CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, sorunların AKP iktidarından kaynaklandığını vurgulayarak “Sorunu yaratanlar sorunu çözemez. Bu iktidar, demokratik yollarla, yapılması gereken erken bir seçimle derhal gitmelidir. Yoksa bu sarmaldan kurtulamayız.” diye konuştu.
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Mecliste düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İlk olarak et zammına dikkat çeken Sarıbal, iktidarın ithalat politikalarıyla Türkiye’nin et sorununu çözülemeyeceğini ileri sürdü. Sarıbal, şöyle devam etti: “Yine bu salonda çok söylemiştim. Bu ülke böyle giderse at eti de it eti de yiyecek demiştim. Yemeye devam edecek demiştim. İki haber; 15 Mart’ta Sakarya’da bir tırda yedi yüz kilo at ve eşek eti bulundu. Yine önceki gün de İstanbul’da kesimi bekleyen üç at kurtarıldı. Evet insanın en kutsal hakkı yaşam hakkıdır. Yaşam hakkını kanunlarıyla, düzeniyle, güvenlik güçleriyle, adaletiyle bir devlet insanlığa sağlamalıdır. Ama o yaşam hakkını sürdürebilmeniz için insana ait yine diğer temel haklar vardır. Beslenme hakkı, su hakkı, temiz hava ve temiz çevre hakkı gibi eğitim, sağlık gibi temel haklar vardır. Ama beslenme hakkı, yaşam hakkından sonra gelen en önemli ama en kritik temel beslenme hakkıdır.
Bu salonun kameraları, perdeleri, duvarları, camları, sandalyeleri, koltukları anladılar, duydular, biliyorlar. Ama iktidar anlamadı ve yanlış yapmaya da devam ediyor. AKP iktidarının ithalat politikalarıyla Türkiye’nin et sorunu çözülemez. 2010 yılından itibaren başlayan on dört yıllık geçmiş süreçte 11 milyar doların üzerinde sadece canlı hayvan ve ete para veren bir ülkeyiz. Ayrıca küçükbaş, büyükbaş, kümes hayvanları için yem, karma yem elde etmek için harcanan paranın da yapılan ithalatın da haddi hududu yok. 150 milyar dolarların üzerinde. Ve ne yazık ki 780 bin kilometrekare yüzölçümü olan, 230 milyon dönüm ekilebilir alanı olan, TÜİK’e göre 146 milyon dönüm merası olan, 85 milyon dekar sulanabilir tarım alanı olan bir ülke et noktasında, et ihtiyacı noktasında dışa bağımlıdır. Bugün et fiyatları gerçekten anormal yükselmiştir. Vicdanlı olacağız, dürüst olacağız. Sütte çiftçi hala zarar ediyor. Yeni fiyatla 14.46 kuruş olacak süt fiyatı. Olacak o da olacak. Ama sütün maliyeti 17-18 lira. Yani süt üreticisi zarar etmeye devam edecek. Süt üreticisi zarar etmeye devam ettiği sürece Türkiye et sorununu çözemez. Çünkü ek sorununu çözebilmeniz için sağmal ineklerimizin, süt veren ineklerimizin sürü olarak kalması, sayısının düşmemesi, kesilmemesi ve doğum yaptırılması gerekmekte. Ne yazık ki süt hayvanları sürekli kesime gitmekte ve biz yeni besi danası üretemiyoruz. Ya da yetmiyor. En azından 500 bin buzağı ölümünü biz azaltamıyoruz.”
