Mustafa Arı
Ölen yakınlarımıza taziyede bulunuruz. Ölenin yakınlarına taziyede bulunmak, sabır ve metanet dilemek İslam kardeşliğimizin bir gereğidir.
Her şeyin adabı olduğu gibi taziyenin de adabı vardır. Taziye; başsağlığı dileme, sabır telkin etmek, gereken maddi ve manevi desteği vermektir.
Taziyede kullanılacak sözler hatta giyilecek elbiseler bile hassasiyetle seçilmelidir. Bazen konuşmak yerine susmak gerekir. Ölenle ölünmez ama geride kalanların acısına ortak olunur. Hüzünler paylaşıldıkça azalır.
“İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” (Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” (Bakara süresi: 156) diyerek acıya tahammül göstermek, mükafatını Allah’tan bekleyerek sabretmeyi telkin etmektir.
Taziye üç gün ile sınırlandırılmalı, cenaze yakınlarını yoracak, masrafa sokacak, kalbini kıracak her türlü davranışlardan uzak durulmalıdır.
Dinimiz ve kültürümüz, cenaze yakınlarına karşı sorumluluklarımızı belirlemiştir. “Allah, merhum/merhumeye rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun. Sizlere de Rabbim sabrı cemil ihsan etsin. Geride kalanlara hayırlı, uzun ömür versin. Başınız sağ olsun.” şeklindeki dua ve temennilerle cenaze yakınına taziyede bulunmak uygun görülmüştür. Hz. Muhammed’in “Ölülerinizin iyiliklerini anın, onların kötülüklerini zikretmekten kaçının.” sözü, ölünün arkasından iyiliklerini konuşmayı, cenaze yakınlarını üzecek her türlü söz ve davranıştan kaçınmayı tavsiye etmiştir.
Zaman zaman şahit olmaktayız ki, yakınını kaybeden kişinin ağlamasına “Aman ha! Ağlamayın, ölünüz azap görür” diyerek karşı çıkılmaktadır. Ölüye ağlama meselesinde Peygamberimizin oğlu öldüğünde, “Ya Resulallah sen de mi ağlıyorsun?” denildiğinde Peygamberimiz: “Göz yaşarır, kalp üzülür, fakat biz Rabbimizin razı olacağı sözlerden başkasını söylemeliyiz.” buyurmuştur. İsyan edercesine feryadı figan etmek, üst baş yolmak, yüksek sesle ağıtlar yakmak dinimizce yasaklanmıştır.
Taziye evinde uzun süre oturmak, espri yapmak hem mevtaya hem de yakınlarına saygısızlıktır. Dost ve akrabalarını görmüşken muhabbeti koyulaştırmanın yeri değildir taziye evi. Mümkün mertebe taziye evinde yiyip içmemek en doğrusudur. Komşu ve akrabalar cenaze evine yemek götürmeleri sünnettir.
Daha önce de defalarca yazdım. Fakat bu adet maalesef kaldırılamıyor. Taziye evinde ve mezarlıklarda candık ayran ikramı, taziye için gelen kişilere yemek ikramı, ilave telaş ve sıkıntıya sebep olmakta, kederli aileye ilave yük getirmektedir. Bu sünnete aykırı ve bidattir. Taziye evine götürülen yiyecekler uzaktan gelen misafirler için olduğunu bilelim. Mezarlıklarda pilav, lahmacun veya pide gibi ikramlarda bulunmayalım. “Elalem ne der” endişesine kapılmayalım. Ne derlerse desinler biz doğru bildiğimiz yolda yürüyelim.
Geliniz hep beraber bu yanlış uygulamaları kaldıralım. Teçhiz, defin ve taziyelerimizi inancımızın özüne ve ruhuna uygun sade bir şekilde yapalım.
NEZAKETLİ OLMAK
Nezaket, başkalarına karşı incelikli ve saygılı davranma, incelik, naziklik anlamına gelir. Nezaket insanların medeni olma durumunu gösterir. Yaşamı kolaylaştırmak ve ilişkileri düzenlemek açısından nezaketli olmak önemlidir.
Toplumda nezaket kuralları ve davranışlar beşeri ilişkilerde verim sağlayan unsurların başında gelir. Karşımızdaki bir kişiden bir şey isterken lütfen kelimesi kullanılmalı, yerine getirildiğinde teşekkür ederim ile yanıt vermeye çalışmalıdır.
Toplum içinde kulağa fısıldamak, elini ağzına kapatıp konuşmak diğerlerini tedirgin eder, yapmayınız. Sosyal hayatta selam verin ve size verilen selamı alın. Çünkü selam vermek sünnet, verilen selamı almak farzdır. İnsanlara yaşı ve maaşı sorulmaz. İlk tanıştığınız insanlara “sen” yerine “siz” diye hitap ediniz. Kalabalık yerlerde telefonunuzda yüksek sesle konuşmayınız.
Birisi hapşırdığında “Yerhamükellah (Allah seni esirgesin)” deyin, Türkçesi “Çok yaşa” o da “Sen de gör” der, herkes bundan hoşlanır.
Hastalık, taziye, evlilik, nişan, bebek sahibi olma gibi hadiselerde dostlarınızı ziyaret ediniz. “Zahmet ettin, sıkıntı oldu, bizim için yoruldun” tarzı geri bildirimlerde ya da sizi fazlasıyla onurlandırdıklarında “estağfurullah” deyiniz.
Davet edilmediğiniz toplantılara iştirak etmeyin. Davet edilmediğiniz için küsmeyin de… Randevularınıza zamanında gidin, sizi bekleyen birileri varsa önemseyiniz. Söz verdiyseniz sözünüzü tutunuz. Trafikte yayalara karşı, diğer sürücülere karşı anlayışlı olunuz. Hamilelere, yaşlılara, bebekli kadınlara, engellilere ve hastalara öncelik vermek hususunda yardımcı olunuz. En küçük bir hadisede kavga çıkarmayın, had bildirme meraklısı olmayınız.
Bizde ise çok güzel bir söz vardır; İnsanın süsü yüzdür, yüzün süsü gözdür, aklın süsü bilgi, davranışın süsü nezakettir. Nezaketin hiçbir maliyeti yoktur ama her şeyi satın alır.
Sosyal hayatımızda insanlarla güzel geçinmek istiyorsak nezaketi unutmamalıyız. Kendimize güzel davranılmasını istiyorsak başkasına da öyle davranmalıyız. Nezaket insanın kendi karakterini yansıtır. İnsanlar, insanlara, insan gibi davransalar hep beraber gül gibi geçinirlerdi ama davranmıyorlar.
Nezaketle ilgili peygamberimizin bir sözüyle yazımızı bitirelim: “Cehennemin kimi yakmayacağını size haber vereyim mi? Cana yakın olan, herkesle iyi geçinen, yumuşak başlı olup insanlara kolaylık gösteren kimseleri cehennem yakmaz.”