Ahmet Aygün Ata
Son yıllarda tarımla bürokrasi düzeyinde ya da siyasi anlamda ilgilendiğini sandığımız sözde düşünürler(!) Türkiye Cumhuriyeti’nin azalan yeraltı su kaynaklarının, akımı düşen akarsularının sorumlusunu buldu. Türk Çiftçisi!
Yazan, çizen, bildiri yayınlayan, konferans düzenleyenin alayına bereket! Şunu sorgulamıyorlar; “Türk çiftçisini bir kaç ürün ekmeye zorlayan, kota uygulatan, ekim alanlarını azaltan, tarıma destek verir gibi görünüp dış alım deliliğine tutulan” kimler? Bu soruyu sormayı bırakın aklından bile geçiremeyecek olan bu zevatlar; bürokratlardan, ceylan derili koltuklardan ve emir eri oldukları yabancı şirketlerin güdümünde olduklarından dolayı bu soruyu sormaz, soramaz.
Türkiye Cumhuriyeti, tarımsal ürün çeşitliliği açısından dünyanın en zengin ülkesi. Düşünün bir zamanlar Karacabey’imizin ovası renk cümbüşüydü. Beyaz gelinlik pamuk, günün aydınlığı ayçiçek, ağzımızın tadı pancar, en güzel mikrop kırıcı sarımsak, altın sarısı başaklı buğday… Şimdi durum nedir?
Çiftçi öylesine borç batağına itildi ki tonaj açısından kendisini kurtarabilecek sandığı domatese mahkum edildi. Ektikçe batıyor, battıkça ekiyor. “Ekmesin efendim” diye aklı evveller var. Pancara kota konuldu. Tütün ekimi yasaklandı. Ayçiçek ektirmemek için türlü taklalar atılıyor. Sözde fiyat düşürmek için dış alım yapılıyor. Düşüyor mu? Hayır. Türk çiftçisine tonunu 1.800 TL’ye buğdayı reva gören beyinler, 2.300 TL ton fiyat ile dış alım yapıyor. Mercimeğe ton başına 4.000 TL fiyat biçenler, 7.000 TL civarında dış alım yapıyor. Düştü mü? Hayır. Pancarda kota düşürülmedi mi? Nişasta bazlı şeker üretimi yükseltilmedi mi? Tütün ekim alanlarını azaltmadınız mı? Mercimek, susam ektirmemek için taklalar atmıyor musunuz?
Konya Ovası, bırakınız Türkiye Cumhuriyeti’ni Ortadoğu ve Balkanların tahıl deposudur. Bırakın bizi beslemeyi Avrupa’ya da yeter, Ortadoğu’ya da. Ne yaptı bu aklı evveller. Konya Ovası’nda domates ve pancar ekimine izin verdi, sonra neler oldu? Üç dört yıldan bu yana Konya Ovası obruklardan geçilmiyor! 15-25 metre genişliğinde, 40-80 metre derinliğinde. Neden? Domates ve pancar, tahıllara göre daha çok sulama isteyen ürünler. Çiftçi yeraltı kuyuları açtı, açtı, açtı. Hani deriz ya, ibini dibini karıştırdı diye. Çekildi, yeraltı suları. Alt kurudukça üst bela vermeye başladı.
Karacabey’de iktidar partisi tarımda baltayı vurup çiftçiyi mahvettikçe çareler bulmaya başladı. Türk Şeker’i buna alet ediyorlar. Türk Şeker’in birinci amacı pancar üretimidir. AKP’nin mahvettiği Türk tarımını kurtarmak, iktidarda kalmasının yolunu bulmak değildir. Süreç içinde Türk Şeker’in kârı düştükçe tüm sistemin partilerinde olduğu gibi AKP de hep yaptığını yapacak. Türk Şeker iflas ediyor diye fabrikaları ya kapatacak ya satacak. Alınan buyruk bu! AB, ABD ve Dünya Ticaret Örgütü bunu buyurdu, 80’lerin başında, “Siz ekmeyin, biz veririz” …Neyle verecek? Tabii ki borçla! Borç, borç, borç… Sonuç dolaylı işgal…! AKP de buyruğun yerine getirmenin son uygulayıcısıdır. Pancarda poları düşürüp sonra bunu bir yükseltip ‘müjde’ diye bildirenlerin iktidarıdır bu. Böyle düşünenlerin, çözüm üretmesi olanaksız. Yok etmeye geldiler, var etmeye çok etmeye değil.
Var ve çok etmek isteyenler planlama yapar. Ekimlerden doğanın, toprağın, su kaynaklarının, çiftçinin zarar görmemesi için planlama yapar. Bizim Devlet Planlama Teşkilatımız vardı. Türkiye Cumhuriyeti’nin beşer yıllık planlamalarını yapardı. Yok ettiler. 400 bin ton şeker satarken şimdi şeker alımı yaptıranların en küçük deyimle en ağır sorumlu oldukları Türk Tarımı’nın getirildiği noktanın sorumlusu olarak ‘sulama bilinçsizliği’ ya da ‘yok ekmesinler efendim’ diyerek Türk çiftçisini suçlamasınlar. Aynaya baksınlar. Bilinçsizlikte de, tarımı yok etmede de, çiftçiyi mahvetmede de kendilerini görecekler.