Mustafa Arı
Sünnet; Sevgili Peygamberimizin, Peygamberlik hayatı boyunca takip ettikleri yol, hareket tarzı ve yaşayış şeklidir diye tarif edilmiştir. Peygamberimizin sözlerine, uygulamalarına ve tavrına “Sünnet” diyoruz. Efendimizin hayat tarzı Kur’an’dı. O, müminlere yol göstermiştir. Sünneti, bütün hayatı kuşatmıştır.
Peygamberimiz Veda Hutbesi’nde; “Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız. Allah’ın kitabı ve Resul’ünün sünneti.” buyurmuştur.
Yüce Rabbimiz: “Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, (kötülüklerden) kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur.” buyurmak suretiyle kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderdiğini beyan ediyor.
Sünnet, Kur’an-ı Kerim’i anlama ve beyan etmede son derece önemlidir. Kur’an-ı Kerim’de ve her birisi üzerimize farz olan İslam’ın şartları diye bilinen namaz, oruç, zekat, hac gibi ibadetlerin tatbiki ancak sünnetle mümkündür.
Yine Kur’an’da ayrıntıları zikredilmeyen birçok ahlaki prensip de sünnete dayanır. Bütün bunlar gösterir ki sünnet olmadan, Kur’an-ı Kerim tam manası ile anlaşılamaz ve hükümleri uygulanamaz. Hiç bir mezhep imamı ve fakih “Kur’an ve aklımız bize yeter” dememiştir.
O halde: Sünnet, Kur’an’ın canlanmış ve yaşanmış şeklidir. Sünnet, Resulullah’ı çağa taşımadır. Peygamberimiz yapılması ve kaçınılması gereken emir ve yasaklar hususunda vahye bağlı olduğundan onun emir ve yasaklarına itaat, Allah’ın emir ve yasaklarına itaat sayılır. Bundan dolayı Cenabı-ı Hak Kur’an-ı Kerim’inde, “Peygamber size neyi getirdi ise onu alın, neyi yasaklamış ise ondan da uzak durun” buyurmuş ve sünnetin dinimizdeki yerine işaret etmiştir.
Peygamber Efendimiz: “Benim sünnetimi (sevip) yaşatan beni de sevmiş olur. Beni seven ise cennette benimle beraber olacaktır.” diye buyuruyor.
Peygamberimiz: “Kim benim sünnetimden (yaşam tarzımdan) yüz çevirirse benden değildir.” diye buyurmuştur.
Allah ve Resulünün hayat bahşeden çağrısına icabet edelim. Kur’an’ın ve Sünnet’in hayat bahşeden diriltici soluklarıyla nefsimizi, neslimizi ıslah edelim. İnşallah Peygamberimizin şefaatine nail olur ve onun ümmetimdir dediği bahtiyar müminler arasına katılırız.
Unutmayalım ki; Sözlerin en hayırlısı Allah’ın kitabı Kur’an, yolların en hayırlısı da Muhammed’in sünnetidir.
PEYGAMBERİMİZ VE SÜNNETİ
Onu ve sünnetini iyi anlamak lazımdır. Onun sünneti doğruluktur. O, Allah şekillerinize bakmaz; amellerinize, kalbinize bakar diyordu. O temiz ve güzel giyinmeyi severdi.
Temizlik imandan gelir derdi. Güzel kokular kullanırdı. Misafiri geldiğinde en güzel elbisesini giyerdi.
Onun sünneti; güzel ahlaktır. O en güzel ahlaka, yaradılışa sahip bir insandır. Onun sünneti; sevgi ve merhamettir. İnsanlara merhamet etmeyene Allah’ta merhamet etmez derdi. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız derdi.
Onun sünneti; aile ve çocuk sevgisidir. Sizin en hayırlınız ailesine en iyi davranandır derdi. Çocuk kokusu cennet kokusudur derdi.
Onun sünneti; Tabiat sevgisidir. Kimin elinde bir fidan varsa, kıyamet bile kopuyor olsa onu eksin derdi. Onun sünneti; hayvan sevgisidir; siz yeryüzündeki canlılara merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin derdi. Devesine ağır yük yüklemezdi.
Onun sünneti; kimseye yük olmamaktır, kendi işini kendi görmektir. Onun sünneti; insanlarla iyi geçinmek, onlara yardım etmektir. O komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir derdi.
Onun sünneti, çalışmaktır, üretmektir, kazanıp, dağıtmaktır. İki günü eşit olan aldanmıştır derdi. Onun sünneti; tevazudur, alçak gönüllülüktür. Ben sizin kralınız değil, sizden biri ve kuru ekmek yiyen bir kadının çocuğuyum derdi. Sevgili eşi Ayşe annemizle yarışan, koşu yapan, sahabesiyle şakalaşan, güler yüzlü, tatlı dilli peygamberi hayatımıza sokmalıyız. Biz onunla Kur’an’ı öğrendik. Peygamberin getirdiği Kuran prensiplerine sarılmakla olur. Ne mutlu onu dosdoğru anlayanlara!