Ahmet Aygün Ata
Yağmur yavaş yavaş yağdığında Karacabey’imizde bu ‘sindire sindire yağdı, toprak hoşnut oldu’ deriz. Bu sindire sindire üretimin sonsuzluğunun güzelliğini anlatmaya yöneliktir.
Yaklaşık on yıl önce AKP, bana göre bir sömürgecilik dayatması ile Büyükşehir Yasası’nı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerini yok etmek adına uygulamaya soktu. Bugün getirildiğimiz noktada keşmekeşlik, inanılmaz boyutta! Belediye ve devlet bütçesine girdiler eklendi. Korkunç bir rant ağı kuruldu. Partililer yağma Hasan’ın böreği gibi bütçelere akbabalar gibi üşüştü. Yanı sıra belediye içinde şirketleşmeler ile yandaşa makam ve inanılmaz aylıklar sağlandı. Bu yalnızca AKP için mi geçerli? Hayır. Muhalefet partileri de zaten AB’nin sömürgeci Büyükşehir Yasası’nı getireceklerini seçim bildirgelerinde, demeçlerinde ilan ettiler. Süreç içinde onlarda sistemin bir uzantısı olarak yağma Hasan’ın böreğine daldılar.
Son yıllarda hem iktidar hem muhalefet çim, fide dağıtma, tarımsal üretim yapmaya ya da dolaylı yaptırtmaya, kooperatifler açtırtmaya, açılanların çevresinde sanki üretim için çoook büyük işler yapıyormuş gibi pozlar vermeye başladı. İş oraya vardı ki, üreticilerin birkaçını yem ve gübre ile sübvanse edenler bile var.
Diyeceksiniz ki, bu kötü mü? Kötünün ötesinde çok kötü. Devlet içinde Devlet yaratma! AB, Büyükşehir Yasası ile bunu istiyordu zaten. AKP ve HDP tarzı eyaletçilik, CHP ve İYİ Parti tarzı özerk bölgeler! Bu Ulus Devlet’in yok edilmesi demekti. Bu küçük adımlarla sindire sindire ‘devletçikler’ yaratıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti bu gibi sömürgeci yasa ve yönetmelikleri uygular duruma getirilerek ayrıştırma sindire sindire yapılıyor. Türk Ulusu, zamanla şunu konuşur duruma getirildi; “Duydun mu X belediye domates fidesi dağıtıyor” ya da “Y belediyesi besicilere yem desteği veriyormuş.”
Sömürgeciliğin temel ilkesidir; “böl, parçala, yönet”. Ne yapıyor? Örneğin, şu belediyeye AB fonu kadın kooperatifi kursun diye 100 bin Euro hibe etti. Bu belediyeye tarımsal üretim için 125 bin Euro verdi. Neden? Bunu AKP’li belediyeye de veriyor, CHP’li belediyeye de, HDP’li belediyeye de! Halk deyimiyle fonluyor, yemliyor. Bu fonlama ile kaç üretici kurtulur? Kaç kadınımız ekonomik güç sağlayabilir? Üç, beş, on, yüz, bin… Ya geri kalanlar? Bölündükçe, ayrıştırıldıkça ulusal benliğimizi, ulusal değerlerimizi, yarınlarımızı, geleceğimizi yitiriyoruz. Torunlarımızı sömürgeciliğe teslim ediyoruz.
“Üretimin siyaseti olmaz.” Bu söz Karacabeyli değerli bir muhtarımıza ait. Bu söz düsturum, baş tacım. Farklı partilere oy vermiş Türk ulusu şimdi bu sözde ‘bakın, bakın tarıma ne kadar önem veriyoruz’ ile bu kez üretim üzerinden de ayrıştırılıyor. Falanca partinin aracılığıyla kurulan kooperatif, filanca partinin desteğiyle beş on dönüm tarla ektirilenle böldürülüyoruz. Bu bölündürülmelerin son 20 yıllık sorumlusu AKP’dir. Savunma yapan diğer partilere oy verenler,‘ama onlar başlattı’ diyor. Tamam yüzde yüz haklısınız. Yangına ateş taşımak zorunda mısınız? Sele vidanjörlerle su getirmek zorunda mısınız?
Yaklaşık iki yıl önceydi. Birkaç arkadaş ile ilçemizdeki Kadın Kooperatifi’ni ziyaret edelim, bir öneri sunalım dedik. Sistemin partileri onları fuarın bir reyonu, köylerinde daracık bir alana hapsederek ziyaretler ile kendilerine siyasi doyum, siyasi şov merkezi yapıyorlardı. Bir geniş alan bulmuş, gerekli oluru almıştık. Kadınlarımız daha geniş satış şansı elde edecekti. Kabul edilmedik. Bildirilen mazeretin gerçekle uyuşmadığını biliyorduk. Gördük ki, bir iki ay içinde iktidar ve muhalefet partileri ziyaret edip bol bol fotoğraf çektirdi. Birer tane üretenlerden aldılar. Bir dahaki siyasi şova ya da siyasi doyuma değin yine köşelerinde başbaşa bırakıldılar. Oysaki kooperatifçilik birlik demektir, eşitlik demektir, bir olup bölünmemek, çok olup doymak demektir, yarın demektir.
İlçemizde bu ayrıştırmayı bu kadar acı yaşadık. Varın Türkiye Cumhuriyeti’nin durumunu siz düşünün!