Mustafa Arı
İnsanlara nasihat etmek, dinimizin emridir. Çünkü her insan hata yapabilir, doğru yoldan sapıp yanlış yollarda iyiyi, güzeli arayabilir. İnsan bazen düştüğü hatanın farkında olmayabilir. Onu doğru yola sokmak, güzele ulaşmasını sağlamak etrafındaki insanların sorumluluğundadır. Nasihat, hataya düşenleri kurtarmak ve düşmeye meyledenlere de mani olabilmenin en tesirli ilacıdır.
Ayet-i Kerime’de mealen buyruluyor ki: Nasihat et, çünkü nasihat, müminlere elbette fayda verir.(Zariyat süresi.559) Diğer bir ayette: İçinizde, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir cemaat bulunsun. İşte bunlar, kurtuluşa erenlerdir. (Ali İmran süresi:104)
Peygamberimiz: “Din nasihattir” buyurdu. Ashap; “Kimler için” dediler. “Allah, Kitabı, Resulü, müminlerin idarecileri ve bütün Müslümanlar için nasihattir. Dinin temeli nasihattir. İnsanlar kendilerine verilen nasihati dinler ve faydalanır.”
Nasihat vermek kolay, nasihati kabul etmek güçtür, buyurdu. Çünkü nefislerine uyanlara, dünya zevklerinin peşinde koşanlara, nasihat acı, haramlar ise tatlı gelir. Kur’an-ı Kerim’de Lokman Suresi’nde çok güzel nasihatleri vardır. Bakınız (Lokman Suresi: 13-20)
Bir baba oğluna diyor ki: “Bak evlat. Bir esnafı asık surat, bir şoförü aşırı sürat, bir aileyi hayırsız evlat, bir yiğidi süslü avrat yıkar.” Ne güzel nasihatler bunlar…
Şeyh Edebali’nin şu nasihati çok hoşuma gider: “Bak Dostum! Cahil ile dost olma. İlim bilmez, İrfan bilmez, Söz bilmez, üzülürsün.
Saygısızla dost olma. Usul bilmez, adab bilmez, sınır bilmez, üzülürsün.
Açgözlü ile dost olma. İkram bilmez, kural bilmez, doymak bilmez, üzülürsün.
Görgüsüzle dost olma. Yol bilmez, yordam bilmez, kural bilmez, üzülürsün.
Kibirliyle dost olma. Hal bilmez, ahval bilmez, gönül bilmez, üzülürsün.
Ukalayla dost olma. Çok konuşur, boş konuşur, kem konuşur, üzülürsün.
Namertle dost olma. Mertlik bilmez, yürek bilmez, dost bilmez, üzülürsün.
Kimsenin umudunu kırma. Sen seni bil, Ömrünce yeter sana.