Piyasada bin liraya kadar et var
Yem sorununun çözülemediğine dikkat çeken CHP’li Vekil Orhan Sarıbal, “Çünkü meralarımızı ıslah etmedik. Bakanlık diyor ki 130 milyon dönüm tahdit yaptım. Elimde var ama ancak % 15’ini ıslah ettim. Eğer bir ülke kaba yem sorununu çözemiyorsa hayvancılığını sürdüremez, ucuzlatamaz. Göreceksiniz bir şişe süt 50 lira olacak. Çiftçinin eline geçecek 14 lira 60 kuruş. Çiftçi zarar edecek. Tüketici de bu gelirle süt tüketemeyecek. Ve sağlıksız toplum ve hastaneler meydana gelecek. Bu kadar açık her şey. Şimdi 1 kilo etle çiftçi 25 kilonun çok üstünde yem alabiliyor. Bu da bir dengesizlik. Bunu da paylaşmak lazım. Ama bu çiftçinin kusuru değil. Bu sistemin kusuru. Bakın et fiyatları durdurulamıyor, halk et yemiyor. Burada bir paradigma yok mu? Kasaba gidiyorsunuz; ben diyor günde 50 kilosu et satıyordum şimdi 15 kilo satıyorum. 3’te 1’e düşmüş peki neden böyle? Et fiyatları yükseliyor. Et ve Süt Kurumu bir açıklama yaparak et fiyatlarını arttırdı. Yani yaptığı açıklamaya göre ciddi anlamda et fiyatlarını arttırdı. % 25 olarak ki et fiyatı en düşük kurum noktasında. Sıfır gümrükle ithalat yapıyor ve satıyor. Ama bu bile hiçbir sorunu çözemeyecek nitelikte. Çözme şansı da yok. Ne yazık ki % 25 bir et fiyatı artırımı yaptırdı ve 229 liradan kuşbaşını 259 liraya çıkardı. Peki piyasada? 500 lira, 600 lira, 700 lira, 1000 liraya kadar et var. 1000 liraya kadar bir kilo et var.” diye konuştu.
Türkiye ile Avrupa’daki et fiyatlarını kıyaslayan Sarıbal, Avrupa’da et fiyatlarının bir yılda % 3.3 arttığını belirtriken, Türkiye’de ise % 100 artış yaşandığını ifade etti. Sarıbal, “Hatırlarsanız iktidar öyle diyordu; Avrupa bizi kıskanıyor. Doğru. 30 kat et fiyatlarının artmasını kıskanıyor(!) Ancak onlardaki artış sadece 3.3. OECD ülkelerinde Yıllık Enflasyon % 7.7, bizde % 70. Evet bizi kıskanıyorlar değil mi? Bu kadar ironi. Ciddi bir sorun var. Ciddi bir boşluk var. Her gelen AKP iktidarı ve iktidarın bakanı aynen şöyle söylüyordu; İki yıl içerisinde ithalatı bitireceğiz. Her gelen yeni rekorlara imza atıyor. 2023 yılında sadece canlı hayvan ve etten bir milyar doların üzerinde ithalat yapmışız. Gerçek bu! O yüzden bu koşullarda at eti de, it eti de, eşek eti de bu toplum yemek zorunda kalacak ve yiyor. Sadece iki baskınla bu sorun çözülmez. Zihniyet değişmeden, yöntem değişmeden bu sorunu çözebilmek mümkün değil. Çünkü sorun iktidarda. Her defasında bakan değiştirerek, her defasında bürokrat değiştirerek ama aynı şeyleri yaparak siz farklı düzen kuramazsınız. Sistemi iyileştiremezsiniz. Çiftçi orada perişan, tüketici orada perişan. Dolayısıyla iktidarın bu yerel seçim sonrası da açıktır ki, bir erken seçime gitme zorunluluğu vardır. Türkiye’nin sorunlarının çözülebilmesi adına bu olmazsa olmazdır.” ifadelerine yer verdi.
