Mustafa Arı
Adam olmanın birinci şartı insan olmaktır. İnsanlık için insan olmak gerekir. İnsan olabilmek için Allah’ın verdiği aklı ve iradeyi doğru kullanmalıyız. İnsanları, hayvanları, doğayı kısacası yaratılanı Yaratandan ötürü sevmeyen adam olamaz.
Adaleti tesis ettiğimiz zaman, yalandan kurtulduğumuz zaman, başkalarının hakkına hukukuna saygı gösterdiğimiz zaman, adam ayırmayı, kayırmayı yapmadığımız zaman, verdiğimiz sözün arkasında durduğumuz zaman, apartmanlarda, sitelerde toplu taşıma araçlarında yaşamayı öğrendiğimiz zaman, trafikte kurallara uyduğumuz zaman, yaptığımız her işte sorumluluk aldığımız zaman, kurallara göre yaşadığımız zaman, çalıştırdığımız insanların hakkını gözettiğimiz zaman, işyerlerinde iş güvenliği önlemlerini aldığımız zaman, kişisel çıkarlarımızı her şeyin üstünde tutmaktan vazgeçtiğimiz zaman, israf ve lüksün esiri olmadan olmaktan kurtulduğumuz zaman, birbirimizi karalamadan vazgeçtiğimiz zaman, rüşvet alıp vermekten kurtulduğumuz zaman, ülkemize ihanet etmediğimiz zaman, ben yerine biz dediğimiz zaman, sapla samanı, öküzle treni, ayı ile dayıyı karıştırmadığımız zaman adam olma yolunda önemli adım atmış oluruz.
SEN ADAM OLAMAZSIN
Baba ile oğul arasında geçen bu meşhur hikayeyi çok severim. Sizler de bilirsiniz.
Adam oğluna hep “Sen adam olamazsın” dermiş. Oğlu okumuş ve Vali olmuş.
Vali olduğu gün yardımcısına emir vererek, “Falan köyde bir adam var, onu acele yanıma getirin.” der.
Emir demiri keser misali, emri alan Vali Yardımcısı karakol komutanı ve iki Jandarma ile hemen adamı valinin huzuruna getirirler.
Adam, oğlu valinin karşına geçmiş, oturmadan oğlu babasına: “Baba bana adam olamazsın” diyordun. Bak ben Vali oldum.
“Oğlum, Ben sana Vali olamazsın demedim, adam olamazsın” dedim. “Eğer adam olsaydın babanı ayağına kadar getirmezdin” der.
Bu hikayeyi hem adam olan hem de Devlet Baba olan bir valimizin bir icraatını gündeme getirmek için hatırlatmak isterim.
Bir Vali öksüz ve yetim çocukların tespitini ister. Önüne bir çok yetim ve öksüz çocuk listesi gelir. Bu Vali Bey yetim ve öksüz çocuklara birer mektup gönderir. Mektubunda çocuklara bir soru yöneltir;
“Eğer, annen ya da baban hayatta olsaydı özlemini çektiğin, annenden veya babandan isteyeceğin şey ne olurdu? Bunu bana yazarsan çok memnun olacağım” notunu da düşer.
Çocuklardan gelen cevapları tek tek inceleyen Sayın Vali, yetim ve öksüz çocuklardan gelen mektupları okurken kimi zaman hüzünlenir göz yaşlarını tutamaz, kimi zaman da tebessüm eder.
Çocuklar Validen bilgisayar, bisiklet, telefon, tablet, genç odası, televizyon, çamaşır makinesi, oyuncak, gitar, kitap seti ve yavru köpek gibi birçok talepte bulunurlar.
Bunun yanında, “Vali amca kitap istiyorum ama annem için de çamaşır makinesi alırsanız çok mutlu oluruz” diyen çocukların yanında Kapadokya’yı, Anıtkabir’i, Galata Kulesi’ni, Çanakkale Şehitliği’ni görmek isteyen çocuklar da bulunur.
Sayın Vali çocukların isteklerini hayırsever iş adamları ve valilik kaynaklarıyla temin ettikten sonra sıra hediyeleri teslim etmeye gelmiş.
Adam olamamış Vali gibi değil, kendisi gider.
Hazırlanan hediye paketlerini evlerine götürdüğü çocukların yüzlerindeki sevinci görünce mutluluklarına ortak olur. Herkes gururlu ve mutludur.
Vali Bey mutluluğunu şu cümlelerle anlatır: “Yol yaparız, bina da yaparız ama siz eğer en uzak mahalledeki yetim ve öksüzü unutursanız, onlara sahip çıkmazsanız, yaptığınız diğer işlerin hiçbir önemi yoktur.”
Devletim ve bu gibi olan devlet büyüklerimiz adınıza gururlandım.
Valilerimize, öğretmenlerimize, ordu mensuplarımıza, parti militanı diyenlere bu hassasiyetinizle devlet tokadı vurmuş gibi olur.
Böyle hassas, samimi bürokratlarımızın çoğalması dileği ile saygılar sunuyorum.