Ahmet Aygün Ata
Son yıllarda özellikle kadınlarımızın üzerinden kooperatifçilik işlevleri arttı mı, arttırıldı mı?
İster muhalefet ister iktidar olsun, bir furya başlatıldı. El işlerinden yiyeceğe, giyecekten takıya dek ardı ardına kooperatif kuruluyor, kurduruluyor. Büyük gösterilerle açılışlar, satışlar yapılıyor. Partilerin üst düzey yönetici ziyaretleri özellikle yerel basına servis ediliyor. Eh bir de on lira ederi olan ürüne yüz lira verdiyse üretim devrimcisi ilan ediliyor. Allah razı olsun, alkış ve minnet duyguları uzaya çıkıyor.
Sistem bundan çok güzel yararlanıyor. Bir köyde ya da mahallede gerçek anlamda katkı sağlayan üç beş kişi dışında herkes orada. Hatta ziyaretlerde parti seçiliyor. İktidar açtıysa muhalefet, muhalefet açtıysa iktidar gitmiyor. Gerçekten üretimden yana olan bu ayrımı yapar mı? Yapmaz.
Kuşkusuz bu furya bir süre daha sürecek, sürdürülecek. Sonra son! Büyük sermayeye dokunmadığı ya da can sıkmadığı sürece alkış, dua, üretim şaklabanlığı sürecek. Haaaa ola ki o kooperatiflerden biri sözgelimi mandıra açmaya ya da olağan karşılananın dışında üretim artışına gittiğinde işte o zaman dananın kuyruğu kopacak.
Dini kullananlar “kadının yeri evidir” özüne dönecek. Aslanım sosyal demokratlar sırra kadem basacak. Elde dosyalar, raporlar milletvekillerine ulaştırılmak üzere birikecek. Oy verdiği milletvekiline ulaşmaktan korkan, onu kutsallaştıran halk, el divan pençe raporu ya da dosyayı vermeye çalışacak.
Bu moda nereden çıktı? AB güdümündeki siyasi düşünce ya da partiler, günümüzde “Kadın” üzerinden sözde üretime katma adına günübirlik politika aracı durumuna getirilmesinin görevini yerine getiriyor. Amaç üretim falan değil. Üretim olsa tüm altyapı kurulur. Eğitiminden örgütlenme yasa ve yönetmeliklerine dek her şey düzenlenir. Bu kooperatifleşme şovunda eğitimi görebiliyor muyuz? Örgütlenme ile ilgili yasa ve yönetmelik görebiliyor muyuz? Göremeyiz. Biri kadının üzerinden oy toplama, diğeri de elde mor pankartlar çağdaşlık modunda. Öze dokunan yok. Bakın bu görüşlerin yönettiği belediyelere.!
Taşeron sistemi var mı? Var! Yarı zamanlı çalışma var mı? Var! TYP adı altında günübirlik bir model oluşturuldu. Ne kadar gitti? Emek dünyasına her türlü darbeyi indirecek. Emekçi sömürüsüne gözlerini kapayacak. Ardından üç beş kişi ile kooperatifleşme, seçim öncesi üçer beşer aylık çalıştırma. Sonra? Biz sizi ararız. Bir kilo pirinç, iki makarna, iki litre yağ! Öze dokunmadan yani suya sabuna dokunmadan temizlik yapmak.
Belediyeler ardı ardına tohum dağıtıyor. Alternatif bitki, ağaç öğütlüyor. Bunlar nereye ekiliyor? Belediye arazilerine. Ama nasıl? Var olanı söküp atarak, sürerek var olanı… İzmit Büyükşehir Belediyesi 3 orkide türünü, bir sahlep türünü yok ederek 300 dönüm araziye lavanta ektiriyor. Bir orkidenin hem bitki örtüsü hem ekonomik getirisini hesapladılar mı? Hayır…
Niye hesaplasınlar ki.! Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında yoktan var edilen Ulusal Varlıkları satıp peşkeş çekmediler mi? O döneme her türlü hakareti etmiyorlar mı? Küfretmiyorlar mı? Bugün toprakları, tarım alanlarını yok ederek yol yapmadılar mı? Değirmenin suyu o Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarıydı işte. Ve mirasyedi evlat bile olamadılar. Sattılar, sattılar. Türkiye Cumhuriyeti’nin topraklarına incir ağacı diktiler, dikmeye devam ediyorlar.
Buna ne denilir? Adını siz koyun!