Orman köylülerinin sırtında vergi yükü
Orman köylüsünün sorunlarına da değinen Orhan Sarıbal, şunları kaydetti: “Ormanlar kesilir. Sözde, bu kelimeyi özellikle kullanıyorum, sözde ormanlarda yıllık bir kesim yapılır. O kesimlerden odunluk olarak orman köylüsüne, ormanda yaşamını sürdüren, ormana yakın yerde yaşamını sürdüren orman köylüsü olarak adlandırılan ailelere yakacak adı altında yıllık odun verilir. Ticari, sanayi amaçlı, ticari kapasitesi yüksekler alınır, geriye kalan kısımları odun olarak o köylülere verilir. Ster deniz yaklaşık 500 kiloya denk gelir, bazen 400, 450, 500 kiloya denk gelir. Bu iktidar defalarca değişiklikler yaparak 18 stere kadar bir aileye verilen, yani 7-8 ton, 10 tona kadar yıllık odun verirken, şimdi bunu 8 stere yani 3 tona, 4 tona kadar indirdi. Neymiş? İhtiyaç varmış. Gözünüz doysun. Ormanların kesim kapasitesi 18-20 milyon metre küpse şu anda 40-40 milyon metre küpün üzerine çıktılar. Yani aslında ormanların gerçekten kesilecek miktarı değil, çok daha fazlasını sanayi endüstriye aktarıyorlar. Ama bu taraftan da orman köylüsünün yakacak olarak alması gereken ürünü yarı yarıya düşürdüler.
Sadece bu mu? Veriyorsunuz mobilya sanayine, ahşap sanayine, sunta sanayine, neyse hangi sanayiye veriyorsanız veriyorsunuz, orada % 20 KDV. Ya şu anda yakacak olarak verdiğiniz odundan da % 20 KDV alıyorsunuz. Bu orman köylüsü Türkiye’nin gelir düzeyi en düşük olan kesim. Bugün 10 bin dolarlardan bahsediyorsak milli geliri, çiftçinin ya da orman köylüsünün milli gelirden payı kişi başına 2 bin dolar civarında. Türkiye’nin milli gelirden en az pay alan kesimi ve siz odunluk olarak ormanlardan verdiğiniz o ster miktarını yarıya indirdiniz. Bir de % 20 KDV alıyorsunuz. Bugünlerde en çok böyle bir dert var. Bize de geliyor. Her aile yaklaşık 1000 TL gibi KDV ödemek zorunda kalıyor. Bu olacak iş değil. Ette nasıl % 10 KDV’nin derhal kaldırılması gerekiyor ki zorunlu tüketim ürünü bu. Mutlak gıda hakkıdır. Bu insanlar da bu ürünü yakacak olarak kullanıyorlar ve % 20 KDV’nin de derhal kaldırılması orman köylüsüne, ormanlardan kesilen, sanayiden üstüne verilen kısmından artan, odunluk olarak verilen kısımdan da hem sterin arttırılması yani miktarın arttırılması ama aynı zamanda da KDV’nin kaldırılmasını talep ediyorlar orman köylülerimiz.
Tarımsal destekler ödenmiyor
Yine defalarca burada konuştuk, anlattık. Ama hala 2023 buzağı destekleri, aynı zamanda süt desteklerinin ödenmediğine dair bilgiler geliyor. Bakın ülke parasının değişimini görüyorsunuz. Zaten verdiğiniz 2023 yılında 63 milyar bir destekti. Oysa faize 646 milyar ödenmişti. Bu yıl da faize 1.2 trilyon para ödenecek bütçeye göre ki muhtemelen bu daha fazla olacaktır. 91 milyar çiftçiye destek olarak öngörülmekte. Bu da böyle aradan altı ay geçiyor, bir yıl geçiyor, bir buçuk yıl geçiyor. Ancak ödeniyor ve bu da o paranın zaten pul olması, değerinin düşmesi anlamına geliyor. Desteklemeleri zamanında, yerinde, hakikaten çiftçinin ihtiyacının olduğu zamanda verilmesi şart. Sütte de, ette de, buzağıda da desteklemelerin yapılması ve zamanında ödemelerin gerçekleşmesi gerektiğini düşünüyoruz, söylüyoruz, uyarıyoruz.”