Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Çiftçilerimizin biriken borçlarının faizsiz yapılandırılması, süt hayvanlarının kesime gitmesinin önlenmesi, besicilerimizin maliyet ve pazarlama sorunları, patateste pazarlama sorunlarının çözülerek ihracat teşviği verilmesi yanında mevzuat değişikliği yapılması düşünülen sözleşmeli üretim ile ilgili görüşlerimizi Sayın Cumhurbaşkanımıza, Hazine ve Maliye Bakanımıza, ve Ticaret Bakanımıza ilettik, Tarım ve Orman Bakanımız ile bu sorunları görüştük. Acil olan bu sorunların kısa sürede çözülmesini bekliyoruz.” dedi.
Bayraktar yaptığı açıklamada, kredi borçlarının faizsiz yapılandırılması, Ulusal Süt Konseyi’nin 1,5 olan süt/yem süt/yem paritesini göz önüne alarak yeni bir süt fiyatı tespit etmesinin gerekliliğini vurgulayarak, besicilerimize yem desteği verilmesi, hayvanlarının maliyet üzerinde bir fiyatla Et ve Süt Kurumu tarafından alınmasının önemini belirtti.
Son yıllarda artan girdi fiyatları, pazarlama sorunları ve yaşanan doğal afetler nedeniyle krediye daha fazla ihtiyaç duyan tarım sektöründe koronavirüs ile birlikte kredi borçlarının da buna paralel olarak arttığını ifade eden Bayraktar, şöyle devam etti: “Çiftçinin toplam borç bakiyesi,2019’da 106 milyar 307 milyon lira olarak gerçekleşirken, 2019 yılı sonundan 2020 Eylül ayına kadar, tarımda kredi kullanımı 122 milyar 941 milyon liraya ulaştı. 9 aylık süreçte bankalardan kredi kullanımı yüzde 15,6 oranında artış gösterdi. Bu dönemde, Tarım Kredi Kooperatiflerinin kullandırdığı kredi miktarı ise 7,7 milyar lira oldu. Koronavirüs nedeniyle alınan çeşitli kararlar çerçevesinde bankalar vadesi gelen kredilerde erteleme ve yapılandırma yaptı, ayrıca Temmuz ayı sonuna kadar icra işlemleri durduruldu. Ancak, süre bitiminden sonra, Tarım Kredi Kooperatifleri ve bankalar tarafından icra işlemleri başlatıldı. Bankalar, mevzuatları çerçevesinde yapılandırma kolaylıkları sağlasa da, yüksek faiz oranları ile yapılan yapılandırma çiftçilere daha çok zarar vermektedir. Çiftçinin geleceğe yönelik borcu katlanarak artmaktadır. Aslında, çiftçimiz borcunu tamamen ödemek istemektedir. Çiftçilerin bunu yapabilmesi için de, tüm bankalara ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları yapılandırılarak faizsiz olarak uzun vadeye taksitlendirilmesi önem arz etmektedir.”
“Süt ve ette yüksek maliyetler”
Süt ve et üreticilerinin en büyük girdisinin yem olduğunun altını çizen Bayraktar, 2020 yılı Kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre besi yeminin yüzde 41,98, süt yeminin ise yüzde 41,88 arttığını açıkladı. Bayraktar, şunları kaydetti: “Kaba yem fiyatlarında da ciddi oranda artışlar gerçekleşmiştir. Saman fiyatı bir yılda yüzde 27,16, mısır silajı yüzde 24,24, kuru yonca otu yüzde 24,48 oranında artmıştır. Buna karşılık üreticinin sattığı çiğ süt fiyatı Ulusal Süt Konseyi’nin belirlediği tavsiye fiyata göre 15 Kasım 2019 yılından bu yana brüt 2 lira 30 kuruş olarak Aralık 2020 tarihine kadar sabitlenmiştir. Bütün girdiler artarken çiğ süt fiyatları artırılmamaktadır. Üreticinin eline kesintilerle birlikte geçen fiyat 2 lira 17 kuruştur. Bilim adamları sürdürülebilir bir süt hayvancılığı için süt/yem paritesinin en az 1,5 olması gerektiğini ifade etmektedirler. Çiftçilerin alım gücü 2015 yılından bu yana sürekli düşmektedir. 2015 yılında 1,16 olan parite, 2016 yılında 1,12, 2017 yılında 1,03, 2018 yılında 1,00, 2019 yılında ise 1,05 olmuştur. 2020 yılı Ocak ayında 1,23 olan parite, bu aydan itibaren sürekli düşmüş, yem fiyatlarında yaşanan hızlı artışlarla birlikte Kasım ayında 0,94’lere kadar gerilemiştir.
