CHP Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal çiftçilerin mağdur edildiğini belirterek, “Maliyetler belli, her şey belli. Dolayısıyla ortada suni artışlar değil, hakikaten suni politikalarla bu ülkeyi, gündemini işgal eden bir anlayışın olduğunu net bir şekilde söylemek lazım.” diyerek tepki gösterdi.
15 Mayıs Dünya İklim Günü’ne ilişkin açıklamalarda bulunan Sarıbal, iklimleri doğal halinde tutacak bir mekanizmayı bir hedefin ortaya konması gerektiğini belirtip, “Kirletmeden, yıpratmadan, tahrip etmeden. Orman, toprak, su kaynaklarımız en başta. Orman, su, toprak. İnsanoğlunun en önemli yaşam kaynakları. Temiz hayvan, elbette oksijen ve elbette toprağa dayalı gıda. O yüzden iklimleri korumak ve iklimleri olabildiğince doğal yırtmasını sağlamak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız hepimiz her alanda.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çiftçilerle yaptığı konuşmaya değinen Sarıbal, şunları söyledi: “Cumhurbaşkanı her yerde konuşuyor. Çiftçilerle yaptığı bir konuşma var ziraat odaları toplantısında. Her alanda olduğu gibi tarımda da o kadar çok bilgisi var ki batmış bir tarım, perişan olmuş bir çiftçi grubuyla karşı karşıyayız. Ama hala sürekli aynı şeyleri yaparak farklı bir sonuç çıkarmatelaşıyla bol bol bir konuşma hikayesiyle karşı karşıyayız. Beyaz et ihracat kısıtlamasıyla ilgili şunu söyledi: Suni artışlar… Neyse artık, tabi detay yok… Sonra ‘fahiş fiyatlar…’, ’Birileri bu işi kötüye kullanıyor…’
Cebinizde paranız varsa, gittiğiniz herhangi bir kasap ve şarküteride tavuk ve tavuk ürünlerinin olmadığını gördünüz mü? Ama cebinizde para yoksa, nereye giderseniz gidin, olan bir ürüne sadece karşıdan bakarsınız.”
“Ürün var ama ürüne ulaşamıyorsunuz”
Yoksul halkın temel krizinin yeterli beslenememe olduğunun altını çizen Sarıbal, “Yeni dünya düzeninin kıtlık modeli bu. Paranız yok, ürün var ama ürüne ulaşamıyorsunuz. Özellikle dar gelirli, yoksul halkın temel krizidir bu, temel sorunudur. Yani para kıtlığının, gelir kıtlığının yarattığı yeterli beslenememe meselesi. Beyaz ette de böyle. İhracatı kısıyorsunuz. Niçin? İhracat kısılabilir arkadaşlar. Eğer toplumun talebi, üretim onu karşılamıyorsa o talep karşısında ihracat konusu olan ürünü durdurursunuz. Oysa öyle bir şey yok ki. Beyaz et Türkiye’de inanılmaz bir gelişme göstermiş. Çok hızlı üretimin artabileceği, çok hızlı günlük sorunlara cevap verebilecek bir sektör. Ve ciddi anlamda gelişmiş bir sektör. 42 günde bir piliç, bir piliç çok net bir şekilde raflara, satış yerlerine ulaşabiliyor. Sorun orada değil. Sorun, iktidarın yaşanan gerçekleri bilmek istememesinden kaynaklanmaktadır.” dedi.
“İhracatı kısarak sorunları çözemezsiniz”
CHP’li Vekil Sarıbal, kırmızı ette uygulanan yanlış politikalar nedeniyle kırmızı et fiyatının 600 lirayla 1000 lira arasında olduğunu ve bu yüzden de halkın beyaz ete yöneldiğini söyledi. Orhan Sarıbal konuşmasına şu şekilde devam etti: “Beyaz et üretimi şu andaki talebi karşılamaktadır. 70 lira civarında bir kilo tavuğun marketlere ya da kasaba gelişi. Tarım kredi marketlerinde satılıyor, et ve süt kurumlarında satılıyor. Bütün mesele bu ürünü yoksul halka ulaştırabilecek bir mekanizmayı kurabilmek. Soru beyaz et, kırmızı et lüks bir ürün müdür? İhtiyaç değil midir? Tarım kredi kooperatifleri anlamsız bir şekilde yüz milyonlar vererek başka başka fabrikalar alma çabasında bu kaynağı orada kullanacağınıza halkın ucuz gıda almasını sağlayın. İhracatı kısarak sorunları çözemezsiniz.
