Nevzat Çakır
31 Mart Yerel Seçimleri’nin üzerinden tam 5 ay geçti. Seçim temposu bitti ve Karacabey’deki siyasiler derin bir uykuya daldılar. Koca yaz geçti ama hala uykularından uyanmadılar. Önümüzdeki ilk seçime kadar da pek uyanacakları yok gibi.
Tabii şimdi sorabilirsiniz; Yerel seçim bitti, yakın zamanda başka seçim de yok, siyasiler ne yapacaklar ki?…
İşte kazın ayağı öyle değil maalesef. Eğer aktif siyasetin içindeyseniz, boş durmaya hakkınız yok. Yerel seçim biter bitmez, bir sonraki seçime start vermek durumundasınız.
Eğer siyasette başarılı olmak ve partinizin Karacabey’de iddialı olmasını istiyorsanız, sürekli gündem oluşturmak, sorgulamak ve ilçeyi ilgilendiren çeşitli konularda açıklamalar yaparak farkındalık uyandırmak durumundasınız. Eğer başarılı olmak gibi bir derdiniz yoksa, “benim ilçe başkanı olarak namım devam etsin, egom tatmin olsun” düşüncesindeyseniz o zaman bir şey diyemem tabii…
İster iktidar isterse muhalefet partilerini temsil edin fark etmez, ilçe başkanı ve yöneticileri olarak sizlerin sorumluluğu çok fazla. Bu işe şahsi çıkarlarınız için girmediyseniz, o zaman sorumluluğunuzun farkına varmanız gerekiyor.
Örneğin neler yapabilirsiniz, yardımcı olalım…
Malumunuz yerel seçimler sonrası Karacabey’de belediye başkanı değişti. Hal böyle olunca belediyeyi yöneten parti de değişti. Ancak geçen 5 aylık sürede, hiçbir siyasiden Belediye faaliyetlerine yönelik tek bir açıklama bile gelmedi. Gerçekten çok ilginç! Sanırım Belediye Başkanı Fatih Karabatı, diğer partilerce de gayet iyi gidiyor!
Şunun altını çizeyim; bir vatandaş olarak bana göre Belediye Başkanı Karabatı ve ekibinin hizmetler noktasında zamana ihtiyacı var, buna katılıyorum. En az 1 yıla ihtiyaçları var. Ama özellikle önümüzdeki Mayıs ayına kadar Karacabey’de olumlu anlamda gözle görülür, elle tutulur değişimler yapmaları gerekiyor. Şu ana değin yaptıkları iyi şeyler olduğu gibi eleştirilecek söylem ve uygulamaları da oldu.
Ancak, yeni Belediye yönetiminin zamana ihtiyacı var diye ilçemizdeki siyasi parti başkan ve yöneticilerinin sessiz kalmaları, uykuya dalmaları gerekmez. Sizlerin görevi kısmen sorgulamak, kısmen gündem oluşturmak, kısmen eleştirmek ve kısmen de yeni belediye yönetimine açıklamalarınızla, görüş ve önerilerinizle yardımcı olmaktır. Kısacası vatandaş Karabatı ve ekibine zaman tanıyabilir ama siz sessiz kalamazsınız, kalmamalısınız.
Örneğin Sayın Karabatı’ya trafik keşmekeşliği ve otopark sorununu nasıl çözeceğini, kaldırım işgallerine son verip veremeyeceğini, geçen 5 aylık sürede ilçe merkezi ve köylere ne gibi faaliyetlerde bulunulduğunu, bundan sonra neler yapılacağını, kısaca Karacabey’in ‘büyük köy’ görüntüsünden ne zaman kurtulacağını sorabilirsiniz. Yine Sayın Karabatı’nın seçim öncesi verdiği sözlerinden yola çıkarak sosyal, kültürel ve turizm faaliyetlerinde Karacabey’deki son durumu ele alabilirsiniz.
Özet olarak siz siyasilerin görevi ve sorumluluğu yeni belediye yönetimini hizmetler noktasında çalıştırmak, yerine göre eleştirmek, yerine göre de yol göstermektir. Bu kadar sessiz kalacaksanız bence bir an önce istifa edin ve kendi işinize bakın. Çünkü vatandaş bu kadar sessiz ve uykuyu seven siyasileri hiç sevmez, benden söylemesi…
Tabii sadece belediye faaliyetleri üzerinden gitmeyelim. Bir de bu işin hükümet kanadı var…
Bir kere şunu net olarak söyleyeyim; bu yıl çaresiz kalan, yüreği yanan çiftçiyi yalnız bıraktınız. Bir çoğunuz bu konuda hiçbir açıklama yapmazken, çok azınız da cılız söylemlerle ‘mış gibi’ davrandınız. Muhalefetteki siyasi parti ilçe başkanlarının çiftçinin bu zor günlerinde sürekli ve hemen hemen her gün açıklamalar yaparak, çiftçiyle bir araya gelmeleri gerekirdi. Sizin bu sessizliğiniz en çok Ziraat Odası’nı olumsuz etkiledi. Ziraat Odası’nın daha etkin olabilmesi için özellikle siyasilerin ve sivil toplum kuruluşlarının desteğine ihtiyacı vardı. Çünkü Ziraat Odaları’nın yaptırım gücü olmadığı için tek başlarına yaptıkları açıklamalar da bir yere kadar etkili olmuyor. Sizin hem çiftçinin hem Ziraat Odası’nın yanında olduğunuzu vurgulayan söylemler içinde bulunmanız gerekirdi. Ama bunu yapmayı tercih etmediniz.