Ulusal Süt Konseyi bir an önce toplanarak,1,5 pariteye göre bir fiyat açıklayarak, damızlık süt hayvanlarının kesime gitmesini önlemelidir. Beklentimiz, fiyatın sürdürülebilir seviyeye getirilmesi ve süt priminin de Ekim-Kasım-Aralık aylarında da 40 kuruş olarak ödenmeye devam edilmesidir. Diğer taraftan kırmızı et yetiştiricilerimiz bir kilo karkas sattığında; 2015 yılında 26,32 kilo yem alabiliyorken, 2016 yılında 28,15 kilo, 2017 yılında 26,09 kilo, 2018 yılında 21,64, 2019 yılında ise 19,05 kilo yem alabilmiştir. Görüldüğü gibi yetiştiricilerin alım gücü 2016 yılından itibaren sürekli azalmıştır. 2020 yılına gelindiğinde alım gücündeki azalma devam etmiş, Kasım ayında yem fiyatlarının da yükselmesiyle birlikte alım gücü 16,04’e kadar düşmüştür. Bu nedenlerle üreticilerimiz sıkıntı içindedir.
Kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre, besi yem fiyatları yüzde 42 oranında arttı. Besicilerimizin alım gücünün artırılması, üretimden vazgeçmemeleri için üreticilerimize mazot ve gübrede yapıldığı gibi yem desteği verilmelidir. Ayrıca Et ve Süt Kurumu düşen et fiyatlarına karşı makul bir fiyatla piyasaya girerek üreticimizin maliyeti üzerinde onu memnun edecek bir fiyatla et kesim fiyatlarına müdahale etmelidir. Sektörde yaşanan sorunlar nedeniyle yüksek maliyeti karşılayamayan üreticilerin damızlık hayvanlarını kesime sevk etmesine neden olmaktadır. Bu hayvanlar bizim geleceğimizdir. Bütün bu nedenlerle süt ve besi üreticilerimiz sıkıntı içindedir Hayvancılıkta yaşanan bu sorunlar yüksek maliyeti karşılayamayan üreticilerin damızlık hayvanlarının kesime gönderilmesine, et fiyatlarının düşerek üretici gelirinin azalmasına, üretimden çekilmesine neden olmaktadır. Hayvansal üretimde sürdürülebilirliğin et ve süt üretiminde kendine yeterliliğin sağlanması, koronavirüs ve kurların artması sürecinde daha da önem kazandı. Çünkü kesilen hayvanları yerine koymak, eskisinden daha pahalı hale geldi. Bu hayvanlar bizim geleceğimizdir.
Hayvancılık sektörünü ithalata bağımlı olmaktan kurtarmalıyız. Çünkü artık yurt dışından ucuz et ve ucuz hayvan bulma imkanı yoktur. Yapacağımız her ithalat bağımlı ülke insanımızın daha pahalı et yemesine daha pahalı süt tüketmesine neden olacaktır. İthalatla sadece et ve hayvan değil enflasyon da ithal etmiş olursunuz. Bütün bitkisel üretim için de bu böyledir. Üretemezsek enflasyon ithal ederiz. Bunu, bugün ithal ettiğimiz bitkisel ve hayvansal ürünlerde görüyoruz. Ülkemizin gıda güvencesinin sağlanmasında yerli ve milli üretimden başka çıkış yolu yoktur.”
“Sözleşmeli üretimin yeniden yapılandırılması”
Ülkemiz için stratejik öneme sahip toprak ve su kaynaklarımızın etkin bir şekilde kullanılması ve çiftçilerimizin düzenli bir gelire, tüketicilerimizin de makul bir fiyattan ürünlere ulaşabilmesi için tarımda üretim planlamasına ihtiyaç bulunduğunu ifade eden TZOB Başkanı Bayraktar, şöyle devam etti: “Üretim planlamasının en önemli araçlarından birisi tarım ve sanayi entegrasyonunu da sağlayacak sözleşmeli üretim modelidir. Sözleşmeli üretim halen ülkemizde belli alanlarda ve ürünlerde uzun yıllardan bu yana yapılmaktadır. Ancak uygulamada bazı sorunlar da yaşanmaktadır. Bu sorunların aşılabilmesi ve sözleşmeli üretimin yaygınlaştırılabilmesi için, üreticinin hakkını koruyacak düzenlemelerin yapılması, üreticinin gelirlerinin garanti altına alınması, sözleşmenin üretici ile firma arasında yapılması yerine, birlik, kooperatif ve benzeri çiftçi örgütleri ile yapılması ve bu yolla üretim yapan üreticilerin desteklenmesi, devletin firmaları ve örgütleri destekleme ve denetlemede etkin olması, sözleşme şartlarına uymayan çiftçi veya firmalar için yaptırımların sözleşmede yer alması, uyuşmazlık durumlarında, Bakanlık, TZOB, firma temsilcileri ve STK gibi durumların yer aldığı tarafsız Tahkim Kurulunun oluşturulması, sözleşmede yer alacak ürün fiyatlarının maliyetler de dikkate alınarak iki tarafı da koruyacak şekilde tarafsız bir komisyon tarafından belirlenmesi önem arz etmektedir.”