TBMM’nin Balkan ülkelerindeki Dostluk Grubu Başkanları ile AK Parti Bursa Milletvekilleri Mustafa Esgin, Refik Özen, Zafer Işık ve Ahmet Kılıç; Sırbistan, Bosna Hersek, Kosova ve Kuzey Makedonya’daki mevkidaşları aracılığıyla ülkelerin başbakan, bakan ve parlamento üyelerini Barış Pınarı Harekatı hakkında bilgilendirdi.
TBMM Dışişleri Komisyonu ile birlikte ortak yayınlanan mektupta net mesajlar veren milletvekilleri, “Türkiye, Suriye’nin kuzeyini terörden temizleyene ve Suriye halkını teröristlerin zulmünden kurtarana kadar harekâta devam etme kararlılığındadır.” ifadesini kullandılar.
TBMM Türkiye ve Sırbistan Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Mustafa Esgin, Kuzey Makedonya Dostluk Grubu Başkanı Ahmet Kılıç, Bosna Hersek Dostluk Grubu Başkanı Refik Özen ve Kosova Dostluk Grubu Başkanı Zafer Işık, Türkiye’nin, ulusal güvenliği için risk ve tehdit oluşturan birçok terör örgütüyle kararlılıkla mücadele etmekte olduğuna dikkat çekti.
Açıklamada, “Türkiye olarak, terör örgütlerine karşı mücadele etme kararlılığımız tamdır. Uluslararası alanda bu çerçevede ortaya konulan çabalara başından itibaren tam destek verdik. Ülkemiz, 2017 yılında başarıyla neticelendirilen Fırat Kalkanı Harekâtı ve 2018 yılında icra edilen Zeytin Dalı Harekâtı’yla 4.000 kilometreyi aşkın alanı DEAŞ ve PYD/YPG teröründen arındırmıştır. 360 binden fazla Suriyeli bu bölgelerdeki evlerine dönebilmiştir. Ancak sınırlarımıza yönelik Suriye kaynaklı terör tehdidi sona ermiş değildir. Bilhassa Fırat’ın doğusunda sınırın ötesinde konuşlu PYD/YPG terör örgütü unsurlarınca, son iki yılda yüzün üzerinde taciz ve hasmane eyleme maruz kaldık. Bu bölgedeki PYD/YPG tünelleri vasıtasıyla topraklarımıza patlayıcı ve mühimmat kaçırılmakta olup bu malzemeler PKK terör örgütüne transfer edilmektedir. PYD/YPG, Suriye içinde ve Suriyelilere yönelik de terör saldırıları düzenlemektedir. Özellikle kuzeybatı Suriye’de, PYD/YPG’ye bağlı açık kaynaklara göre dahi, 220’den fazla PYD/YPG saldırısı kaydedilmiştir. Ayrıca PYD/YPG’nin elinde tuttuğu bazı DEAŞ’lı militanları Türkiye’ye geçmeleri ve buralarda terör eylemi yapmaları karşılığında serbest bıraktığına yönelik güvenli kanıtlar mevcuttur.
PYD/YPG’nin, çocuk asker alımı, muhaliflere yönelik tedhiş, demografik yapının değiştirilmesi ve kontrolü altındaki alanlarda zorunlu askere alma gibi insan hakları ihlalleri yaptığına dair artan oranda kanıt bulunmaktadır. Yerel halkın PYD/YPG’nin mezalimine karşı şikâyetleri tepkileri sürekli artmaktadır. PYD/YPG tehdidine yönelik beklenti ve hassasiyetlerimiz, Fırat’ın doğusunda askeri ve sivil mevcudiyeti bulunan, başta ABD olmak üzere tüm ilgili Müttefik ülkeler nezdinde her düzeyde defaatle dikkate getirilmiştir. Meşru güvenlik kaygılarımızı ele almak ve DEAŞ’le mücadeleyi sürdürmek amacıyla güvenli bir bölge oluşturulması konusunda ABD’yle görüşmelerimiz sonuçsuz kalmıştır. Bütün temaslarımızda, uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkımızı gerektiğinde kullanmakta tereddüt etmeyeceğimizi vurguladık. Türkiye’nin, sınırlarının yanı başındaki teröristlerin varlığına tahammül etmesinin beklenmemesi gerektiğini yineledik. Ayrılıkçı gündemlere sahip terörist grupların varlığı da Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve birliğini tehdit etmektedir.
Bu arka plan ışığında, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından 9 Ekim tarihinde “Barış Pınarı Harekatı” başlatılmıştır. Harekatın amacı, ülkemiz sınırlarının güvenliğini sağlamak, bölgedeki teröristleri etkisiz hale getirmek ve bu suretle Suriye halkını teröristlerin baskı ve zulmünden kurtarmaktır. Harekât, uluslararası hukuk temelinde, BM Şartı’nın 51. maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa hakkımız ve BM Güvenlik Konseyi’nin terörizmle mücadeleye ilişkin 1373 (2001), 1624 (2005), 2170 (2014) ve 2178 (2014), 2249 (2015) ve 2254 (2015) sayılı kararları uyarınca, Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve birliğine saygı temelinde yürütülmektedir. Daha önceki harekâtlarda olduğu gibi, bu harekatın planlama ve icrasında da sadece bahse konu terör unsurları ile bu unsurlara ait barınak, sığınak, mevzi, silah, araç ve gereç hedef alınmakta olup, sivil halkın zarar görmemesi için gereken her türlü tedbir alınmaktadır.
Müttefiklerimize ait üs ve gözlem noktaları hedef değildir. Askeri ayrıştırma kanalları açık ve işler haldedir. Harekatı, terör unsurları bu bölgeden temizlenene, sınır güvenliğimiz tesis edilene ve Suriye halkı PYD/YPG ile DEAŞ zulmünden kurtulana kadar devam ettirmek niyetindeyiz. Harekât ayrıca yerlerinden edilmiş Suriyelilerin evlerine veya Suriye’de tercih ettikleri başka yerlere, uluslararası hukuka uygun olarak ve ilgili BM kurumlarının koordinasyonunda güvenli ve gönüllü olarak geri dönüşlerini kolaylaştırmaya yönelik uluslararası çabaları desteklemeyi hedeflemektedir. Türkiye’nin harekat alanının demografisini değiştirmek gibi bir maksadı yoktur. Tam tersine, bu terörle mücadele harekatı, etnik temizlik de dahil olmak üzere, insanlığa karşı işlenen suç niteliğindeki PYD/YPG eylemleri sebebiyle yerlerinden edilmiş Suriyelilerin geri dönüşlerinin önünü açacaktır.
Türkiye’nin terörle mücadeleye dönük çabaları, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliğinin korunmasına da katkıda bulunacaktır. Suriye’de DEAŞ’a karşı sahada göğüs göğse mücadele veren tek ülke olan Türkiye için, DEAŞ tutuklularının durumu büyük önem arz etmektedir. Tüm yabancı terörist savaşçıların menşe ülkelerince geri alınmasının sürdürülebilir tek çözüm olduğuna inanmaktayız. Bu kapsamda BM Genel Sekreteri, BM Güvenlik Konseyi Dönem Başkanı ve NATO Genel Sekreteri harekatın başlangıcı hakkında ivedilikle mektupla bilgilendirilmiştir. Suriye’nin İstanbul Başkonsolosluğuna Nota’yla bildirimde bulunulmuştur.” denildi.