Yalnızca bu noktada CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ile İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu’nun hakkını verelim. Gerçekten sık sık çiftçinin hakkını savundular, haykırdılar. Tabii Sayın Sarıbal ve Türkoğlu’nun çiftçilerle ilgili bu söylemleri kısmen CHP ve İYİ Parti’ye yarasa da siz yine de kendinizi kandırmayın derim.
Diğer Bursa Milletvekillerine gelince… Neyse oraya hiç girmeyeyim… Çünkü diğer vekillerimizi pek göremiyoruz… “Milletvekili nasıl olmalı?” sorusunun bana göre yanıtı; CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ve İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu’nu örnek alsınlar yeter.
Yanı sıra, malum ekonomi berbat durumda. Böyle bir ortamda siz siyasiler nasıl sessiz kalabiliyorsunuz anlamak çok güç. Ne bileyim, gidin marketlere pazarlara, orada açıklamalar yapın. Vatandaşın sıkıntılarını anlatın. Siz ne kadar çok konuşursanız, bazı şeyler o denli değişir. Hiçbir şey değişmese bile en azından siz görevinizi yapmış olursunuz.
Bilmiyorum ne yapmaya çalışıyorsunuz ama bu şekilde ne başarılı olursunuz ne de görevinizi layıkıyla yapmış olursunuz.
Gelelim iktidarın temsilcilerine… AK Parti İlçe Başkanı Sayın Gültekin Saygısever, şu ana değin ılımlı bir çizgide politika yapıyor. Bu kısmen ilçe siyasetinde aranılan bir durumdu. Karacabey gibi herkesin birbirini tanıdığı, bildiği bir şehirde sığ tartışmalara, polemiklere gerek yok.
Ama AK Parti Karacabey’de Belediye’yi kaybettikten sonra sessizliğe büründü. Sanırım pek muhalefette kalmadıkları için nasıl davranacaklarını bilemiyorlar. Bir ara Armağan Elçin öncülüğündeki meclis üyeleri Meclis Toplantıları’nda ses çıkardılar ama devamı gelmedi.
Daha sonra ilçe teşkilatı, çeşitli faaliyet ve açıklamalarıyla ‘iktidarın temsilcileri biziz’ mesajı verseler de, başta ekonomik sıkıntılar ve ardından da esnafın ve çiftçinin içine düştüğü ekonomik darboğaza karşı sessiz kalmayı tercih ettiler. Mutlaka onlardan kendi partilerini eleştirmelerini bekleyemeyiz ama en azından halka moral vermeleri, ‘bu sorunların üstesinden geleceğiz, inancınızı kaybetmeyin, devletimiz güçlü’ demeleri gerekirdi. Ama onlar ülke ve ilçe gündemi dışında, halkın pek üstünde durmadığı konular üzerinden sanırım gündem değiştirmek istediler. Kamuoyunda da oluşan algı bu şekilde.
Bana göre iktidarın Karacabey’de gücü her geçen gün azalıyor. Bir şeyler yapmaları gerekiyor. Çünkü tencere kaynamazsa sıkıntı büyük olur! Gidişat hiç iyi değil. Halkın geneli umutsuz. Bu noktada iktidarın yerel temsilcilerinin de işleri zor. Onları anlıyorum ama gündem değiştirmek bakalım başarı getirecek mi?!
Evet sevgili siyasiler! Amacım size akıl vermek değil, bir gazeteci olarak sizleri uyandırmak. Çünkü siz sessiz kaldıkça, sivil toplum kuruluşlarının başkan ve yöneticileri de sessiz kalıyor.
Yeri gelmişken bir parantez de STK’lara açmak istiyorum… Bu kadar olumsuzluğa ve sıkıntıya rağmen sivil toplum kuruluşlarının başkan ve yöneticilerinin rahat tavırlarına anlam veremiyorum. Örneğin sorumlu olduğunuz kurumdaki üyelerinizin ve paydaşlarınızın sıkıntılarını bari dile getirin. Örneğin esnaf odaları, niye bu kadar sessizsiniz? Örneğin Sanayi Odası ve Borsa yöneticileri; üyelerinizin hiç mi sıkıntıları yok? Bu ekonomi ile nereye kadar gidilir? Çıkın açıklama yapın. Üyeleriniz kan ağlıyor, ne zaman konuşmayı düşünüyorsunuz? “Benim konuşmamla olacak iş mi?” diye düşünmeyin. Siz sürekli konuşun ki, dikkat çeksin, farkındalık oluşsun. Böyle sessiz kalmak çok mu iyi anlamadım?
Son olarak gazeteciler olarak biz göreve hazırız. Her şeyi sadece biz yazınca, eleştirince ambargo yiyoruz, bazen tepki görüyoruz, hatta darp bile ediliyoruz. Ama birlikte hareket edersek olumsuzlukları, sorunları değiştirebiliriz. Siyasiler, sivil toplum kuruluşları, kısacası toplum uyanacak ve konuşacak ki, bizler de sesinize ses verelim. Başka türlü olmaz. O nedenle günaydın, haydi kalkın bakalım…!