Ahmet Aygün Ata
Yazın ortası sayılan ay. Tahılgillerin ürün kaldırma zamanı deriz, biz Türkler. Bu nedenle Anadolu’da halk,‘orak ayı’ demiştir. Besin için, ekmek için ne denli değerliyse Orak ayı, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı, özgürlüğü içinde çok çok değerlidir.
20 Temmuz 1934’te kanla elde edilen bağımsızlığımızın kutsandığı gündür, aynı zamanda. Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalanmış. “Boğazlar Türk’ündür” utkusu ile Cumhuriyetimiz daha anlam kazanmıştı.
Lozan Barış Antlaşması’nın çetin diplomatik savaşının ardından Boğazlar ileride çözülmek üzere sonraya bırakılmıştı. Neden sonraya bırakıldığını anımsayalım. Osmanlı İmparatorluğu’nun mahvettiği Anadolu yeni bir savaşı kaldıracak durumda değildi. Diplomatik bir deha olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İkinci Dünya Savaşı’nın yaklaşmakta olduğunu görünce yeniden Boğazları gündeme getirdi. Dünya Savaşı’nın tarafı olacak ülkeler Boğazlardan Türkiye Cumhuriyeti’nin geçiş tanıması durumunda bir taraf diğer tarafa ağır basacak, savaşta zafer o ittifaka gidecekti. Bunları çok önceden kestiren Atatürk’ümüz, bu nedenle Boğazlar konusunda son noktaya dek diplomatik davrandı. Savaş tehlikesi belirdiğinde de Boğazları gündeme alıvermişti. Emperyalist devletler İkinci Dünya Savaşı’nın yaklaşmakta olduğunu görünce deyim yerindeyse tıpış tıpış Türkiye Cumhuriyeti’nin dediği biçimde Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni imzalamıştı.
Bu kutlu gün soylu Türk ulusuna kutlu olsun.
Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası anlamda adının tüm dünyaya ilan edildiği, tüm dünyaca kabul edildiği gün, 24 Temmuz 1922 tarihidir. Lozan Barış Antlaşması’nın imzalandığı tarihtir. Defalarca durmuş, diplomatik savaş verilmiş. Aylar süren bu diplomatik savaş utkuyla sonuçlanmıştı.
Saltanatın Türk ulusuna ölüm, gözyaşı, kapitülasyonlar bıraktığı Genç Türkiye Cumhuriyeti varlığını imza altına aldırmıştı. Hastalıkların, yoksulluğun, ezilmişliğin altında yok olmak tehlikesi altında olan Türk ulusu yeniden dirilmişti. Kendi topraklarında özgür, bağımsız ve başı dikti.
24 Temmuz Lozan Barış Antlaşması Türk ulusuna kutlu olsun.
Ve yıllar geçti. Ülkemizin içinde hâlâ kalan güdümcü, dışa tapan, Türk ulusuna düşman, Cumhuriyete düşman, Atatürk’e düşman kitleler zaman zaman iktidara geldi. Gerek Lozan Barış Antlaşması, gerekse Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile ilgili sayısızca yalan ‘yalan’ ürettiler. Gizli olduğunu(!) söyledikleri maddeleri gizli olmasına karşın onlar biliyorlardı!
Kaynakları yoktu. Belgeleri yoktu. Bilgileri yoktu. Ama kinleri vardı.
Ve gün geldi. Gıybetle ilgili din soslu konuşan bu şaşkınlar kitlesi gıybetin katmerlisini yaptı. Tıpkı İslam dinini kuşattıkları bi’datlara tapınmak gibi bu yalanlarla, bu gıybetlerle Atatürk’e küfretmeye başladılar. Türkiye Cumhuriyeti’nin makamlarında oturdular. O makamların kürsülerinden Atatürk’e bela okudular, lânet okudular. Lozan Barış Antlaşması’nın kutlu gününde Atatürk’e ‘hain’ dediler!
Hepimiz sustuk. Kimileri görmez, bilmez, duymazdan geldi. Kimileri terk ettikleri Milli Demokratik Devrim programının reddini küfredenlere, lanet okuyanlara, bela okuyanlara, hain diyenlere gıkını çıkarmadığı gibi, ‘Vatan Savaşçısı’ dedi.
“Kurucu Partiyim” diyenler ise; PKK’lı teröristlere, ABD ile darbe yapmaya kalkan FETÖ terör örgütüne ‘adalet’ için yürüdü ama Atatürk’ümüze lanet ve bela okunmasına, küfredilmesine, hain denmesine gıkını bile çıkarmadı!
Ulusal günlerde, Atatürk’ün ölüm yıldönümünde kurusıkı Atatürk nutuğu atan partilerden de gık çıkmadı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerine, kurucusuna, onunla birlikte savaşmış, şehit düşmüşlere de gidiyordu o hakaretler, lanetler ama kurusıkı Atatürkçülük bu kadar olurdu. Görmez, bilmez, duymazı oynadı diğer partilerde!
Yine 24 Temmuz geldi. Yine birileri Ayasofya minberine çıkıp lanet okuyabilir. Emperyalizmin bugünkü piyonları küfredebilir. Hain diyebilir. Nereden beslenirlerse beslensinler, neyin ardına sığınırlarsa sığınsınlar, nereye kaçarlarsa kaçsınlar… Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerleri, Türk ulusunun bağımsızlık ve özgürlüğüne tutkusu, Kemalizm’in bin yıllarca ışık saçacak ilke ve devrimleri o meczupları, o karanlıkları ışıltısıyla boğacaktır.
YAŞASIN TÜRKİYE CUMHURİYETİ, YAŞASIN SOYLU TÜRK ULUSU, YAŞASIN GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.