Dündar Özseçen
2022’nin ilk ayının ilk gününde gözlerimizi büyük zamlarla açtık. İnanılmaz zam haberleri arka arkaya geldi. Mazota (akaryakıt), elektriğe, doğalgaza gelen zamlar Ocak ayına girer girmez elimizde patladı.
Oysaki daha 10 gün önce çıldırmışcasına artan kurlar, bir gecede alınan kararla inişe geçmişti. Başbelası olarak gördüğümüz dolar makul bir seviyeye inmişti. Hatta halaylar çekip bu durumu toplumumuzun bir bölümü de kutlamıştı. Sayın Maliye Bakanımızın adeta gözlerinin içi gülüyordu. Toplumda umutlu bir bekleyiş oluşmuş, her şeyin güzel olacağı kanısı hakim olmuştu. Yanı sıra asgari ücret % 50 oranında yükseltilmiş ve yine toplumun büyük çoğunluğunda asgari ücret sevinci yaşanmıştı.
Emekli ve memurlar Ocak ayında açıklanacak zamlara odaklanmıştı. Ocak’taki enflasyon rakamlarına gözlerini dikmişlerdi. Ama 1 Ocak’ta açıklanan zam haberleriyle bütün karamsarlıklar geri döndü. Hayat pahalılığı bütün acımasızlığı ile yeniden toplumun gündemine geldi. 4 Ocak Pazartesi günü memur emeklilerine yapılan zamlar bu kesimdeki asık yüzleri gülümsetti. Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı açıklamayla SSK, Bağ-Kur emeklilerinin 2000 TL altında olan maaşları 2500 TL olarak açıklandı. Bu fiyatların yüksek çıkan enflasyon tahribatının açtığı yaraların biraz olsun giderilmesine merhem olduğuna inanıyorum. Ayrıca memur emeklilerine, memurlara, işçilere, çalışanlarımıza, SSK ve Bağ-Kur emeklilerine yapılan bu zamlar sayesinde vatandaşın enflasyona ezdirilmediğini düşünüyorum. En azından vatandaşın hayat standartları bir nebze de olsun korunmuş oldu.
Peki toplumun tüm fertleri sadece bu sosyal sınıflandırmadan mı ibaret? Bu toplumda üretimin başındaki insanlarımız, tarımda çalışanlarımız, gece gündüz ve soğuk sıcak demeden üretim yaparak bu milletin sofralarını dolduran o elleri nasırlı üretmekten başka bir işi olmayan çiftçilerimizin halini hatırını kimse sormayacak mı? Yoksa çiftçinin mazotuna, gübresine, ilacına üretim maliyetlerinin tamamına yakınına enflasyon uğramayıp teğet mi geçiyor? Girdi maliyetleri sabahtan akşama kadar dolar çıktıkça artan ama dolar indiğinde her nedense bir türlü düşmeyen bir kör döngünün içinde savrulup duran ve bir türlü çıkış yolu bulamayan eli öpülesi çiftçilerimizin hali ne olacak? Tarım ve hayvancılığı meslek olarak seçmiş, yıllardır; ‘siz bu milletin efendisisiniz’ diye teselli edilen, efendilik şöyle dursun seçimden seçime adam yerine konulup sonra unutulan, ‘onlar başlarının çaresine bakarlar’ denilenerek bir kenara itilen insanlarımız ne olacak?
Bu enflasyon bu kadar yükseklere çıkarken, hayat pahalılığı ağızlarda tat bırakmazken, memura ve emekliye karşılığı verilirken, hatta çoluk çocuklarına ve ailelerine de milli gelirden pay verilirken, köylümüze ve çiftçimize ne verilecek? Yoksa yıllardan beri oynanan oyun yine mi sergilenecek? ‘Onlar kendi karınlarını doyururlar, aç kalmazlar’ mantığı ile mi bu sorun geçiştirilecek? Öyle ya onların zaten sesleri çıkmıyor, arkalarında onların sesi ve savunuculuğunu yapacak kim var peki? Çiftçi temsilcilerine sesleniyorum; göstermelik de olsa böyle günlerde kafalarınızı kumdan çıkarıp ayağa kalkarak yalandan da olsa haykırsanıza! Ey çiftçi temsilcileri nerelerdesiniz? Yoksa dilinizi mi yuttunuz?