Dündar Özseçen
Gözümüz aydın Türkiyem! Gözünüz aydın olsun! Bu güzelim ülkeyi yıllardır yönetenler sonunda muradına erdi ve nihayet son yapılan nüfus sayımında köylerde yaşayan insan sayısı toplam nüfusun yüzde 6.8’ine indi.
Peki bu nedir? Bu demektir ki tarımda, hayvancılıkta, bağda, bahçede, tarlada uğraş veren insanımızın toplam nüfusu 7 milyon kişiye düşmüştür. Onların da yarısı 50 yaş ve civarıdır. İşte yıllardan beri verilen köylüyü şehirleştirme mücadelesi(!) başarılı oldu. Köylü nüfusu azaltmak, insanları şehirlerde toplama hedefi meyvelerini verdi(!) görünüyor.
Peki gerçekten meyvelerini verdi mi, vermedi mi bir bakalım!
Ocak ayının 1’inde açıklanan akaryakıt, elektrik ve doğalgaza yapılan zamlarla yılsonu itibarıyla yapılan iyileştirme zamlarının daha ilk ayda eriyip gideceğinden hiç kimsenin şüphesi yoktu. Enflasyonun Ocak ayında yüzde 11 olması kaçınılmazdı ve öyle de oldu. Türkiye’miz son yıllarda görülmemiş ölçüde bir hayat pahalılığı altında ezilmektedir. Şubat ayı ile birlikte gelen zamlı elektrik ve doğalgaz faturaları sonrası, “Yandım anam” çığlıkları ve feryatları yükselmeye başladı.
Enflasyon çıldırmış gibi her geçen gün vatandaşın üstüne bindikçe bindi. Gıda fiyatlarındaki artışa bu denli alışık olmayan toplumumuz, ‘yandım’ diyerek feryat etmekten, ne olduğunun farkına varmadan dönüp duruyor. Oysa durum hiç de öyle zannedildiği gibi karmaşık değil.
Haydi diyelim ki elektrik, doğalgaz ve petrol zamları uluslararası piyasalardan kaynaklanıyor. Ama pazardaki, manavdaki sebze ve meyve fiyatları neden bu denli çıldırmış gibi artıyor? Bunu kendimize tek tek soralım. Et, süt ve süt ürünlerindeki artışların sebebi sizce ne olabilir? Bizlerin hiç mi suçu yok acaba?
Çünkü köyler boşal(tıl)dı. Çünkü köylerdeki vatandaşlar da artık üretemiyor. Daha önceleri uygun fiyatlara aldığımız soğan, patates, portakal, elma, salatalık, patlıcan gibi ürünler artık yok. Köylerde kalan az sayıdaki insanımızın da bedensel güçleri tükendi. Artık pazara çıkıp seleler dolusu sebze meyve doldurup evlerimize gelip yan gelip yatarak bedavadan tüketme devri bitmiştir. Başkalarının binbir emek ve çilelerle ürettiklerini bu gidişle yememiz zor. İnşallah bu enflasyon belası akılları başlarına getirir.
Her şeyin en iyisi, en güzeli olacak dediler, olmadı. Bundan böyle başkaları üretecek biz tüketeceğiz. Şu gerçeği birlikte görelim artık! Az üretip çok tüketme devri kapanmıştır. Bugüne kadar bunu sağlayan çiftçilerimiz köylerinden uzaklaştırıldı. Nüfusumuzun ancak yüzde 7’si köylerde. Onlar da kendilerine mi bakacak, yoksa tüm ülkeye mi bakacak!
Birileri de sürekli hedef gösteriyor. Diyorlar ki; “Enflasyon bu aydan sonra düşecek, ondan sonraki ay daha da düşecek” diye… Hiç kendimizi kandırmayalım. Çünkü bu üretim modeli ve köylerdeki bu nüfusla bundan sonra ne pazarda, ne manavda, ne de marketlerde fiyatlar düşmez. Çünkü köylerde tarımla uğraşacak insan kalmadı ve hepsini sözüm ona şehirli yaptılar! Bundan sonra köylerde yaşayan Hasan ağalar, Fatma bacılar yok. Onları elbirliği ile yok ettik. Artık köyünde çileli ama bir o kadarda huzurlu yaşayan, alnının teriyle üretip çalışan ne erkeklerimiz ne de kadınlarımız kaldı. Geçmiş olsun!
Oysa ki Ulu Önder Atatürk Cumhuriyeti kurarken; “Köylü milletin efendisidir” demişti. Bu direktif boşuna mı söylendi. Köyü ve köylüyü boşlamayın beyler! Çünkü köy ve köylü bir ülkenin çimentosudur. Köylü olmadan çiftçilik ve tarım unutulur, topraklar öksüz kalır. İnşallah bu hatadan dönülür ve bu nüfus sayımı milat olur. İhmal edilen köyler ve köylüler hatırlanıp köye dönüş için hamleler ve yatırımlar yapılır, teşvikler sağlanır. Aksi halde daha çok bağırır feryat ederiz. Ama sesimizi kimseler duymaz.