Serbest piyasa dediniz ya, denetimsiz, kontrolsüz, Bir yerde kira 10 bin lira, bir yerde kira 100 bin lira. 100 bin lira kira verdiğiniz yerde de onu satıyorsunuz, 10 bin lira kira verdiğiniz yerde de onu satıyorsunuz. Hiç kira vermediğiniz yerde de onu satıyorsunuz. Laf olsun diye sadece birilerine bunu söylemek elbette doğru değil. Maliyetler belli, her şey belli. Dolayısıyla ortada suni artışlar değil, hakikaten suni politikalarla bu ülkeyi, gündemini işgal eden bir anlayışın olduğunu net bir şekilde söylemek lazım.
“Çiftçinin deposunda hala buğday var”
Buğday Türkiye için gıda açısından çok değerli. Çünkü bu ülke insanı aynen çayda olduğu gibi ekmek tüketiminde kişi başına 200 kilogramın üzerinde yıllık ekmek tüketimi var. Dünyada birinciyiz. Ne yazık ki Türkiye buğdayda ihtiyacını karşılayacak noktaya gelemiyor. 2022 yılında 8 milyon tonun üzerinde bir ithalat var. 2023 yılında 11.7 milyon ton ithalat var. 2023 yılında 20 milyon tonu aşan bir üretimimiz var. Ve yaklaşık son iki üç yıldır sürekli bir ithalat var. Depolar dolu. Dünya piyasaları düşük. Ve iktidar yine bunu net bir şekilde kötüye kullanıyor. Geçen yıl 45 milyon ton hububat üretildi. Sadece 11 milyon ton Toprak Mahsulleri Ofisi alabildi. Gerisi özel sektör. Hala çiftçinin deposunda buğday var. Arpa var, mısır var. Sadece çiftçinin deposunda mı? Toprak Mahsulleri Ofisi’nin de var. Sadece onların mı? Hayır. Yem sanayinin, un sanayinin, gıda sanayinin, Buğday alıp buğdayı işleyecek entegre sistemi olan herkesin elinde buğday var.
Bir ülkenin halkının gıda ve hal madde meselesi ithalata bırakılamaz. Yabancı ülkelerin ya da çok uluslu şirketlerin egemenliğine bırakılamaz. Hemen derhal fiyat açıklanmalı. Hasat edecek buğdayı dökecek yer bulamayabilir çiftçimiz.
Tarım Kredi Kooperatifleri, diğer bütün birlikler buğday alabilecek bir mekanizmayı kurması lazım. Bakanlığı buradan uyarıyoruz. Toplumun temel ihtiyacı. Bu ülkenin insanının karnını doyurmasının temel unsuru. Stratejik bir ürün. Ekmeklik buğday. 4 yüz kilonun üzerinde olan yerlerde dekardan verim. 13 lira artı 2 lira prim. 4 yüz kilonun altında verim alan ve kurak tarımın olduğu yerlerde yani tamamen sulanma ihtimali olmayan ama iklim yağışına göre hareket eden 4 yüz kilonun altında verim veren yerlerde 13 lira artı 3 lira prim olmak üzere 16 lira fiyatla çiftçiden bu ürün alınmalı ve bu taban fiyat olarak açıklanmalı. Arpa’da 12 lira artı 2 lira net bir şekilde yine 14 lira kurak yerlerde 12 lira artı 3 lira 15 lira olarak fiyatlandırılmalı kilogramı. Maliyet açık. Bugün buğdayın en ucuz maliyeti on liranın üzerinde.”