Mustafa Arı
Bugün (Pazar) Miraç Kandili’ni idrak edeceğiz.
Mekkeli Müslümanlar, her konuda müşriklerin zulüm ve boykotuna maruz kalmışlardı. Bu sıkıntılar içindeyken Efendimiz (s.a.v.), önce amcası Ebu Talibi, sonra da hanımı Hz. Hatice’yi kaybetmişti. Onların himayesini kaybetmenin ağır üzüntüsünü yaşıyordu. İşte böyle bir zamanda Yüce Rabbimiz, sevgili Peygamberimizi İsra ve Miraç ile şereflendirdi.
Nazil olan ayet-i kerimede: “Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir.” buyuruyordu. ( İsra Suresi:1)
Miraç hadisesini akılları almayan müşrikler, onu alay konusu yapmak istiyorlardı. Resulullah’ın Miraç’a gittiği gecenin sabahında Ebu Cehil gelerek, “Yeni bir şey var mı?” diye sorar.
“Evet, bu gece Mescid-i Aksa’ya götürüldüm” dediği zaman alaycı bir eda ile “Sonra da aramızda oldun öylemi der.!”
“Evet!” cevabını alınca; “Kavmini çağırsam bu hikayeni onlara da anlatır mısın?” der.
Peygamberimiz “Evet!” deyince şaşkına dönerler: “Bize Mescid-i Aksa’nın vasıflarını tarif eder misin?” diye sorar.
Cenab-ı Hak Beytu’l-Makdis’i gözünün önüne getirir. Ve onlara cevap verdirir. Konu ile ilgili hadis-i şerifte: “Kureyş beni yalanladığı vakit, Hıcr’da doğruldum. Allahü Teala hazretleri Beytu’l-Makdis’i bana tecelli ettirdi. Ben onlara onun alâmetlerini birer birer haber vermeye başladım. Ben hem Beytu’l-Makdis’e bakıyor, hem de haber veriyordum.” buyrulmaktadır.
Miraç hadisesi ile alay etmek isteyen müşrikler, kendilerine destek olması için olayı Hz. Ebu Bekir (r.a.)’e anlatırlar. Hz. Ebubekir de, “Ben şahadet ederim ki o sadıktır, doğru sözlüdür!” der. Bunun üzerine müşrikler hayal kırıklığına uğrar, Hz. Ebu Bekir ‘Sıddık’ sıfatına nail olur.
Miraç olayı ayetlerle tespit edilen en büyük mucizelerden biridir. İlahi bir lütuf olarak bizim Peygamberimize nasip olmuştur. Biz de böyle bir peygambere ümmet olmakla iftihar ediyor, Rabbimize şükrediyoruz.
Miraç; rahmet ve hikmetlerle dolu bir gecede, maddeden uzaklaşarak manaya ulaşmak; fâni olandan vazgeçip bâki olana yönelmek demektir.
Miraç; Cenab-ı Hak’tan gelen davete icabet eden Peygamberimizin her adımda O’na yaklaşması demektir.
Miraç, gönül dünyamıza yaptığımız yolculukla imanımızı güçlendirmek demektir.
Miraç, Mekke ile Kudüs arasındaki mukaddes yolculuk bağının korunması demektir. Bundan dolayı Kudüs, bizim dilimizdeki dua, yüreğimizdeki yaramızdır. Zira mümin miraçsız, mirâç da Mescid-i Aksâ’sız olmaz. Bu yönüyle Kudüs ve Mescid-i Aksa, bize sevgili Peygamberimizin emanetidir. Asırlar boyunca Müslümanların idaresinde iken barış ve huzur yurdu olarak anılan Kudüs, işgal altında bulunduğu için Müslümanlara yapılan zulüm, şiddet ve acının merkezi haline getirilmiştir.
Miraç; Allah Resulü’nün Mescid-i Aksâ’dan Rabbimize doğru yükselip, vahiy alması demektir. Miraç hadisesi Necim Suresi’nde (1-12. Ayetlerde) de anlatılmaktadır.
Peygamber (s.a.v.) Efendimizin miraçtan getirdiği hediyeleri de hatırlatalım.
Miracın birinci hediyesi: Beş vakit namazdır.
İkinci hediyesi: Allah’a ortak koşmayan kimselerin, günahlarının bağışlanacağı ve sonunda cennete gireceklerinin müjdelenmesidir.
Üçüncü hediyesi: Her gün yatsı namazının arkasından okunan Bakara Suresi’nin son iki ayetidir.
Müminler için ikramlarla dolu olan miraç gecesinde özel bir ibadet şekli yoktur. Kaza ve nafile namazı kılınabilir. Kur’an okuyup, sadaka verip, dua ve tövbe etmek suretiyle günahlarımızdan kurtulmaya çalışmalıyız.
Kurbanımızda anlatılan bu hadise maalesef günümüzde din adına konuşan insanlardan, miracı inkâr edenler de vardır. Allah onları ıslah eylesin.
Rabbimiz Miraç Gecesi’ne ulaşıp, feyiz ve bereketinden istifade etmemizi cümlemize nasip eylesin.