Saadet Partisi Karacabey İlçe Sekreteri Adil Çalık, yaptığı basın açıklamasıyla gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin koronavirüsle mücadelede 50 günü geride bıraktığına dikkat çeken Çalık, son birkaç gündür gelen verilerin sevindirici olduğunu ve salgının kontrol altına alınmaya başlandığını belirtti. Adil Çalık, başarıda pay sahibi olan gencinden yaşlısına, Bilim Kurulu Üyesi’nden sağlık çalışanına kadar herkese teşekkür etti.
Koronavirüsle mücadelede hükümetin attığı adımları değerlendiren Çalık, “Salgından etkilenen sosyal gruplara ve sektörlere dönük yeterli olmasa da bir kısım adımların hükümet tarafından atıldığını görmekteyiz. Ancak bu destek ve yardımların şartlarının objektif olarak belirlenip belirlenmediği, bu destek ve yardımlardan hangi şartlarla kimlerin yararlanacağı konusunda toplumda ciddi tereddütler bulunmaktadır. Açıklanan destek ve yardımların partizanca dağıtılacağı, eş dost ve yandaşın kayırılacağı gün değildir. Bu destek ve yardımlardan aranan şartları yerine getiren herkes ve her şirketin yararlandığına dair şeffaf, şüpheden uzak bir güven ortamı tesis edilmeli ve bu konudaki toplumsal endişeler giderilmelidir. Şayet ‘böyle bir endişe yok’ diyorsanız size tavsiyemiz; sırça köşklerden inip tebdili kıyafetle biraz çarşı pazara inin ve bu konudaki endişeleri görün.” dedi.
Hükümetin milletin sorunlarına odaklanacağına, kendi tabanını konsolide edecek söz ve eylemlerde bulunduğuna vurgu yapan Adil Çalık, şöyle devam etti: “Bu eylem ve beyanlar bizzat Sayın Cumhurbaşkanı’nın, Bakanlar Kurulu Toplantısı sonrası açıklamalarına yansımaktadır. Üstelik bu beyanlar herkesin ‘acaba sorunlarımızın çözümü için ne tür tedbirler alındı’ diye merakla ekran başına kilitlendiği dakikalarda yapılmaktadır. Bu da milletimizde derin bir hayal kırıklığı ve iktidara karşı olan güveni iyice sarsmaktadır. Bu açıklamaları dinleyenler ‘bizim derdimiz meselemiz ne, yöneticilerimiz ne peşinde!’ diye hayıflanmaktadır. Bu üslup derin kırılmalara yol açmışsa da, bu atmosferi değiştirmek için henüz geç kalmış sayılmayız. İktidar bir an önce ülkede barış ve huzur ortamını temin edecek bir dil ve üslûp kullanmaya başlamalı ve bu konudaki sorumluluğunu idrak etmelidir.”
“Zaman itibar kazanma zamanı, halkla ilişkilerde prim zamanı değildir. Milletin derdine çare bulunmalıdır” diyerek açıklamalarını sürdüren SP İlçe Sekreteri Çalık, “Kamunun elindeki tüm imkân ve kaynaklar, bu süreçte sadece milletin ihtiyaçları ve ihtiyaç sahibi mazlum milletler için seferber edilmelidir. Dünyanın büyük ekonomilerinin birçoğu salgınla mücadelede Türkiye’nin ayırdığı bütçeden kat be kat fazla bir bütçeyi kendi vatandaşlarının hizmetine sunmuşken, ayırdığı kaynağın çoğu kredi ve borç öteleme ile sınırlı hükümetimiz maalesef yardım yaptığı ülkeleri saymakla milleti teselli etmeye çalışmaktadır. Sizin ‘yardım gönderdik’ dediğiniz ülkeler, sizin milletiniz için ayırdığınız bütçenin kat be kat fazlasını kendi milletleri için ayırdı. Hal böyleyken, iktidarın sanki diğer ülkeler kendi vatandaşlarına bakacak imkâna sahip değil de biz onlara bile yardım ediyormuşuz havası oluşturma çalışması beyhudedir. Siz şayet övünecekseniz diğer ülkelerin kendi milletlerine ayırdıkları bütçeden çok daha fazlasını kendi milletinize harcadığınızı ispat ederek övünün. Devir avunma değil çare bulma zamanıdır. Sevdiğiniz bu algı işlerini bari bu salgın sürecinde terk edin ve milletin derdine odaklanın.” dedi.
