Ahmet Aygün Ata
Türkiye Cumhuriyeti’nin son 40 yılında bilerek ve istenerek emperyal kapitalizmin piyonu iktidarlar aracılığıyla tarım ile uğraşan, yani doyuran oranı nüfusun yüzde yirmisine düşürüldü.
İlerici ya da yurtsever devrimci insanlarımız son yıllarda işçi sınıfının Vatan Savaşı ya da Milli Demokratik Devrim’in öncüsü olabileceği savında. Kuşkusuz katkısı olacaktır.
Ancak temeli tarım olan, olmuş ve o temelde olması gereken Türk işçisi bu donanımda mı? İşçi olarak mı yaşamış, yaşıyor yoksa hâlâ toprak ile bağı var mı? Toprakla uğraşarak ya da uğraşmadan hala tarımdan destekli yaşadıklarını yadsıyabilir miyiz? Çevrenize bir bakınız. Bu yolla gelirden yararlanmayan ya da üründen yararlanmayan kaç kişi bulacaksınız? Anne, baba, amca, dayı, teyze, hala, emmoğlu, dayıoğlu, hala kızı, teyze kızı aracılığıyla binlerce liralık özellikle yiyecek giderinden kurtulmuyor muyuz? Öyle bir şansı olmayanlar bile salçasını, turşusunu, makarnasını, tarhanasını kendi olanaklarıyla yapıp gideri düşürmüyor mu? Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşının toprak ile bağı bitmemiş. Kökeninde toprak olan, toprak kültürü olan, Vatan Toprağı kutsallığı bilinci olan bir halkın işçileşmesi en az 100 yılı bulur ki bu iyimser bir rakamdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin aciliyetleri var. İşçi sınıfının bilinci ile şu anda ne Vatan Savaşı verilebilir, ne de Milli Demokratik Devrim yolunda ilerlenebilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ivedilikleri var ve bu ivedilikler Vatanın Bütünlüğü ve Ulusun Birliği açısından var olup olmama savaşıdır. Toprak ve üretim bilinci kimde tam olarak iliklerine dek işlemiş biçimde var? Hangi kesim kazık yedikçe, ihanete uğradıkça, sırtından vuruldukça direniyor? TÜRK KÖYLÜSÜ ve ÇİFTÇİSİ.
Toprak kültürü, toprak bilinci, üretim kültürü, üretim bilinci ve inanılmaz özverisiyle Üretim Devrimi’ne ya da Vatan Savaşı’na önderlik edecek tek kesimde TÜRK KÖYLÜSÜ ve ÇİFTÇİSİDİR. Diğerlerini de harekete geçirecek odur. Çünkü, diğer kesimler de doymak zorunda ve o gelirden vazgeçmemek zorundadır.
Oğlu, kızı, torunu, yeğeni, kardeşi işçi olan öncü kesim Köylü ve Çiftçi bu savaşa girişirse, üretim devrimine önderlik ederse işçi kesimi de, esnaf da, zanaatkar da ona katılmak zorundadır, zorunluluğundadır.
Peki bunun farkında olan, bilincinde olan parti veya kitle örgütü var mı? Sözel olarak var. Eylemsel olarak ise yok. Orada bir köy var uzakta, bir Türkü Dostlar. Gitmezsek, sormazsak, anlamazsak, öğrenmezsek bir halt yiyemeyiz. Onlar kendini doyurur. Bizler çuvalla paramız olsa aç kalırız ya da aldığımız ya hasta eder ya öldürür. Görüyoruz, yaşıyoruz daha çok üretmek adına her türlü rezillik yapılıyor. Nereye kadar gidecek sanıyorsunuz? Çömlek patlamayacak mı sanıyorsunuz? Ülke bir başı bozukluk içinde.
İttifaklar ülkeye hiç bir şey kazandırmadı. Çünkü hepsi emperyal kapitalizmin piyonu. Olasılık içindeki ittifaklar da öyle. Çözüm belli. Ancak özellikle ilerici ve yurtsever devrimci insanlarımız bunu görmez-duymaz-bilmez. Neden? Yaşamsal gerçekler yerine kuramlara sığınıp mücadele ettiklerini sanıyorlar!
Örgütlülüğün bilinci emperyal kapitalizmin ekseninde dönmeye başladı. Masa başında, televizyon ekranlarında, kapalı alanlarda yapılan toplantılarda on yıllardır hiç bir şey getirmedi. Aksine götürdü, yıprattı, örseledi, iteledi. Sosyal medyada etiketli tweet’le şu anda tarlada olan birini anlayamazsınız. Kapalı toplantılarda söylev atarak, alkış yaparak evet çözüm bu deyip içinize hapsederek hiç bir şey kazanamazsınız. Hem dayanışmacı olacak, hem dayanışmaktan uzak duracaksınız. Hem birliktelikten söz edeceksiniz, hem birlik içinde olmayacaksınız. Hem ‘Halk’ diyeceksiniz, hem bildiklerinizi ‘Halkla’ paylaşmayacaksınız. Tohumlar toprağa atılırsa ürün olur, üretim olur. Saklamakla değil!