Mustafa Arı
Bilindiği gibi dinimizde ilk emir “OKU” şeklinde gelmiştir. İlim, alim, öğrenme, öğrenci, Kur’an-ı Kerim ve hadislerde yüceltilmiştir. Peygamberimiz: “İlim tahsil etmek, kadın erkek her Müslüman’a farzdır” buyurmuştur. Bilgi müminin yitiğidir, onu nerede bulursa alır.
İnsan niçin ilim öğrenir? İnsan, öğrendiğini hayata geçirmek ve başkalarına da öğretmek, faydalı olmak için ilim tahsil eder. Bu düşünce ile ilim tahsil edilmelidir. Bilgi insana hem dünyada hem de ahirette fayda sağlar. Hem kıyamet günü Allah ilim sahiplerine iltifat edecektir.
Kur’an’ın ilk emri Okur-yazar olmayan bir Peygambere inen ilk ayetlerde okumaktan ve kalemle yazmaktan söz ediliyor, “Rabbin insanoğluna kalemle yazmayı öğretmiştir” deniliyor. İşte kalem o gün olduğu gibi bugün de insan hayatında en etkili öğretim aracıdır.
İslam’ın en büyük düşmanı cehalettir. Onun için İslam öncesi Araplara sosyal hayatında cahiliye ismi verilmiştir. Cahilin sorması ve öğrenmesi, alimin öğretmesi ve bildiğini söylemesi görevidir. Bütün ilimleri öğrenmeli, tembellik etmemeli. Arı, bütün çiçeklere konup bal toplar ve iki cevher verir; biri mum olup ışık saçar, biri de nice dertlere deva olan baldır. Müslüman alimler, arının her çiçekten bal topladığı gibi her türlü ilimden faydalanmışlar.
İlim ve medeniyetin ilerlemesinde büyük katkılar sağlamışlardır. Nitekim Kimya’da: Cabir b.Hayyam, İbni Heysem, Biruni; Tıp’ta: Razi, İbni Sina; Sosyoloji’de: İbni Haldun; Astroloji’de: Ali Kuşçu, Kadızade Rumi; Felsefe’de: Gazali, İbni Rüşt ve Farabi bunların ileri gelenlerindendir. Ziya Paşa Müslümanların Avrupa’ya medeniyet götürdüklerini, bugünkü medeniyete onların ışık tuttuklarını anlatmaktadır.
Okuyarak kendimizi mesleğimizde geliştirir, değişen toplumda yerimizi alırız. Okumak bize toplumda saygın bir kimlik kattığı gibi, yaratılış gayemize uygun bir kul olmamızı da beraberinde getirir.
Vatan Şairimiz: Mehmet Akif: “Eğer bir millette ilim yoksa ilmin ve tekniğin öğretimi yeterince yapılmıyorsa, o millet sadece iyi ahlakla yükselemez, zayıf düşer. Böyle bir milletin fertleri belki iyi insanlar olabilirler, fakat ilim ve teknikten mahrum olmaları halinde onların bu iyiliği, değişen ve gelişen şartlara uyumda bir fayda sağlamaz.” demiştir.
İlim yolu, cennet yoludur ve ne güzel bir yoldur. Bu yola giren kimseye melekler yardımcı olur. İlim maldan hayırlıdır. Çünkü Mal harcamakla azalır, ilim harcamakla çoğalır. Alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler miras bırakmazlar ama ilim, miras bıraktılar. Kim ilme sahip çıkarsa, büyük bir nasip elde etmiş olur.
İmam-ı Gazali şöyle demiştir: “İnsanın diğer mahlukattan üstünlüğü ilmi iledir, güç ve kuvvetiyle değildir. Çünkü deve insandan kuvvetlidir. İrilik bakımından da değildir. Çünkü fil insandan çok iridir. Cesaret bakımından da değildir.”
