Mustafa Arı
Yüce Allah bizleri her şeyle; varlıkla, yoklukla, sağlıkla, hastalıkla imtihan eder. Bizler de başımıza gelenlerden ders almalıyız. Allah’tan gelene şükretmeliyiz, sabretmeliyiz. İnsanoğlu, bela ve musibetlere, imanı ile karşılık verecek. “Bu da geçer” deyip sabredecek, isyan ederek günaha girmeyecek. “Bu benim başıma neden geldi, nereden geldi” diyerek şikayet etmemeli.
Peygamberimiz: “Ya Rabbi! Bize musibetleri karşılayabilecek iman ver, taşıyamayacağımız yükü yükleme!” diye dua etmiştir. Ayrıca iyiliklerle, sadakalarla kazayı, belayı def etmek için her zaman tedbirli olmalıyız. Bir yerde kötülük zuhur ettiğinde, men edilmezse Allah onlara azabını indirir.” Sahabe: “Onlar arasında iyiler bulunsa da mı?” deyince: “Evet, onlara da iner. Çünkü men etmemişlerdir” buyurur. Şair:
“Kula bela gelmez Allah yazmayınca,
Allah bela yazmaz kul azmayınca” demiş.
Musibetler durup dururken olmaz. Kuran’da şöyle bildiriliyor. “Başınıza gelen her musibet kendi ellerinizin kazandığı (günahlar) yüzündendir.” (Şura süresi:30) Demek ki işlediğimiz günahların bir kısmına ceza olarak musibet geliyor. Bela, musibet, günahlara kefarettir. Cezalar Ahirete kalmadan dünyada günahımızın cezasını ahirete göre çok hafif olarak çekiyoruz.
Musibetleri, hep kötüye yormayalım. Şer gibi görünen bazı olaylar vardır ki, hayırdır. Kuran da Allah : “Siz neyin şer, neyin de hayırlı olduğunu bilemezsiniz” buyurur. Müslüman, musibetle, ceza ile yola gelmez. Allah’ın mesajlarına kulak verir, Hz. Peygamberin uyarılarına kulak verir. O, geçmişin olaylarından ibret alır ve her zaman uyanık olur.
Musibetlerin zararını, sadece günah işleyenler görmez. Birçok masum insan, çoluk çocuk da zarar görür. Bunun için iyilik emredilecek, kötülükten sakındırılacaktır. Günahkar, günahtan vazgeçirilmeye çalışılacaktır.
Musibet, suçluyu suçsuzu ayırmıyor. Birine ceza olur birine imtihan, diğerine de sevap kazandıran bir olay olur. Felaketin umumi oluşunun bir sebebi, zulme karşı susmaktır. Tepki göstermeyerek, günahlara ortak olunmuştur, vazifeler yapılmamıştır. Unutmayalım, birçok musibet, yaptıklarımızın cezası olurken, bazıları ilahi ihtardır, ikazdır, uyarıdır. Bir kısım felaketlerde insanın günahlarına kefarettir.
Peygamberimiz: Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle düzeltiniz. Buna gücünüz yetmezse, dilinizle öğüt vererek vazgeçiriniz. Bunu da yapacak imkan yoksa kalbinizle o kötü ve kötülükten uzak durarak buğzediniz” buyuruyor.
Hayatta kim neye layıksa onunla muamele görür. Hz. Peygamber: “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz, öyle haşr olunursunuz” demiştir.