İktidarın kendisine biat etmeyen görsel ve sosyal medyayı idari ve cezai tasarruflarla baskı altına almaya çalıştığını iddia eden Adil Çalık, “İktidar ülkedeki medya kuruluşlarının neredeyse tamamını kendisine biat edecek şekilde konumlandırmışken, kendisine biat etmemiş bir avuç görsel ve sosyal medyayı da baskı altına almaya çalışıyor. Mesele baskı altına alınmak istenen bu medya kuruluşlarının yayın politikaları değildir. Biz her biri farklı yayın politikalarına sahip bu medya kuruluşlarının yayın ve haberlerine değil, halkın haber alma hakkına sahip çıkıyoruz. İktidarın da halkın haber alma hakkına saygılı olmasını talep ediyoruz. İdari ve mali tedbir kararlarıyla medyayı susturmaya çalışanların, medya eli ile siyasi operasyon çekmek isteyenlerin hazin sonları ile dolu bir siyasi tarihimiz vardır.” diye konuştu.
Resmi Gazete’de yayımlanan kararların yargı faaliyetlerinin 15 Haziran’a durdurulmasına da değinen Çalık, “En fazla sosyal temasın olduğu yerler arasında bulunan adliyelere dönük bu tedbir, salgın kapsamında gerekli görülebilir. Ancak en az bunun kadar önemli bir diğer hususu da yargısal faaliyetlerin durdurulmasına dair bu kararın hak arama kaybına ve adaletin gecikmesine yol açmaması için de bir dizi tedbir alınmalıdır. İş yükü ve geç işleyen yapısı ile sorunlu olan yargısal faaliyetlerin bu yaklaşık 3 aylık durma sebebi ile iyice sorunlu hale gelmesi önlenmelidir. Üstelik 20 Temmuz itibari ile 1 Eylül’e kadar adli tatil kapsamında yargısal faaliyetlerin kısmen duracağı da dikkate alındığında, 3 aylık sürenin yaklaşık 6 ay kadar yargısal faaliyetlerin durma noktasına geleceği gözden kaçırılmamalıdır. Bu süreçte 2 ana konuda tedbir alınmalıdır. Alınacak tedbirlerden ilki özellikle UYAP ve SEGBİS uygulamaları yoğun olarak kullanılarak yargısal faaliyetlerin tamamen durması yerine, daha az sosyal temas ile dava ve icra dosyalarının ilerleme kaydetmesine imkan sağlayacak tedbirler olmalıdır. Diğer tedbir alanı ise yargısal faaliyetin önemli bir ayağını teşkil eden avukatlar ile avukat ofislerinde çalışan personellerin mali kayıplarına dönük tedbirlerdir. Her iki alanda yapılacak düzenleme ve alınacak tedbirler ile hukuk camiasının da bu salgından en az derecede etkilenmesi sağlanmalıdır.” ifadesini kullandı.
SP İlçe Sekteri Adil Çalık, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından müjdesi verilen ve ataması yapılan 20 bin sözleşmeli öğretmenin hâlâ göreve başlatılamadığını da hatırlatarak, şunları kaydetti: “Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklaması üzerine 20 bin öğretmen adayı büyük sevinç yaşamış ve hazırlıklarını yapmıştır. Ancak aradan geçen yaklaşık 45 günlük süreye rağmen hâlâ göreve başlatılmamışlardır. Atamaları yapıldığı için çalıştığı işten ayrılan ya da iş arayışına girmeyen bu 20 bin kişi şu an ekonomik ve sosyal sıkıntı içerisindedir. İktidardan talebimiz; bu 20 bin öğretmenimizin de bir an önce özlük hakları verilerek göreve başlatılmalarıdır.”