Çünkü aslan insandan cesurdur. Çok yemesiyle de değildir. Mandanın karnı, insanın midesinden daha büyüktür. Şu halde ilim çok üstün bir vasıftır.
ÜSTÜNLÜK TAKVADADIR
Dinimizde ırk, renk, dil, din, mezhep ve cinsiyeti ne olursa olsun kimse kimseden üstün değildir. El, elden üstündür. Akıl, akıldan üstündür. Gönlümüz alçakta, yüreğimiz yüksekte olsun yeter. Büyüdükçe küçülmesini bileceğiz. Büyükle büyük küçükle küçük olacağız.
Hem yarına hem düne, hem aşağıya hem yukarıya bakacağız. Kimseyi küçümsemeyelim. Vakti gelince en yüksekte duranı da bir çukura gömüyorlar. Günümüzde hava atmak, övünmek ve gösteriş yapmak çok moda oldu. Kim olduğumuzu unutup kibirlenmeye, böbürlenmeye kalkışıyoruz.
Çok makam sahiplerini gördüm, halkın içinde gezemez oldular. Hangi mevkide olursak olalım, ama bir gün toplum içine rahat çıkacak olalım. Toplumun ve insanların yüzüne bakacak şekilde o koltuğu doldurabilmek önemlidir. Kimse kendinde, başkalarına karşı hiçbir üstünlük görmemelidir.
Bir insan başkalarıyla alay ediyor¸ aşağılıyor ve çeşitli hareketlerle onu eğlence konusu yaparak küçümsüyorsa¸ bu hareketin altında yatan temel neden kendisini beğenmesidir, kibir haddini bilmemektir.
Bu dünyada herkes değerlidir. Çevrene hava atmak seni küçültür. Böbürlenmek, kibir seni yalnız bırakır, mutsuz eder. Bizler sadece bir insanız.
Başkalarını küçük görenler, aslında kendilerini küçük görenlerdir. Kimseyi küçümsemeyin. Herkesin kendine göre bir değeri vardır. Ayaklarınızın altına aldıklarınızın, mezarınızın üstünde yeşereceği günleri unutmayın.
Otobüste profesörün yanına bir köylü oturmuş. Profesör kendini tanıtmış. “Ben profesörüm” demiş. Köylü de, “Ben de köylü Mehmet Ağa” demiş. Yolculuk bayağı uzunmuş. Profesör Mehmet ağaya demiş ki; “Yolumuz uzun, gel seninle bilgi yarışması yapalım” demiş. Mehmet Ağa, “Estağfurullah beyim, ben sizinle nasıl bilgi yarışması yaparım” demiş.
Prof., “Olsun, ben bir soru sorayım, sen bilemezsen 1 TL ver, sen bir soru sor, ben bilemezsem 100 TL vereyim” demiş. Mehmet Ağa, “Kabul beyim, yalnız önce ben soracağım” demiş. “Havada uçar rengi yeşil dört ayaklı üç kanatlı kuş nedir?” diye sormuş.
Prof. soruyu duyunca düşünmüş düşünmüş bilememiş, aklına internet gelmiş, cepten Google sormuş, oradan da bulamamış, çaresiz 100 TL’yi Mehmet ağaya vermiş. “Sen söyle bakalım Mehmet ağa, nedir bu kuş” demiş merakla! Mehmet ağa da, cebinden 1 TL’yi çıkarmış… Al bir lirayı, vallahi beyim ben de bilmiyorum demiş.
Başkalarının kusurlarını araştırmak yerine, kendi kusurlarımıza bakarak, kendimizi herkesten daha aşağı, daha çok günahkar olarak kabul etmeli ve devamlı olarak affımız için Hz. Allah’a iltica etmeliyiz.
Küçümseme kimseyi! Nokta da küçüktür ama bitirir cümleyi. Mevlam cümlemizi iyi insanlarla karşılaştırsın, mevki ve makam sahiplerine de büyüdükçe küçülebilmeyi nasip etsin.