Mustafa Arı
İslamiyet, sevgi, güler yüz, tatlı söz, dürüstlük ve iyilik dinidir. Tatlı dil, güler yüz; gönül alan, yakınlık gösteren konuşma ve davranıştır. Hz. Peygamber hep güler yüzlü ve tatlı sözlü olmuş ve bu güzel ahlakıyla bizlere de tavsiye ederek şöyle buyurmuştur: “Sizler, mallarınızla herkesi hoşnut edip gönüllerini alamazsınız. O halde onları güler yüz, tatlı dil ve güzel ahlakla memnun etmeye çalışınız.”
Tatlı dil, güler yüzle sirke satılır ama kaba ve sertlikle bal satılmaz, derler. Müslüman tatlı dilli, güler yüzlü ve güzel ahlaklı olmalıdır.
Özellikle aile hayatında güler yüzün önemi büyüktür. İnsan evindeki huzuruna göre topluma huzur katar. Evinden güler yüzle uğurlanmış bir erkek, sabahtan akşama kadar etrafındakilere tebessüm saçar. Asık surat, sert söz yuvaları çekilmez hale getirir. Samimiyeti kaldırır. İnsanların kalplerini birbirine karşı soğutur. Bir dostum, asık suratlı, evinde ev halkına gayet resmi davranıyor, evine girince çocukları hemen odalarına çekiliyorlar. Bir kimsenin veli olduğu; tatlı dili, güler yüzü, güzel ahlakı, cömertliği, münakaşa etmemesi, özürleri kabul etmesi ve herkese merhamet etmesi ile anlaşılır. Mümin kardeşinin yanında suratı asık durana melekler lanet edermiş.
Adamın dökeceği tatlı dil, tilkinin kargaya döktüğü tatlı dil gibidir, insanı belki kısa bir zaman için aldatır, ama çabucak da foyası ortaya çıkar. Tatlı dil: “Yılanı deliğinden çıkarır” derler. Tatlı dilin neler yapmaya kadir olduğunu anlatmak için böyle demişler. Yapamayacağınız işleri size tatlı dille, güler yüzle yaptırabilirler. Ne kadar öfkeli olursanız olun, tatlı dil sizi yatıştırır. Tatlı dil, güler yüz, hayatın güçlüklerini yenmede, insanları ikna etmede en büyük yardımcımızdır.
Güler yüzlü ve tatlı dilli olan insanlar, ailevi ilişkilerinde, arkadaş ilişkilerinde ve diğer sosyal ilişkilerinde daima başarılı olurlar. Bu insanlar herkes tarafından sevilir ve sayılırlar. Hele hele torununuz size “Dedeciğim, anne anneciğim” dediği zaman (sözün gelişi) yağlarınız erir.
Bir veliye, “Daima halkı güler yüzle karşılıyorsun” dediklerinde, “Az bir şeyle belayı defetmek güçtür, ama güler yüzle dost kazanmak kolaydır” demiştir. Tatlı dil, güler yüzle katı kalpler yumuşar, inatçılar ikna edilir, kırık gönüller tamir edilir, kin ve nefret duyguları, sevgi ve merhamete dönüşür.
İletişimde tatlı dillin önemine binaen: Hani derler ya? Kaç dil biliyorsun?
Kaç dil bildiğin önemli değil! “Tatlı dili bilmedikten sonra”
Tatlı dillim, güler yüzlüm, ceylan gözlüm
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?
Allah cümlemizi tatlı dilli, güler yüzlü insanlarla karşılaştırsın ve tatlı dilli güler yüzlü olanlardan eylesin.
DİNİ İSTİSMAR ETMEK
Dini dünyalık menfaat için kullanmaya din istismarı denir. Din bir geçim aracı değildir ve olamaz. Din istismarcılarının büyük çoğunluğu kötü niyetli kimselerdir.
Din istismarına en çarpıcı haliyle Hıristiyanlıkta rastlıyoruz. O kadar ki, Ortaçağ’da yaşamış Katolik din adamları halkı kandırıp “endülijans” adı verilen kağıtlar satmaktaydılar. Kandırılmış halk “cennetten arsa satın aldık” diye sevinirken, papazlar gelirlerine gelir katmakla meşguldü.
Din hiç bir kişinin, gurup, cemaat ve siyasi partinin tekelinde ve kontrolünde değildir. Emeksiz zengin olanın, kitapsız bilgin olanın, sermayesi din olanın, rehberi şeytandır.
Dini, politikaya alet etmek yahut başka şahsi menfaatler için kullanmak, çok büyük bir günahtır. İslam Tarihinde dinin ilk siyasete alet edilmesi Hz. Ali ile Muaviye arasında geçen SIFFİN Savaşı’nda olmuştur. Muaviye’nin askerleri Kuranı Kerim’in sayfalarını mızrakları ve kılıçlarının uçlarına takarak, Hz. Ali’nin ordusunun üzerine saldırmışlar, Hz. Ali’nin ordusunda ” Kurana karşı savaşmak ” konusunda bir tereddüt oluşmasına sebep olmuşlardır. Bu İslam Tarihinde Allah’ın kelamının ilk olarak siyasi çıkar vesilesi edilmesidir.
Hz. Peygamberimizin Beytül Maldan yani devlet malından yiyenlerin, aşıranların cenaze namazını kılmadığı bilinmektedir.
Hayber seferi sırasında ölen birinden söz ettiklerinde Hz. Peygamber şöyle buyurmuş: “Arkadaşınızın cenaze namazını siz kılın” O arkadaşınız, kamu mallarından bir miktar aşırmıştı. Sebep işte budur. Bunun üzerine, sahabeler, ölen adamın eşyasını karıştırıp baktılar, bir de ne görsünler, Yahudilerden ganimet olarak ele geçmiş bir deri pabucu aşırmış.
Avrupa’daki vatandaşlarımıza, Allahtan korkmayan, ar damarı çatlamış bazı insanların Din, İman, Peygamber ve Allah adını kullanarak, İSLAMİ HOLDİNGLER kuracaklarını ve kar payı vereceklerini söyleyerek, Müslümanların alın teriyle kazandıkları paralarını toplayıp kandırdılar.
Akıllı insan, ahiretin sonsuz kazancını, dünyanın geçici karıyla değiştirmez. Müşteri çekmek gayesiyle dükkanına dini levhalar asmak da dini ticarete alet etmek olur. İyi niyetle yola çıkanları tenzih ediyoruz.
Dini çıkar vesilesi yapanlar dün vardı, bu gün de vardır ve yarın da var olacaktır. Müslümanlar bunlara karşı uyanık bulunmalıdırlar. Din samimiyettir. Halk kimin samimi, kimin aldatmacı olduğunu bilir ve biliyor diye düşünüyorum.