Mustafa Arı
Bir olaya tanık olan kimsenin şahitlik yapması dini bir görevdir. Adaletin sağlanması ve hukukun korunması konusunda böylesine önem taşıyan şahitlik görevini yerine getirecek kimselerin adil davranması gerekir. Kuranı Kerimde: Şahitliği Allah için dosdoğru yapın…” (Talak süresi: 2) Yalancı şahitlik haramdır. Yalan söyleyen kimse bu yalanının er geç meydana çıkacağını hatırından çıkarmamalıdır. Yalancı şahitlik; bir kimsenin hakkında bilgi sahibi olmadığı, görmediği, duymadığı bir konuda bildiğini, gördüğünü ve duyduğunu söylemesidir. Hakkın zayi olmasına sebebiyet vereceğinden dinimizce haram kılınmış ve büyük günahlardan sayılmıştır.
Yalancı şahitlik yapan kimse, en büyük kötülüğü, başkasının dünyası için kendi ahiretini satarak cehennemi tercih etmek suretiyle kendisine yapmış olmaktadır. Ayrıca, hem haksız iken haklı çıkarmak için lehinde şahitlik yaptığı kimseye, hem de aleyhine yalancı şahitlikte bulunarak mağdur ettiği masuma kötülükte bulunmuş olmakta ve ayrıca mahkemeyi de yanıltmıştır.
Yalancı şahitliğin vebali vardır. Yalancı şahitliğin keffareti yoktur. Tövbe etmekle de bunun manevi sorumluluğundan kurtulmak mümkün değildir. Çünkü bu, bir kul hakkıdır. Yapması gereken öncelikle mağdurun zararını telafi eder, kendisinden helallik dileyip gönlünü alır ve bir daha yapmamak üzere tövbe edip Allah’tan af diledikten sonra O’nun affını ümit eder.
Mümin, her zaman ve her yerde gerçeği söyleyen ve kendi aleyhine de olsa hak, adalet ve doğruluktan ayrılmayan insandır. Mümin, verilecek karar kendi yakınları ile ilgili olsa dahi, adaletle hükmetmek ya da adaletin tecellisi için şahitliği adaletle yapmakla sorumludur.
Şahitler çağırıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar. Alış-veriş yaptığınız zaman da şahit tutun. Yazana da şahide de bir zarar verilmesin. Eğer aksini yaparsanız, bu sizin için günahkarca bir davranış olur.
Şahitlik vazifemizi, dünyevi endişelerinizi bir kenara bırakıp; sadece Cenabı Hakk’ın hoşnutluğunu kazanmak niyetiyle, adaletle eda edelim. Aksi takdirde ahirette sorumlu oluruz.