, taş olsa ne?” diyerek cevabı yapıştırmış.
Benzetmede hata olmaz.
İşte AK Parti de, Bursa’da belediye başkanı, milletvekili seçerken aynı Hoca Nasrettin gibi yapıyor. Hoca’nın, taşları küpe doldurması gibi, kimi taş kalplileri, kimi de aklı ancak taşa basanları koltuklara dolduruyor.
Bu vaziyetin sancısıyla bazen bir köşeye çekilip, “Konuşsam dilim yanar, sussam kalbim” diye diye söyleniyorum. Bu yazıyı da böyle bir söylenme olarak okuyabilirsiniz.
Evet, bana kızacak yine, biliyorum, ama yukarıdaki tanıma uyan, halkın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hatırına sırtında taşımak zorunda kaldığı koltuk sahiplerinden birisi de hiç kuşkusuz Karacabey Belediye Başkanı Ali Özkan’dır.
Neden mi bu kadar öfkeliyim Ali Özkan‘a?
Anlatayım, eminim siz de bana hak vereceksiniz.
Köşedaşım Yüksel Baysal’ın, “Vatan Partisi kongre yaptı, Perinçek’in muhalif damarı kabardı!“ başlıklı yazısının, “Karacabey Hürriyet köylüleri ne istiyor?” bölümü öfkemin bir bakıma özetidir aslında.
Özetin özetiyse şöyle: 1951-1952 yıllarında Bulgaristan’dan Bursa’ya göç eden insanlar kendi paralarıyla yer alıp köylerini kuruyorlar. Sonra, yapılan bir kadastro çalışması ile ortak kullandıkları alanları köy tüzel kişiliğine kaydettiriyorlar. Fakat 2014’de yürürlüğe giren Bütünşehir yasası kapsamında bu araziler Karacabey Belediyesi‘ne geçiyor. Köylülerin ifadesine göre, bizim Ali Özkan yönetimindeki belediye, bu arazileri satarak kendisine sermaye yapıyor.
Son söz;
Peki; “Karacabey Hürriyet köylüleri ne istiyor?” Hürriyet köylüleri, kendi paralarıyla aldıkları mallarını Karacabey Belediyesi’nin satmamasını istiyor. Şu halde, biraz da öfkeyle soralım. Milletin malını niye satıyorsun Ali Özkan? Hoca Nasrettin’in, “Küpte durduktan sonra altın olsa ne, taş olsa ne?” dediği gibi; millete kara bağlattıktan sonra AK Partili olsa ne, olmasa ne? Köylüyü ağlattıktan sonra başkan olsa ne, olmasa ne?