Mustafa Arı
Günahsız olarak doğan insan, ergenlik çağından sonra nefsine ve şeytana uyarak günah işleyebilir. Günah işleyebilen bir varlık olması nedeniyle Yüce Allah günahtan kurtuluş yolu olarak tövbe kapısını insanlara açmıştır. Her insanın tövbeye ihtiyacı vardır. Önemli olan hiç günah işlememek değil, günahta ısrar etmemektir. Peygamberimizin, “Günahkarların en hayırlısı tövbe edenlerdir” hadisi buna işaret etmektedir.
Tövbe pişmanlık, günahı terk ve bir daha günaha dönmemektir. “Benim günahım çok Allah beni affetmez” deyip tövbe ederek günahtan dönmemek küfre giden yoldur. Küfre giden yola düşmemek için tövbe etmeliyiz.
Yüce Allah da insanın hiç günah işlememesini değil, günahta ısrar etmemesini, işlediği günahına tövbe etmesini istemektedir. Bu itibarla insan işlediği günahına tövbe etmelidir. İnsanın tövbe etmede acele etmesi gerekir. Çünkü ölümün insana ne zaman geleceği belli olmaz. Ölüm gelip çatmadan önce şartlarına uygun tövbe edildiği takdirde Allah kulunun tövbesini kabul eder. Allah kulunun tövbe etmesine sevinir. Mümin günahına şartlarına uygun tövbe edebildiği ve günahı bağışlandığı zaman hiç günah işlememiş gibi olur. Tövbe eden mümin, Allah ve peygambere itaat etmiş, hem günahından kurtulmuş hem de sevap kazanmış olur.
Tövbeler aracıya ihtiyaç olmadan doğrudan Allah’a yapılır. Tövbe etmek için özel bir zamana ve mekana ihtiyaç yoktur. Her zaman ve her mekanda tövbe edilebilir. Kul haklarıyla ilgili günahlarda hak sahibine hakkının verilmesi ve ondan helallik alınması gerekir.
Şirk, küfür, inkâr, isyan büyük-küçük her türlü günahtan şartlarına uygun tövbe edildiği zaman tövbesi geçerli olur. Sadece son nefeste yapılan tövbeler geçerli değildir.
Her günahkar tövbe etmelidir. Nefsine uyan herkes tövbe etmelidir. Allah’ın yap dediğini yapmayan, yapma dediğini yapan her insan tövbe etmelidir. Namaz kılmayan kul, tövbe etmelidir. Allah’a isyan eden tövbe etmelidir.
Gaflete düşen tövbe etmelidir. Kafasından yanlış düşünceler geçen tövbe etmelidir. Tövbe etmeyen, tövbeyi geciktiren tövbe etmelidir.
Allah; “Ey İman edenler! Nasuh (ciddi, samimi) dönüşü olmayan bir şekilde tövbe edin” buyuruyor. (Tahrim Suresi: 8)
Tövbe eden Allah’ın rahmetine kavuşur ve kurtulur. Biz ne yapacağız? Geçmiş için tövbe istiğfar edip, ibadet hayatına ve Allah’a kulluğa yöneleceğiz. Bize bu düşer, bize bu yakışır.
ZEKAT İSLAM’IN KÖPRÜSÜDÜR
Zekat; bereket, temizlik ve arınma manalarına gelir. Zekat farz bir ibadettir, terki günah, inkarı küfürdür. Zekat bir temizliktir. Hem malı temizler, hem de mal sahibinin gönlünü arıtır, ahlakını yükseltir. Zekat ibadeti, fakirle zengin arasında sosyal bir bağın kurulmasını sağlar. Zekat malı bereketlendirir ve çoğalmasına vesile olur.
Zekat herkese farz olmadığı gibi herkese de zekat verilmez. Kimlerin zekat vereceği ve zekatın kimlere verilmesi gerektiği Kur’an-ı Kerim’de, Hadis-i Şerifler’de belirtilmiştir. Hür, akıl-baliğ ve Müslüman bir kimse nisap miktarı mala sahip olduğunda ve bu malın üzerinden de bir yıl geçtikten sonra malının kırkta birini zekat olarak vermekle yükümlüdür.
Kur’an-ı Kerim’de zekat verilebilecek kimseler şöyle sıralanmıştır; Fakirler, yoksullar, yolda kalmışlar, borçlular, hizmetçiler (köleler), Allah yolunda gayret sarf edenler, kalpleri İslam’a ısındırılmak istenenler ve zekat toplayan memurlar.
Ana, baba, büyükanne, büyükbaba, evlat, torunlara, Karı-koca birbirine, zenginlere ve gayri Müslimlere zekat verilmez.
Zekat verirken en yakından başlayarak önce kardeş, dayı, teyze ve çocukları, sonra yakın komşular ve arkadaşları tercih etmek esastır. Eğer zekatla mükellef durumda isek, mutlaka zekatımızı verelim. Bunun bize dünyada da ahirette de müspet dönüşümünün olacağını bilelim. Zekatı verirken dikkatli olalım, karşımızdakini asla incitecek bir tavır içerisinde olmayalım. Zekatı verdiğimiz kimseden her hangi bir beklentimiz olmasın, yumuşak, nazik bir yöntem ve üslupla ve karşımızdakini onura da ederek zekatımızı verelim. Zekatın usulüne uygun olarak verilmesi halinde; zengin-fakir dengesi kurulacak, hiç kimse halinden şikayetçi olmayacaktır.
Peygamberimiz: “Her sabah iki melek iner. “Birisi Allah’ım sadaka verenin malına bolluk ver.” der, diğeri de, “Allah’ım sadaka vermeyenin malını yok et” der.”
Zekat verilmeyen mal, kişinin başına beladır. Zekatını veren Allah’ın rızasına, Resulullah’ın duasına nail olur. Zekat, toplumda yardımlaşma, dayanışma, birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularını güçlendirir. Zekat toplumsal problemlerin en aza indirilmesine vesile olur. Hırsızlığı, haksız kazancı önler. Haramlara, haram kazanca set olur. Fakirin zengini kıskanmasını, kin ve düşmanlığı önler. Zekat, tehlikeli vadileri aşmak ve selametle cennete ulaşmak için en muhkem köprüdür. Bu köprüyü koruyan kimse, felaketlerden uzak kalır. Zekatını gerektiği gibi, gerektiği şekilde, gerektiği yerlere gönül rızasıyla, incitmeden, başa kakmadan verebilmeyi bu vesile ile dünya ve ahret mutluluğu elde edebilmeyi ümmeti Muhammed’e nasip eylesin.