Ahmet Aygün Ata
“Türk ulusuna saldıran düşman önce Türk subaylarını aşağılamak ister. Her durumda ordu, düşmanlarımızın birinci saldırı hedefi oldu. Orduyu mahvetmek için kesinlikle subayları mahvetmek, aşağılamak gerekir. Düşmanlarımız herkesten önce subayları öldürür, onları aşağılar ve hor görürler.” (Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Ağustos 1920 Afyonkarahisar’da orduya yaptığı konuşması) (Kaynak: Afyonkarahisar İkaz Gazetesi, Aktaran Yenigün Gazetesi, Atatürk’ün Bütün Eserleri)
“Türk ulusu askerlikte doğmuş, askerlikte büyümüş ve bugüne dek askerlikle yaşamıştır. Kalan yaşamının sürmesi ve mutluluğu da yine ancak askerlikle mümkün olacaktır.” (Gazi Mustafa Kemal Atatürk – Zabit ve Kumandan, Mehmet Nuri Conker, Sayfa 101)
Türk ordusuna ve Türk subaylarına saldırı 1980 Amerikancı darbesiyle başlatıldı. Fetö terör örgütü daha o yıllarda Turgut Özal’ın desteğiyle hem devletin içine sızmaya başladı, hem Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerine bağlı Türk subaylarını önemli görevlerden pasifsize ederek İsrailiyat ile dini değiştiren cemaat tarikatlarına yol açtı. Burada diğer suçlu Kenan Evren’dir.
Süreç 1990’larda daha da hızlandı. Amerika’nın “Bizim Çocuklar” dediği Amerikan Çocukları; liberaliyle, dinci dinsiziyle, AB’cisiyle, Yeşil sermayesiyle, satın alınmış gazetecileriyle, fonlanan sözde Kitle Örgütü özde Türkiye Cumhuriyeti düşmanı oluşumlarıyla Türk subaylarını ve ordumuzu hedefe oturttu. Yalan, iftira dolu kampanyalar, yazılar ve algı oyunlarıyla subaylarımızın ve dolayısıyla ordumuzun etnik/dinci bölücü örgütlerle savaşımını baltaladılar. Öyle ki; Hizbullah cinsi dinci örgütler ile PKK cinsi etnik bölücü örgütleri cici-mağdur-demokrat ilan ettiler. Siyasi partiler durur mu? Bu bölücü örgütleri savunanlara önce milletvekilliği yolunu açtılar, sonra devletimizin kritik noktalarında görevler verdiler.
Türkiye Cumhuriyeti’ni bölme süreci AK Parti ile yeni bir safhaya 2000’li yıllarda ulaştı. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Ay Işığı gibi kumpaslarla FETÖ ve ABD ile el ele vererek tıpkı Atatürk’ümüzün dediği gibi Türk subaylarını aşağılamaya, tutsak edip hapishanelere doldurdular. 3 binin üzerinde sahte doküman, sahte CD, sahte tanık ile Türk subayları ölümüne tutsak edildi. Yetinildi mi? Hayır! Erbakan’ın ölümü beklenerek bir de 28 Şubat kumpası kuruldu. Sözüm ona bu dinci, liberal, yetmez ama evetçi, akil insanlara(!) göre 28 Şubat 1997 yılındaki MGK kararları ‘Darbe’ idi.
AK Partili Nimet Baş başkanlığındaki TBMM Araştırma Komisyonu nerelere gitse, kimleri dinlese 28 Şubat’ın darbe olduğunu söylettiremeyince raporunu açıklama zorunda kaldı. Bu arada cemaat ve tarikatlara mensup olduğu için ordudan atılanları da sahaya sürdüler! Sözüm ona binlerce subay ve astsubay ordudan namaz kıldığı, oruç tuttuğu, eşi başını örttüğü için atılmıştı. Bu koskocaman bir yalan ve emperyalist güçlerin orduyu hedef almasından başka bir şey değildi. Ordudan atılan onlara göre dindar, özde bölücü cemaat tarikatlara mensup olanların sayısı öyle binlerce değildi. 500’e yakındı ve salt İsrailiyattan beslenerek Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışan tüm cemaat ve tarikatlara ait sayı bu kadardı. Hem de 40 yıllık süreçte. Yalnızca bunlar mı ordudan atıldı? Hayır, etnik bölücülük yapan, satanist, yüz kızartıcı suçtan yakalananlar, Hristiyan tarikatlarına bulaşanlarla bu sayı 1.500 civarındadır.
Bugün…
Türkiye Cumhuriyeti Ordusu içinde ‘sarıklı cübbeli’ cemaat tarikat mensupları cirit atmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Ordusu’nun yeteneği yokmuş gibi Türk ulusu ve Türk ordusu düşmanı kimi kurum ve kuruluşlara ordu içinde ‘eğitim yolu’ açıldı.
Kimi partiler Türk Bayrağı ile sorunu olanlar ile el ele verdi! Kimi partiler Türkiye Cumhuriyeti’ni eyaletlere bölmek isteyenlerle el ele verdi! Kimi partiler “Askerliği kaldıracağız” diyenlerle el ele verdi! Kimi partiler Türk Ordusu’nu ‘terörist olarak görenlerle’ el ele verdi! Kimi partiler ‘Ulusu olan ordunun’ düşmanlarıyla el ele verdiler!
İktidar Partisi, 24 Mart’ta Mora’da binlerce Türk’e soykırım uygulamış Yunanistan’ın sözde Bağımsızlık Bayramı ilan ettiği bu lanet olası günde kutlama yayınladı!
Yetinmediler; Türk Ordusuna ‘işgalci’ diyen Yunan Bakan ile açılış yaptılar! Muhalefet ‘açılım adlı’ ihanet sürecini yeniden başlatacağını ilan ediyor! Cumhur ittifakı ortağı kadın haklarına saldıracağını ilan ediyor! Millet İttifakı ortağı orduyu kaldıracağız diyor! Cumhur İttifakı adayı Türk Bayrağı’nı hedef alıyor! Millet İttifakı “Kürt sorununu çözeceğiz” diyor!
Gazi Meclisimize; PKK destekçisi, Hizbullah, katil, Türk Ulusu ve Bayrağı’na düşmanlar, Neoconlar, ABD-İsrail-İngiltere sevicileri girecek! Ve bu yıllarca süregelecek. Ama Türk ordusu bunlara karşı çıktığı, savaştığı, önlem aldığı için ‘Darbeci’ ilan edilecek!
Edep Ya Hu! Akıl Ya Hu! Vicdan Ya Hu! Adalet Ya Hu! Bir kez Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerine sahip çıkın Ya Hu!
Neden Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün ordusu diyoruz?
“Subay, toplumun yararını düşünen en büyük varlık olmalıdır. Camilerin kiliseye döndürüldüğünü, İslam kızlarımızın ve kız kardeşlerimizin, düşman kucaklarında dolaştırıldığını, yetimlerin ve yaşlıların düşman çizmeleri altında can verdiğini, yüz binlerce göçmenin aç ve çıplak, yağmur ve kar altında yollarda perişan olduğunu görmek en çok bizi, subayı acı acı düşündürmelidir. Bunların böyle olmaması için düşmana gerilecek siper bizim göğüslerimizdir.” (Gazi Mustafa Kemal Atatürk – Zabit ve Kumandan, Mehmet Nuri Conker, Sayfa 102)
“(Gazi Osman Paşa için) Ünlü gazimizin bir gün kasabanın kenarındaki karargâhında otururken bir düşman top mermisi parçasının önündeki kahve takımını alıp götürmesine karşı, gayet umursamazlıkla bakması, onun maddi yaşama ne kadar az önem verdiğinin kesin kanıtıdır. Asker yaşamının, görev tehlikesi karşısında bundan çok önemi olmamalıdır.” (Gazi Mustafa Kemal Atatürk – Zabit ve Kumandan, Mehmet Nuri Conker, Sayfa 106)
“Sıkıntının en çetini ölüm değil mi? Askerin alın yazısında bu zaten yazılı. O halde asker için göğüs gerilmeyecek hiçbir engel kalmaz. Elverir ki, komutanların azim ve niyeti gerektiğinde askere mümkün değil gibi görünen konuları yaptıracak kadar dayanıklı ve metin olsun.” (Gazi Mustafa Kemal Atatürk – Zabit ve Kumandan, Mehmet Nuri Conker, Sayfa 115, Madde 79’dan bir bölüm)
İşte bu nedenledir ki; Mustafa Kemal’in Ordusu diyoruz!
İşte bu nedenledir ki; “Ordusu olan bir ulus değil, ulusu olan bir orduyuz” diyoruz!
Bununla oynadığınız, buna karşı düşmanca tavır içinde olduğunuz, düşmanla işbirliği yaparsanız… Bu bedeli Türk ulusu tutsak olarak öder.
Türk ordusuna düşman olursanız, tarih yargıcı bu tür söylem sahiplerini, savunucularını, işbirlikçilerini ‘Vatan Haini’ olarak nitelendirir.